RIFAT ILGAZ
- Ahmet Güdücüoğlu
- 4 Tem
- 4 dakikada okunur
Tam adı Mehmet Rıfat Ilgaz olan usta yazar, 7 Mayıs 1911'de Kastamonu'da dünyaya geldi. İlk ve orta okul eğitimini Kastamonu'da tamamlayan Ilgaz, yatılı olarak öğrenim gördüğü Muallim Mektebinden 1930 yılında mezun oldu. Şiir yazmaya öğrencilik yıllarında başlayan Ilgaz, 1936'da Gazi Eğitim Enstitüsünde edebiyat eğitimi de alarak, 6 yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Gümüşova'da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ilgaz, daha sonra İstanbul'a tayin olarak Karagümrük Ortaokulunda ve Nişantaşı Lisesinde Türkçe öğretmeni olarak görev yaptı. İlhan Selçuk da Ilgaz’ın mücadelesini Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde şöyle dile getirir: “12 Eylül döneminde Cide’de gözaltına alınan sanatçının başına neler gelmemişti. Kolay değil 1940’larda başlayan gözaltına alınma, tutuklanma, yargılanma öyküsü, 1980’lerde de sürmüştü. Yeryüzünde kaç şair ya da kaç yazar var ki kırk yıl bu çileye katlanmış olsun.” Edebiyata şiirle başlar Rıfat Ilgaz. Şiir; çocuk yaşlarda, ortaokul yıllarında Ilgaz’ın kalemine deyiverir. 1940’lı yıllara kadar ki dönemde de daha çok lirik, bireye dönük; Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Hamdi Tanpınar etkisiyle yazılmış heceli, uyaklı şiirlerle edebiyat dergilerinde yer alır.1940 sonrasında, toplumcu bir çizgiye yönelir Ilgaz. Asım Bezirci, Ilgaz’daki bu değişim için “1940 sonrası II. Dünya savaşı, toplumsal çelişkiler, okuduğu kitaplar ve tanıştığı aydınlar ‘artık ne için, kim için’ yazdığını fark ettiği döneme girer Ilgaz” der. Ilgaz, Nazım’ın övgüsüne layık olan Hasan İzzettin Dinamo, A. Kadir gibi birkaç şairden biri oluverir. Pertev Naili Boratav, Ilgaz’ın toplumcu şiirle olan bağı için “Şiirinde konu ararken uzaklara gitmek lüzumu duymuyor. Kendine en yakın muhitleri, en iyi bildiği insanları ve nesneleri kafi görüyor” der. Artık insanlığa ışık tutan bir ozandır Ilgaz. Fabrikadaki bir işçiyi, orta halli bir memuru, bir apartman kapıcısını, halkın ve halkın çocuklarını anlatacağı bir yerdedir Ilgaz. Ferlinghetti’nin “Şiir, bilinci dönüştürerek dünyayı kurtarabilir” dediği yerdedir Ilgaz. Ilgaz, aynı zamanda 1952-1960 yılları arasında Tan gazetesinde düzeltmen, dizgici ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Daha sonra Dolmuş Dergisi'nde "Stepne" takma adıyla "Hababam Sınıfı", "Bizim Koğuş" ve "Don Kişot" eserlerini dizi olarak yayımladı. Asıl ününü, 1959'da Türkiye'deki eğitim sistemini eleştirmek amacıyla hazırladığı "Hababam Sınıfı" adlı kitapla kazanan Rıfat Ilgaz'ın bu romanı 1966'da oyunlaştırılarak Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu tarafından sahnelendi. Aynı oyun yine 1969'da İstanbul Tiyatrosu'nda sahneye koyuldu ve Ertem Eğilmez'in yönetmenliğinde 1975 yılında beyaz perdeye aktarıldı. "Vatan", "Demokrat İzmir", "Yeni Gün", "Yeni Ulus" gazeteleri ile "Akbaba" dergisinde de yazılar yazan Ilgaz, sonra Sınıf Yayınlarını kurdu ve kendi kitaplarını buradan yayımladı. Basın Şeref Kartını ise 1970’de alan Ilgaz, 1974'te emekli oldu ve doğum yeri olan Cide'ye yerleşti.12 Eylül 1980 darbesinde de gözaltına alınan Ilgaz, "Yıldız Karayel " adlı eseriyle 1982'de Madaralı Roman ve Orhan Kemal Roman ödüllerini, "Ocak Katırı Alagöz" ile de 1987'de Ömer Faruk Toprak Şiir ödülünü aldı. “…Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun/ Palto ayakkabı yüzünden/ Kiminiz limon satar balık pazarında/ Kiminiz Tahtakale’de çaycılık eder…” Ilgaz, Şükran Kurdakul’un deyimiyle öfkesini dizginleyemediği, taşlamayı ve yergiyi ‘protesto’ düzeyine taşıdığı şiirlere yelken açar: “Konuşalım/ Suç olduğunu bilerek her sözümüzün.” Ilgaz, 1960’larda mizahi hikayeler yazmaya ağırlık verse de o bir şairdir ve hep şair olarak anılmak ister. Şiir kitapları yayımlamaya devam eder. Üsküdar’da Sabah Oldu, Soluk Soluğa (derleme) ve Güvercinim Uyur Mu? Ilgaz’ın bu kitaptaki en dikkat çekici şiiri yarı aydınlara, aydıncıklara seslendiği “Aydın Mısın?” şiiri olur: “Kaldır başını kan uykulardan/ Böyle yürek böyle atardamar/ Atmaz olsun/ Ses ol ışık ol yumruk ol...” Doğan Hızlan, Ilgaz için “Baskılara, sıkıntılara gülerek cevap veren bir direnç simgesiydi” der. Refik Durbaş da benzer ifadeler kullanır: “Ozanca, insanca, uygarca da olsa ağlamak yok onun şiirinde. Karamsarlık da umutsuzluk da yok.” Rıfat Ilgaz’ın şiir portresini çizerken her rengi görebilirsiniz. Yalnız en baskın renk Doğan Hızlan ve Refik Durbaş’ın da değindiği gibi direncin rengi olur. Tüberkülozdan ağır hasta yattığı dönemde kaleme aldığı “Öleceksen ya meydanda öl / Ya da dağ başında kavgan için /Böyle yatakta miskince ölme…” dizelerinde direncini de umudunu da her daim diri tuttuğunu görürüz. Rıfat Ilgaz da Şair Niyazi Akıncıoğlu ile ilgili bir anısını anlatır: Akıncıoğlu Alpullu Şeker Fabrikasında işe girer bir dönem. Araya tatil girince fabrikadaki işçilerin yaşadıklarını şair dostlarına anlatır. Ilgaz’ın deyimiyle hem çenesi hem de kesesinin açıldığı dönemdir Akıncıoğlu’nun. Bir gün, fabrikadaki yaşanan kazayı anlatmaya başlar. Akıncıoğlu “Bir işçi, kasnağından fırlayan kayışa kolunu kaptırdı bir gün.” Der. Ilgaz, “Ee ne oldu sonra?” diye sorar. Akıncıoğlu “Ne olacak kestiler kolunu, fabrika da bir rapor düzenleyip kendi ihmalinden olduğunu belirtip yol verdiler işçiye” diye yanıtlar. Bu olaydan sonra Alişim şiirini yazar Ilgaz: Kasnağından fırlayan kayışa/ kaptırdın mı kolunu Alişim!/ Daha dün öğle paydosundan önce/ Zilelinin gitti ayakları,/ Yazıldı onun da raporu:/ ‘ihmalden!’/ Gidenler gitti Alişim,/ Boş kaldı ceketin sağ kolu...” Artık yaşantısı eskisi gibi olmayacaktı . Hapishaneler, sürgünler, zorunlu ayrılıklar, hastalıklar ve çok sevdiği çocuklarından (evdeki ve sınıftaki) ayrılıp özlemlerle dolu geçirecekti bir ömrü. Hatta kendi ismini kullanma özgürlüğü bile olamayacaktı 1961 yılına kadar. Ama hiç vazgeçmeyecekti çalışmaktan, üretmekten, anlatmaktan ve yazmaktan. Evet, direncin, özgürlüğün, eşitliğin ve kavganın Şairi Rıfat Ilgaz, 32 yıl önce 7 Temmuz 1993’te, Madımak Katliamı’na yüreği dayanmayarak aramızdan ayrılıverir. Tabutluklarda, işkencelerde, kolları kelepçede her ne vakit olursa olsun hiçbir zaman baş eğmeyen, düşmana inat yaşamakta ayak direyen bir ozandı Ilgaz. Ömrü boyunca roman, hikaye, anı, tiyatro ve çocuk şiirleri alanında birçok eser veren Rıfat Ilgaz, Sivas Madımak katliamında Asım Bezirci’nin ölümüne duyduğu derin üzüntü üzerine 7 Temmuz 1993'te İstanbul'da vefat etti, Zincirlikuyu mezarlığına defnedildi. Sivas’ın karanlığı, acımasız ateşi ve kara dumanı onun bedenini ve yüreğini de sarmış, dostun acı çığlığına 5 günden daha fazla dayanamayan güzel yüreği kendisini bizden alıp götürse de dostun yanına eserleriyle güçlü toplum- gerçekçi soluğunu bırakmıştır biz çocuklarına. Aramızdan ayrılışının yıl dönümünde anısı ve edebi mirası önünde saygı ile eğiliyor ve ellerinden öpüyoruz Hocamızın büyük bir özlemle.
Comments