top of page

ZEYTİNİN GÜCÜ  

Zeytin ağacı yaz kış gümüşi yeşil yapraklarını koruyarak, yüzyıllarca yıl yaşaması onun ölümsüz ağaç olarak insanlar arasında anılmasını sağlamış. Tarih boyunca barışın, yaşamın sembolü sayılmıştır. Eski Yunan da Atina Anayasasına göre zeytin ağacını kesmek çok ağır cezalara neden oluyordu. Mısır’da bulunan duvar resimlerinde adaleti temsil eden zeytin dallarıyla oluşan taç, firavunların başında yer almıştır. Topraklarında çok zeytin yetişen Filistin’in sembolüdür zeytin ağacı. Roma İmparatorluğunun kurucuları olan Romus ve Romulus kardeşlerin bir zeytin ağacı altında doğduklarına inanılır. Yurdumuzda İzmir’in Urla ilçesi yakınlarında olan antik Klazomenia Kentinde 1992-2004 yıllarında yapılan kazılarda günümüzden 2600 yıl önce yapılmış dünyanın ilk zeytinyağı üretim merkezi bulunmuştur. Bütün bu gelişmeleri anımsatmanın nedeni İzmir’in Seferihisar bölgesinde yer alan Teos Antik Kentini gezerken gördüğüm o muhteşem zeytin ağaçları olmuştur. Görkemli duruşları, binlerce yıla yaklaşan yaşlarıyla ve tarihe tanıklıklarıyla etkilenmemek mümkün değildi. Onları izlemek doğanın mucizesini bir kez daha kanıtlıyordu. Tarihte bilinen, zeytin bütün ağaçların ilkidir sözünü doğrularcasına muhteşem duruşları çok güzeldi. Girit’te 5 bin yaşında olduğu tahmin edilen bir anıt zeytin ağacı bulunmaktadır. Başta Türkiye olmak üzere Akdeniz ülkelerinde  on binlerce Roma döneminden kalma 2 bin yaşın üstünde ölmez ağacı vardır. Dünyada 900 milyon zeytin ağacı olduğu bilinmektedir. Bunun yalnızca 300 milyonu İspanya’da bulunuyor ve zeytin, zeytinyağı üretiminde dünya lideri. İspanya her bir zeytin ağacına gözü gibi bakıyor. Endülüs bölgesi bu nedenle coğrafi tescil ile koruma altında.

 Zeytinin insan sağlığı için ne kadar faydalı olduğu tartışılmaz. Birçok dertlerimize devadır, bizlere mutluluk, sağlık verir. Çok faydalı bir besin kaynağı olan zeytin ve yağına eski hatalı politikalar sonucu gerekli ilgi gösterilmemiştir. Halka faydalı olmayan bir gıda olarak anlatılmaya çalışılmış, hatta bu konuda türkü bile yakılmıştır. Zeytinyağlı yiyemem aman türküsü bize bu acı gerçeği yansıtmaktadır. Bursa yöresine ait bu türkü 2 Kasım 1954 tarihinde İhsan Kaplayan’ dan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir. Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştır. ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir. ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracatını keşfetmiştir. Marshal yardımının koşullarından biri Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır. (Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, Osman Nuri Koçtürk, Toplum Yayınları, 1966)

Buna koşut olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur. Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır. Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısır özü yağı TL karşılığı satılır.

Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısır özü yağına ve margarine alıştırılır. Bu amaçla zeytinyağı ısınırsa kanser yapar gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz. Halbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir.

Bununla da kalınmaz, kötülemek için “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır.1 ton kömür 400 dolar, kömür ocağının işletme ömrü 40-50 yıl tahmin edilmektedir.1 ton zeytinyağı ise 10 bin dolar, zeytin ağacı ortalama 3 bin yıl yaşıyor. Maden ocağı için zeytin ağaçlarına kıymak çok üzücü ve bizler için büyük kayıp.

 Barışın simgesi olan zeytin ağacı üzerine birçok şiir, öykü yazılmıştır. Örneğin zeytin ağacı ve şiir deyince akla ilk Nazım Hikmet gelir. Onun, “Yaşamaya Dair” adlı şiirindeki şu sözlerini bilmeyen var mı?

“Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı

Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin.”

Bu dizelerde, zamana kafa tutan bu bilge ağacın simgelediği umut vardır, yaşam mücadelesi vardır. Şiirimizin başka bir değerli ozanı da, çıkmış zeytin ağacının üzerine ve oradan seslenmiş insanlığa.

Hüseyin Yurttaş; “Ey insanlar,” diye başladığı dizelerinin bir yerinde şöyle uyarıyor insanları;

“Ey insanlarsizden bir dileğim var.Uzatmayacaksanız birbirinize,kırmayın dallarımı.Benim masum dallarımı,benim çocuk dallarımı.Bin yılımı verdim onlara benbin yılımı.”

Mehmet Başaran ‘da “Yüreğinin Sesi Zeytin Ülkesi” adlı eserinde zeytinden şöyle söz eder.

“Ağaçların bilgesi, zeytindir kuşkusuz… En çelimsizi bile kendini kabul ettiren bir ağırbaşlılık, bir suskunluk içinde… Yaşlarını bilen yok. Roma’nın, Bizans’ın izlerin taşıyor bazıları… Zamanlar geçmiş, sahipler değişmiş ama onlar kendi ölümsüzlüklerinde… Gene kendi kendilerinin.”

Arif Damar’da zeytinin güzelliğini aşağıdaki gibi dizelere döker.

“Yaşamak sadece sevmektir, İnan bana.Sevmeyenler dünyamızda yaşamıyor.Yaşamak suda, toprakta, insanlarda görünerek;bir zeytin ağacı gibi.Bir zeytin ağacı gibi, ne güzeldenize yakın olacaksın,uzayan dallarında, yapraklarında ışıkta derinlerde köklerin.Bir zeytin ağacı gibi, bin yıl severekyaşamak her gün…​”

 Yaklaşık dört bin yıla yakın insanların sofrasını süsleyen zeytin için edebiyatçılar düşüncelerini ne güzel kaleme almışlar. Yeryüzünün en eski ve en sağlıklı ürünü olan zeytinden üretilen zeytinyağının kıymetini bilememiz oldukça üzücü. Anne sütüyle ayni eş değerde tutulan zeytinyağının sağlık üzerinde olumlu etkileri çok fazla. Ülkemizde tüketilen zeytinyağı kişi başına ortalama yaklaşık 1,5 litre civarında. Bu rakam Yunanistan’ da 25 litre, İspanya’da 15 litre civarında. Hemen hemen %90’ ı yanmış olan bir zeytin ağacı, aradan bir yıl geçtikten sonra yeniden filiz veriyor. Hayata asla küsmüyor. Asla kendini dışarıdaki bu muhteşem hayata kapatmıyor. Ve büyük bir yangından sonra, her dalı, her yaprağı yanmış olmasına rağmen, bir yıl sonra toprakta yer etmiş, sağlam kökleri sayesinde, yeniden küllerinden doğuyor. Yeniden o yanan gövdesinden filiz veriyor, yeniden umut oluyor ve yeniden hayata dönüyor, bütün heybetiyle hayata tutunuyor. İşte bu yüzden zeytin ağacının Yurdumuzun topraklarında, zeytin toplayan ve zeytini işleyen, yağ haline getiren, çizen, kıran mutfakta yemek için limonla karıştıran, hazırlığını yapan çiftçilerimiz arasındaki adı "Ölmez Ağaç ”tır. Bu ağaç, kendisine uzak, yakın fark etmeksizin bütün insanlardan her türlü saygıyı hak ediyor. Her türlü hürmeti, en yüksek özeni, en yüksek dikkati ve binlerce yıllık minnet duygularını ve her zaman takdir edilmeyi hak ediyor. Zeytin ve zeytinyağı yeryüzündeki en önemli, en faydalı, en lezzetli hayat iksiridir. Kıymetini bilmemiz gerekir.

 

 

 

Comments


bottom of page