top of page

YAZ AYLARI

Günümüzde sahiller yaz aylarının vazgeçilmez yerleri oldu artık. Akın akın oralara gidiliyor. Neredeyse sosyal bir statü özelliğini gösteriyor bu durum. Yine de bu yazlık olgusunun geçmişini 19. ve 20. yüzyılın başlarındaki durumu dönemin edebiyatından öğreniyoruz. Mehmet Rauf’un Eylül romanı buna bir örnek

olabilir. İstanbul’un sosyetesi bahar sonlarına doğru Adalardaki yazlıklara taşınırlar. O tarihlerde İstanbul’un kendisi mesire alanları ile doludur. Halk dilinde yaz ile ilgili o kadar söz birikmiştir ki, her biri doğanın koynunda yaşamanın gönencini duyurur. Betimlemeler, övgüler iç içedir. Boğaziçi şenliktir yaz ayları. Ahmet Rasim’in Şehir Mektuplarından şu satırlar: “Boğaziçi yer yer mesirelerini açıyor. Yine sefa günleri geldi. Baharın kalanı, yazın

ilk günleriyle birleşerek ne pek terletici ne de üşütücü rüzgarlarla o zarif girintinin kenarlarını ve tepelerini tazelikle donatmış. İnsan derhal kayığa veya sandala atlayarak gün batımında tepeden tepeye akseden renk oyunlarını, sahilden sahile vuran dalgalarını izlemeye hevesleniyor.”

Yaz, elbette şairlerin mutlaka işlediği temalardandır. Yahya Kemal’in şu şiiri çoğumuzun ilk gençlik hafızasında gizlidir hala.

Bestesi de öyle:

“Rü’ya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,

Her ânını, her rengini, her şi’rini hazdan.

Hâlâ doludur bahçelerde en tatlı sesinle!

Bir gün, uzak hatıra özlersen o yazdan.”

Cemal Süreya ise, yaz aşklarına göz kırpar gibi

uzak anılara götürür bizi:

“Yaz mezarına gömsünler sizi

İlk kezmiş gibi buluştunuzdu.”

Ahmet Hamdi Tanpınar da yaz duygusunu dile getirirken zambakların kokusunu duyurur gibidir:

“Ne güzel geçti bütün yaz

Geceler küçük bahçede.

Sen zambaklar kadar beyaz

Sanki mehtaplı gecelerde,

Hülyan, eşiği aşılmaz

Bir saray olmuştu bize.”

 Hilmi Yavuz toplu şiirlerine Büyü’sün Yaz adını vermiştir. Anlam çoğaltmalarını istiyor elbette. Uçarı değil, düşünseldir onun yaz’ı:

“soluduğumu bir büyük

ormandır acılarım

geçmişten ve gürgen

ve derin bulut sözleri olarak

yazlar kalbime girerken”

Halk dilinde yaz ile ilgili o kadar söz birikmiştir ki, her biri doğanın koynunda yaşamanın gönencini duyurur. Betimlemeler, övgüler iç

içedir. Karacoğlan şöyle betimler yazı:

“Evvel bahar yaz ayları çatıldı

Paralandı bulut göğe atıldı

Akan sular kar buz oldu tutuldu

Dalgalanıp göller ağlamasın mı”

Yaşar Kemal, Çukurovadaki yazı anlatırken Çukurova yana yana, sarısıcaktır her şey. Üretim ilişkilerinin kapalı ekonomi döneminde

yaz, üretici güçler için zorlu geçen aylardır. Günümüzde insanlar yaz aylarını streslerinden arınma ve sosyalleşme olarak yaşıyorlar. Turizm bu aylarda herhalde en çok konuşulan konudur. Öyleyken, tutulmayan sözlerle yaşanan yazın kırık ve uçarı aşkları anılar labirentinde kıvranıp durur çoğumuzda. Yaz biter, “yazın bittiği her

yerde söylenir” diyordu ya Ülkü Tamer, yazın  geldiği her yerde söyleniyor şimdi.

bottom of page