Günümüzde ilginin çok arttığı ve bilinmeyen yönünün çok olduğu bir konu.Yapay zeka bazen bizi endişelenmeye sevk ediyor.Silikon Vadisi’nin “Sizi karar vermekten kurtaracağız! Sizin yerinize yapay zeka karar verecek!” diye Dünyaya duyurduğu bu konu çok karışık bir durumda.Bu yapay zeka pek bir kendini beğenmiş, insanların bir kısmı ondan korkuyor. Çünkü henüz çocukluk çağında olan yapay zeka iki üç yıl sonra bilinçlenip acayip işler yapmaya başlayacakmış, örneğin sizin kimi seveceğinize o karar verecekmiş. Bir bilgisayara bile âşık olabilirsiniz. Yani dünyamız adeta insan robotların dünyası olacakmış. Bir kısım insan da bunun gelip geçici bir heves olduğunu, insana dair yüzyıllar boyunca gelişen duyguların asla bir bilgisayarda olamayacağını iddia ediyor. Yani bilgisayar oyunları gibi bir oyun olup ömrünü tamamlayınca etkisi azalacak.
Yapay zekaya, “Bana bir şiir yaz” diyorsun. Hemen soruyor “Hangi şairlerden etkileniyorsun, hangi döneme ait olsun, politik bir kişi misiniz?” Sen yanıtlıyorsun ve üç dakika sonra şiir ekranınızda sevdiğiniz şairlerden bir harman yapmış. Dikkatli bir okur hemen harmanın gizlerini çözebilir. Ama faydalı da diyelim ki bir konuda bir makale yazacaksınız. Örneğin “lapa lapa yağan karın geçmişi hakkında” hemen çağlar öncesinden başlayarak karın toplumları nasıl etkilediğine dair tüm bilgileri size gönderiyor. Öğrendim ki şimdilerde lisans öğrencileri tezlerini yapay zekaya yazdırıyorlarmış. Bir de yapay zekanın yaptığı resimler var, videolar var. Yapay zeka sorular ve yanıtlar ilişkisinde yalnızca yardımcı eleman olmaktan çıkıyor, insanı devre dışı bırakıyorsa, bilimi geliştiren, kuşkuyu besleyen yaratıcılık nereye gidiyor peki.Sorular bizi yaratıcı kılar; yanıtı ya da yanıtları bulabilmek için araştırmalara girişir, kaynaklara başvurur, beynimizin çok yönlü olmaya zorlayan çabasıyla yanıtlar bulur; bulduğumuz yanıtları geliştirir, bilgiyi zenginleştirirdik. Üstelik bu yaratıcı eylemimizi gülerek, sevinerek, kimi zaman kaygılara kapılarak, duygulu anlar yaşayarak, ucu açık bilgiyi paylaşarak yaşardık. Ama şimdilerde, aslında epeyce uzun bir zamandır Yapay Zeka bilişim teknolojisi yanıtlar bulmak için yardımcı olmaktan çıktı; o artık her şeyi bilendir, büyük bir olasılıkla, ustaca dizilmiş algoritmalar aracılığıyla yönlendirilmiş, kuru, soğuk “yanıtı” önümüze koyuyor ve kapıları kapatıyor. Peki o zaman yaratıcılık nereye gidiyor. Yaratıcılığa gerek kalmadı mı? Öyle anlaşılıyor ki yaratıcılık Yapay Zeka’nın diline, belli bir görevi yapmak üzere komutlar dizinine yani algoritmalarına bırakılmıştır.Tehlikeli mi bu gidiş? Bu tehlikeyi kapsamlı “Yapay Zeka’dan Korkuyorum: Politik-Epistemolojik Bir Serzeniş” başlıklı makalesiyle (ayrim. org - 9 Ocak 2025) tartışan Darko Suvin şöyle anlatıyor: “Korkarım ki Yapay Zeka milyonlarca insanın fiziksel ölümünde ya da derin yaralar almasında ve eğitim de dahil olmak üzere tüm kamusal yaşamımızın muazzam bir şekilde aptallaştırılmasında kilit bir araç olacaktır. “Henüz sorunları var diyor yazar, siyasi ve ekonomik baskılar ve gözetim kapsamında olası büyük çaplı kullanımı büyük bir tehlike olabilir. Yapay Zeka’nın devasa potansiyeli, doğa bilimleri gibi halihazırda normatif olan alanlarda faydalı olabilir, ancak bizi kurtaracak ya da lanetleyecek üstün bir makine zekası gibi aptalca bir anlamda olmasa da, tüm tarih ve kültür anlayışının çöküşüne de yol açabilir.” Bu ürkütücü öngörü yeteri kadar ürkütüyor mu bizi, yoksa hayatımıza getirdiği “kolaylıklar”a nasıl hayır diyebiliriz; karşı konulmaz parıltısı ile ışığa tutulmuş tavşanlar gibi çakılıp kalalım mı?
.
コメント