top of page

YAŞLILIK

Çoğumuzun korkusu ve gelmesini istemediğimiz bir zamandır yaşlanmak.  Günümüzde sanayileşme, toplumun sosyal yapısında önemli değişikliklere neden olmuştur. Eskiden otorite olan yaşlı, toplumsal saygınlığını kaybetmeye başlamıştır. Ekonomik zorluklardan dolayı giderek küçülen aile topluluğu, bir çekirdek aile biçimine dönmüştür. Bundan dolayı yaşlılar son danışılan olmaktan çıkmıştır. Günümüzde erozyona uğrayan değerler arasında, büyüklere gösterilen saygıda nasibini almıştır. Toplum kişilerle, kendisine faydalı olduğu ölçüde ilgileniyor ve yaşlılarda bu özellik ortadan kalktığı zaman verilen değerde azalıyor. Hâlbuki geleceğimizi hazırlayan, sahip olduğumuz maddi, manevi değerleri elde etmemizi sağlayan büyüklerimizi her zaman aramalı, ilgi göstermeliyiz. Bireyselliğin hızla arttığı günümüzde, kaybettiğimiz bu güzel değerlerin farkına varamamaktayız. Bilmeliyiz ki biz yaşlılara nasıl davranırsak, yarında çocuklarımızdan ayni davranışı göreceğiz. .“Gülümseyen bir yaşlı, kışta açmış çiçek gibidir”. Bu güzel Çin Atasözü yaşlılarına önem veren bir topluma güzel bir örnektir.

 Eskiden bizler için büyük bir nimet olan yaşlılarımızı artık yeterince sahiplenemiyoruz. Onlar bizim için çok değerliydi, birçok zorlukları, üzüntüleri onların varlıklarıyla atlatırdık. Şimdi onları kolaycılık bencilliğimizle, yeni büyük binalardan oluşan adına huzurevi denilen yerlere gönderiyoruz. Nasıl mı gönderiyoruz? Bizler den her zaman bekledikleri sevgiden yoksun olarak. Dışarıdan huzurlu gibi görünen, bu sessiz sakin binalarda yaşlılarımızın iç dünyalarında acaba ne fırtınalar kopuyor bilebilir miyiz? Onlar için çocukları gözünden bile sakındıkları en değerli varlıklarıydı. Çocukları ise onları hiç tanımadıkları bir ortama, elden çıkarmak istedikleri bir eşya gibi bıraktıklarını düşünebilirler. Çocuklarının her şeyi sığdırdıkları evlerine, kendilerinin sığamadığını düşünebilirler. Çocuklarından bekledikleri şefkati kaybettiklerini düşünebilirler. Hastalandıklarında ilacını getiren, başının altına yastık koyan, tırnaklarını kesen, her zaman hatırını soran evlatlara ait hayal ettikleri düşlerini kaybettiklerini düşünebilirler. Evlatlarının yanında, son yolculuğa çıkma hayallerinin sona erdiğini düşünebilirler.

 Ozan Hasan Hüseyin "İncecikti / gül dalıydı / dokunsan kırılacaktı / dokunmadım kurudu" der bir şiirinde. Hayat zaten kırılmamak ve kurumamak mücadelesine dayalı değil mi? Ancak evimizdeki ya da huzurevlerindeki yaşlıların kırılmasına da, kurumasına da izin vermemek gerekir. Büyüklerimiz bizim en değerlilerimizdir. Gül dalı inceliği ile onları sarıp sarmalamalıyız. Yaşlılarımıza en güzel hediye torunlarının sesiyle inleyen sıcak bir yuva olmalıdır. Bin bir mücadeleyle yetiştirdikleri çocuklarının en temel sorumluluğu bu olmalıdır. Yaşlısına önem veren toplumlar en saygın toplumlardır. Büyüklerimiz bizim en değerli yol göstericilerimizdir. Unutmayalım ana babamızın sevgi dolu şefkatle oluşan sıcaklığı ile hiç kimse bize sarılamaz.

 Hiç beklemediğin bir anda gelir o telefon.

''O öldü...''

Hiç beklemediğin bir anda anlarsın ki yarına kalmamalı sevmek, sarılmak, omuzunda ağlamak, ''Bir şeye ihtiyacın olursa ben buradayım.'' demek.

Yarına güvenmişsindir. ''Bugün olmazsa yarın olur'' demişsindir. Yarın diye bir şey olmadığını anlarsın o hiç beklemediğin anda.

Eksik kalır cümle.

Kavuşma eksik kalır.

''Bak ben geldim.'' diyecektin belki.

Sen eksik kalırsın.

 

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page