top of page
Yazarın fotoğrafıAhmet Güdücüoğlu

NİYAZİ AKINCIOĞLU

“Selâmın geçiyor besbelli,

Yeşerdi telgraf direkleri. “

Niyazi Akıncıoğlu

 Bölgemizde yetişmiş değerli Şairlerden biriside Niyazi Akıncıoğlu’dur. Oldukça önemli edebiyatçımız şiir sanatında güzel şiirleriyle yerini almıştır.1919 yılında Kırklareli'nin Pınarhisar İlçesi, Kurudere Köyü'nde dünyaya gelen Niyazi Akıncıoğlu (tam adı Muharrem Niyazi Akıncıoğlu) orta öğrenimini Edirne ve Bursa'da yaptı. Ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Kırklareli’nde serbest avukatlık yaptı. 1950 yılında Kepirtepe Köy Enstitüsü'nden bir grup arkadaşı ile birlikte ceza yasasının 142. maddesi uyarınca yargılandı, iki yıl tutuklu kaldıktan sonra masum olduğu anlaşıldı ve beraat etti.16 yaşında şiir yazmağa başlayan Akıncıoğlu 1938 yılında ilk şiirlerini Haykırışlar adlı kitapta topladı. Daha sonra Yürüyüş, Ses, Gün, Sokak, Pazar Postası, Pınar, Yeryüzü, Meydan, Dost gibi dergilerde yayınlanan şiirleri ile tanındı. Tutuklandıktan sonra içeride de şiir yazmaya devam etti ancak cezaevinden çıktıktan sonra uzun bir süre sessiz kaldı, yaşamını avukatlık yaparak sürdürdü. 1971 yılında şiirleri yeniden dergilerde görülmeye başladı. Yağmur duası, Hasbihal, Hürriyet Kasidesi bu döneme ait şiirleridir. Şiirlerinde Divan ve Halk şiiri motiflerinden ustaca yararlanmasını bilen şair, yaşadığı toplumsal ve siyasal ortamın etkilerini dile getirdi. Savaşa ve sömürüye karşı, barış ve emekten yana duruşuyla 1940 kuşağı toplumcu şairleri arasında kendine önemli bir yer edindi. Şiirlerinde karamsarlığa yer vermemesi, geleceğe güvenle bakması, bir "umut şairi" olarak tanınmasına neden oldu.

1 Şubat 1979 tarihinde Ankara SSK Dışkapı Hastanesi'nde yaşama veda etti ve Kırklareli’nde toprağa verildi. Ölümüne kadar Kırklareli’nde avukatlık yaptı. Gençlik döneminde hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerini Haykırışlar (1938) adlı kitabında topladı. Bu tür şiirleri Servet-i Fünûn, Yedigün, Yücel (1938-40), Türkiye Yazıları (1977-78) dergilerinde yer aldı.

 “Niyazi Akıncıoğlu, geleneksel anlatılardan, ayrıca hem halk şiirinden ve müziğinden, hem de divan şiirinden ve müziğinden eşit oranda motifler alan, ancak bunu yapısal bir taklitçiliğe dökmeden kendi şiir kalıbı içinde eritebilen, benzersiz bir şair. Genel olarak klasikten yola çıkan şairlerde bir duruluk görülür. Oysa Akıncıoğlu öyle değil; birbiri üstüne devrilen ya da birbiriyle geçişimli kısa dizelerden oluşan dinamik bir şiir dili var. Sözü aldı mı soluk soluğa ilerliyor. Ancak bu hızlı koşu, renkleri dağıtarak değil, renkleri berkiterek sürüyor. Dahası, durup kalsa, dizeye çalışayım dese belki de yakalayamayacağı imgelere dönüşüyor” Tahir Abacı’nın Akıncıoğlu hakkında düşünceleri böyledir.

Niyazi Akıncıoğlu Trakya sevgisini bir şiirinde şöyle anlatır:

"Rumeli'nden bir türkü çalmayagörsün hele,çıkmayagörsün Aliş Tuna Boyundan,ilk kadehte sarhoşum.İflâh olmam artık, hekim kâr etmez,efkârlanır içerim, içer efkârlanırım."

Muharrem Niyazi Akıncıoğlu, "1940 Kuşağı" nın toplumcu şairlerindendir.

''1940 Kuşağı'' adını alacak Şairler Nâzım Hikmet'in açtığı yoldan ilerleyerek bir başka şiir dünyası yaratırlar: Sosyal yanı ağır basan ''toplumcu gerçekçi'' bir şiir anlayışıdır bu. A. Kadir, Niyazi Akıncıoğlu, Ömer Faruk Toprak, Suat Taşer, Cahit Irgat, Mehmet Kemal, Arif Damar gibi şairlerin oluşturduğu topluluğun en önemli adlarından biri de Rıfat Ilgaz'dır.''  Server Tanilli Hocamızda düşüncelerini bu şekilde dile getirir.

“Ve ben Allah'ın her günü şairim,

Dört mevsim, bahardır şiirlerimde.

Yağmur, renkli yağar, Gönlümce eser rüzgâr.” Niyazi Akıncıoğlu

Rıfat Ilgaz da Şair Niyazi Akıncıoğlu ile ilgili bir anısını anlatır: Akıncıoğlu Alpullu Şeker Fabrikasında işe girer bir dönem. Araya tatil girince fabrikadaki işçilerin yaşadıklarını şair dostlarına anlatır. Ilgaz’ın deyimiyle hem çenesi hem de kesesinin açıldığı dönemdir Akıncıoğlu’nun. Bir gün, fabrikadaki yaşanan kazayı anlatmaya başlar. Akıncıoğlu “Bir işçi, kasnağından fırlayan kayışa kolunu kaptırdı bir gün.” Der. Ilgaz, “Ee ne oldu sonra?” diye sorar. Akıncıoğlu “Ne olacak kestiler kolunu, fabrika da bir rapor düzenleyip kendi ihmalinden olduğunu belirtip yol verdiler işçiye” diye yanıtlar.  Bu olaydan sonra Alişim şiirini yazar Ilgaz: Kasnağından fırlayan kayışa/ kaptırdın mı kolunu Alişim!/ Daha dün öğle paydosundan önce/ Zilelinin gitti ayakları,/ Yazıldı onun da raporu:/ ‘ihmalden!’/ Gidenler gitti Alişim,/ Boş kaldı ceketin sağ kolu...”

”Yaşamak hasleti, Dünya sevgisi

 Yeşil yeşil yeşeriyor, Mavi mavi gülüyor.” Niyazi Akıncıoğlu dizeleri devam eder:

“ İnsanlar Var ki...

Dünya hepsine yeter

Fakat kızılca kıyamettir kopan.

Gökyüzünde uçurtmaları çocukların

Mesel simitlerle döğüşüyor.

İnsanlar var ki civanım;

Ölümü ekmek gibi, meyve gibi bölüşüyor.”

Şairin Edirne sevgi sinide aşağıdaki şiirinde görmekteyiz.

“Bir yerde görürsen ki;

Ağır ve edalı akar

dal dal söğütleri öperek

samur üç belik gibi

üç koldan sular;

müjdeler olsun efendim:

Edirne'desin.”

 

 

 

 

 

98 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page