METİN ERKSAN
- Ahmet Güdücüoğlu
- 8 Ağu
- 3 dakikada okunur
Metin Erksan 13 yıl önce bu ay aramızdan ayrıldı. Bu Dünyadan ayrılışının ardından bize sadece bir aşk filmi bırakmadı. Tanırsam sevmekten vazgeçerim diye tanımadan uzaktan sevmek gibi bir sevme biçimi öğretti. Metin Erksan, 1 Ocak 1929 tarihinde Çanakale’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini İstanbul’da tamamladı. İstanbul Pertevniyal Lisesinde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi bölümününden 1952’de “Tarihi Yarımada Suriçi/Galata Suriçi İstanbul Hanları” adlı lisans teziyle mezun oldu. 1950 yılında daha üniversitede okurken Atlas Film için Yusuf Ziya Ortaç‘ın ‘Binnaz’ adlı oyununu senaryolaştırarak sinemaya adımını attı. Film Mümtaz Yener tarafından çekildi. 1948’de İstanbul’da gazetelere ve dergilere “Kamera” takma adıyla film eleştirileri ve sinema yazıları yazarak gazeteci/yazarlığa başlayan Metin Erksan, basın şeref kartı sahibi olup, kültür-sanat, düşünce ve siyaset konularında yazarlık ve gazetecilik de yapmıştır. 1952’de İlk filmi olan “Aşık Veysel‘in Hayatı adlı” sinema filmini, rejisör olarak gerçekleştirdi. Askerliğini 1956-58 yılları arası Yıldız Sarayı içinde bulunan Merkez Ordu Sinema Dairesinde yedek subay olarak yaptı. 1952-1982 yıllarında senaryo yazarı, rejisör ve yapımcı olarak birçok sinema filmi gerçekleştirdi. 1958’de Türk Sinema Sanatçıları Derneğini, 1962 Türk Sinema İşcileri Sendikasını , 1965’te Türk Sinema ve Film Rejisörleri Birliğini kurdu. 1964’te Uluslararası Berlin Film Festivali’nde, senaryo yazarlığını, rejisörlüğünü ve yapımcılığını yaptığı Susuz Yaz adlı filmiyle Altın Ayı Ödülü’nü kazandı. 1963’te Mimar Sinan Üniversitesi yapısındaki Devlet Film Arşivinin kurulmasına düşünsel ve uygulamalı olarak öncülük etti. 1975’te aynı üniversitede sinema öğretiminin başlamasına öncülük etti. Mimar Sinan Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümünde ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde 1975-2005 yıllarında Sinema Kuramı adı altında sinema ve film dersleri verdi. 1974 yılında Sait Faik Abasıyanık‘ın “Müthiş Bir Tren”, Kenan Hulusi‘nin “Sazlık”, Samet Ağaoğlu‘nun “Bir İntihar”, Sabahattin Ali‘nin “Hanende Melek” ve Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın “Geçmiş Zaman Elbiseleri” adlı öykülerini, TRT Kurumu adına “Beş Türk Hikayesi” ismiyle yönetti. 2003’te Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü Metin Erksan’a verdi. 1997’de Mimar Sinan Üniversitesi Senatosu kararı ile “Onursal Profesörlük” unvanı verildi. Erksan, rahatsızlığı nedeniyle ile 04 Ağustos 2012 akşamı hayatını kaybetti.
Hem çekim açıları hem senaryosu ile filmi adeta ilmek ilmek işleyen, ‘Sevmek Zamanı’ filminin hem yönetmeni hem senaristi Metin Erksan’a hayran olmamak mümkün değil. Filmin hikayesi oldukça etkileyiciydi. Halil bu şekilde ölümsüz aşkı bulmuştu. Ne tanıdıkça aşkı bitecek ne de sevdiği onu terk edecekti. Çünkü onun resmine aşıktı.Öyle diyordu ya Halil:‘Ben seni değil resmini sevdim.’Meral ise ona;‘Bu davranışın bir korkudan ileri geliyor.’ demişti.Ve aslında söylediklerimi anlatırcasına Halil şu replikle sonlandırıyordu o sahneyi:”Bu korku sevdiğim bir şeye ebediyen sahip olabilmek için çekilen bir korku. Ben senin resmine değil de, sana aşık olsaydım o zaman ne olacaktı? Belki bir kere bile bakmayacaktın yüzüme. Belki de alay edecektin sevgimle. Halbuki resmin bana dostça bakıyor. İyilikle bakıyor. Ve ebediyen bakacak.” Döneminin çok kazanan ve etkili bir yönetmeni olmasına rağmen, inanç ve düşüncelerinden hiç taviz vermedi. Türkiye Sinema Sanatçıları Derneği’nin, Türkiye Sinema İşçileri Sendikası’nın ve Film Rejisörleri Derneği’nin kuruluşlarında yer aldı, öncülük yaptı. Ö. L. Akad şöyle anlatıyor bir tane anısını: “1959 yılının Ocak ayının bir günüydü. Metin Erksan aradı telefonla. İşimi bıraktım çıktık, buluştuk. Tünel’den Galatasaray’a doğru yürürken sinemadaki düzensizliklerden bahsediyorduk. Metin, yapımcıların az önce kendisini aradıklarını ve bir birlik kurma önerisinde bulunduklarını söyledi. ‘Çalışanlardan bir tek beni çağırdıkları için kızdım, ayrıldım onlardan, hemen seni aradım,’ dedi.
Çok seyredilen filmi “Sevmek Zamanı” Fransız sinema tarihçisi Sadoul tarafından “Sinemada sert sınıf çatışmasının en net göründüğü metin” olarak nitelendirilmiştir.
Metin Erksan, Sevmek Zamanı (1965) hakkında şunları söyler: “Bütün sanatlar insan anlatır. İnsansız sanat olamayacağı gibi sanatı da ancak insan yaşar. Yani sanat insan içindir. Sanat sanat içindir veya toplum içindir gibi birtakım bayatlamış yanlışların bilimsel düşünce içinde artık yeri yoktur. Mutlak doğru bu olduğuna göre Sevmek Zamanı’na insanı anlatan film diyeceğiz. Sevmek Zamanı, büyük toplumsal sorunları çözme, bir eyleme önder olma, Türk Sineması’na bir şeyler getirme, uluslararası film yarışmaları için yapılma gibi tutarsız, boş savlardan uzaktır. Sevmek Zamanı, yalnızca insanın dramını anlatır.”
Comments