GÜNEŞ ENERJİSİNDE VERİM KAYBI
- Vicdan ALADAĞ

- 6 Eyl
- 4 dakikada okunur
Aşırı hava olayları güneş enerjisinde verim kaybı ve fiziksel hasarı arttırıyor Küresel Elektrik Analistlerine göre şiddetli hava koşulları güneş panellerinde çoğunlukla kısa süreli performans kayıplarına neden oluyor.
Dünya genelinde temiz enerji yatırımları hız kazanırken, güneşten elektrik üretimi beklenmedik bir tehditle karşı karşıya: aşırı hava olayları. Dolu, fırtına ve yüksek sıcaklık gibi iklim kaynaklı etkiler, güneş panellerinin verimliliğini düşürüyor, hatta fiziksel olarak zarar verebiliyor.
Uluslararası enerji düşünce kuruluşunun Nisan ayında yayımladığı “6. Küresel Elektrik Değerlendirmesi” raporuna göre, 2024 yılında güneş enerjisinden elektrik üretimi 474 TWh(TWh=Terawatt saat/ 1TWh= 1 trilyon watt saat) artarak % 29’luk büyümeyle yeni bir zirveye ulaştı. Güneş, böylece üst üste üçüncü kez, temiz enerji kaynakları içinde küresel üretime en fazla katkı sağlayan kaynak oldu. Ancak bu yükseliş, iklim krizinin etkilerini daha da görünür kılan doğa olayları karşısında ciddi sınamalarla karşılaşıyor.
“Sıcaklık arttıkça panel verimliliği düşüyor”
Küresel Elektrik Analistileri’nin yaptığı değerlendirmede, şiddetli hava koşulları güneş panellerinde çoğunlukla kısa süreli performans kayıplarına neden oluyor. Ancak tekrar eden maruziyetin, panellerin ömrünü kısaltabileceği uyarısında bulunarak şöyle devam ediyor:
Amerika Yenilenebilir Enerji Laboratuvarı’na göre bu tür kesintiler genellikle 2 ila 4 gün sürüyor ve yıllık üretimde yaklaşık % 1’lik kayba yol açıyor. Fakat sıcaklık, dolu ve fırtınaya sık sık maruz kalmak, fotovoltaik modüllerin (güneşten elektrik enerjisi elde etme yöntemlerin)beklenen bozulma oranının ötesinde daha hızlı yıpranmasına neden olabiliyor. Özellikle sıcaklık artışının panel verimliliği üzerinde doğrudan etkili olduğu ve her 1 derece sıcaklık artışının performansı azaltabileceğini ifade edili yor. Standart test koşullarının 25°C olduğu göz önüne alındığında, pek çok güneş paneli gerçek dünyada bu sınırın üzerinde çalışıyor.
Aşırı hava olayları sadece verim değil, fiziksel bütünlük açısından da tehdit oluşturmaktadır.
Çapı 25 milimetreden büyük dolu taneleri ve saatte 90 kilometreyi aşan rüzgârlar, cam kırılması ya da montaj elemanlarının zarar görmesi gibi ciddi mekanik hasarlara yol açabiliyor. Paneller genellikle bu eşik değerlere göre test ediliyor ama yerleşim planlaması, rüzgâr yönü ve çevresel faktörler de hasar riskini azaltmada belirleyici.
Bununla birlikte yoğun bulut örtüsü, duman ve toz fırtınaları da güneş ışınımını düşürerek kısa süreli üretim kayıplarına yol açabiliyor.
Yeni nesil teknolojiler direnç kazandırıyor
Yenilikçi panel tasarımları ve malzemeler, bu tür tehditlere karşı sektörde umut yaratıyor. Çift camlı (dual-glass) panellerin ve UV(UV=ultraviyole ve morötesi/ elektromanyetik radyasyon şeklidir.) dayanımlı özel kaplamaların fiziksel korumayı artırdığını; TOPCon (TOPCon=Güneş hücrelerinin verimliliğini arttıran yeni nesil yapı) gibi yeni nesil hücre teknolojilerinin ise yıllık bozulma oranlarını yüzde %0,25’e kadar düşürdüğünü söylüyor. Geleneksel PERC hücrelerde bu oran % 0,5–0,7 arasında seyrediyor.
Küresel enerji talebi rekor kırdı, Türkiye Avrupa’nın yükselen enerji gücü oldu
KPMG(KPMG=Merkezi Hollanda’da bulunan ve çok uluslu, profesyonel hizmet ağı) ve Enerji Enstitüsü’nün yayımladığı 2024 Dünya Enerji İstatistik Raporu’na göre, küresel enerji talebi tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Türkiye, Avrupa’da enerji arzını en hızlı artıran ülke oldu.
Küresel enerji talebi 2024 yılında % 2’den fazla artarak tarihteki en yüksek seviyeye ulaştı. Elektrik talebi ise elektrifikasyonun etkisiyle % 4’ün üzerinde büyüdü. Buna paralel olarak, enerji kaynaklı küresel karbon emisyonları da artmaya devam etti ve % 1’lik yükselişle üst üste dördüncü yıl rekor seviyeye çıktı.
KPMG ve Enerji Enstitüsü (Energy Institute) işbirliğiyle hazırlanan 74.Dünya Enerji İstatistik Raporu, enerji piyasalarındaki temel eğilimleri ortaya koydu. Rapor, yenilenebilir enerji yatırımlarından fosil yakıt üretimine, bölgesel enerji arzlarından küresel emisyon eğilimlerine kadar geniş bir çerçevede analizler sunuyor.
Raporda, Türkiye’nin 2024 yılında toplam enerji arzının 7,02 exajoule (EJ) (1 exajoule=1 kentilyon joule) seviyesine çıktığı belirtiliyor. Bu, bir önceki yıla göre % 5,1’lik bir artış anlamına geliyor. Türkiye bu oranla Avrupa’da enerji arzı en hızlı büyüyen ülkeler arasında yer aldı.
Enerji arzında % 1,2’lik paya ulaşan Türkiye, Almanya (% 1,7) ve Fransa’nın (% 1,5) ardından Avrupa’da üçüncü sıraya yerleşti. Birleşik Krallık ise % 1,1 ile dördüncü sırada bulunuyor. Ayrıca 2014–2024 döneminde Türkiye, yıllık ortalama % 3,5’lik büyüme oranıyla Avrupa’da enerji arzını en hızlı arttıran ülke oldu.
Sonuçlara ilişkin yapılan değerlendirmede, enerji dönüşümünün zorlu bir döneme girdiğini söyleyebiliriz Elektrifikasyon hız kazanıyor ancak fosil yakıtların kullanımı da artıyor. Yenilenebilir enerji kaynakları hızla yaygınlaşıyor fakat küresel iklim hedeflerini yakalamakta yetersiz kalıyor. Bu karmaşık süreçte Türkiye’nin enerji arzındaki yükselişi, enerji güvenliği ve ekonomik büyüme açısından önemli bir başarı olarak görülebilir.
Raporun öne çıkan diğer bulguları:Fosil yakıtlar hâlâ merkezi konumda: 2024 yılında petrol üretimi yüzde 0,6 artışla günlük 97 milyon varile çıktı. ABD, tarihinde ilk kez günlük 20 milyon varilin üzerinde petrol üreterek Suudi Arabistan ve Rusya’nın toplamını geride bıraktı.
Çin’den yenilenebilirde rekor yatırım: Çin, tek başına ABD, Avrupa ve Hindistan’ın toplamından daha fazla yenilenebilir enerji kapasitesini devreye aldı ve liderliğini güçlendirdi. Avrupa’da ise yüksek faiz ve tedarik zinciri sorunları yatırımları yavaşlattı.
Rüzgâr ve güneş enerjisinde büyüme sürüyor: Bu iki kaynaktan elde edilen toplam üretim, 2024’te % 16’nın üzerinde arttı. Ancak bu büyüme, altyapı eksiklikleri nedeniyle küresel enerji ihtiyacını karşılamada hâlâ yetersiz.
Dönüşümün yeni merkezleri: Son 10 yılda, OECD dışındaki ülkeler yenilenebilir yatırımlarını OECD ülkelerine göre iki kat daha hızlı artırdı. Enerji yatırımları giderek bu gelişmekte olan piyasalara yöneliyor.
Karbon yakalama planı ekonomik açıdan sürdürülebilir çözüm değil”
.
IEEFA’nın (Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü) yayımladığı yeni rapora göre, İngiltere Hükümeti’nin karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojilerine yönelik artan sübvansiyonları, kamu kaynaklarını “dipsiz kuyuya” dökme riski taşıyor.
Raporda, CCS teknolojisinin maliyetleri, teknik kısıtları ve sınırlı iklim faydaları nedeniyle ekonomik açıdan sürdürülebilir bir çözüm sunmadığı vurgulanıyor. IEEFA uzmanları, CCS yatırımlarının büyük kısmının fosil yakıt endüstrisine yönelik olduğunu ve bunun, iklim kriziyle mücadele açısından verimsiz ve riskli bir strateji olduğunu belirtiyor.
İngiltere’nin Net Sıfır hedefleri doğrultusunda kamu fonlarının fosil yakıtla çalışan enerji santrallerine yönlendirilmesinin, iklim politikalarında ciddi bir çelişki yarattığı ifade ediliyor. IEEFA’ya göre, karbon yakalama sistemleri vaat edildiği gibi yüksek miktarda emisyonu kalıcı olarak yakalamakta başarısız oluyor. Buna rağmen bu sistemler, devlet teşvikleri ve sübvansiyonlarıyla desteklenmeye devam ediyor.
Rapor, CCS projelerine yönelik şeffaflık eksikliğine ve uzun vadede kamu bütçesine getireceği yüklerin hesaplanmamasına dikkat çekiyor. Özellikle, CCS projelerinin sürekli kamu desteğine ihtiyaç duyduğu, ancak bu yatırımların çoğunun geri dönüşünün garanti altında olmadığı belirtiliyor.
Yenilenebilir çözümler öncelikli olmalı
IEEFA uzmanları, karbon emisyonlarını azaltmak için CCS gibi yüksek maliyetli ve tartışmalı teknolojilere bel bağlamak yerine, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji kaynakları ve elektrifikasyon gibi daha etkili ve düşük maliyetli çözümlere öncelik verilmesi gerektiğini savunuyor.
Ayrıca, CCS teknolojisinin genellikle ağır sanayi gibi bazı zor azaltılan sektörlerde sınırlı bir rol oynayabileceği, ancak enerji sisteminin geneli için ana çözüm olamayacağı ifade ediliyor.
IEEFA’nın raporu, Birleşik Krallık hükümetini CCS yatırımlarının ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerini yeniden değerlendirmeye çağırıyor.



Yorumlar