top of page

NERUDA

NERUDA

 

 Şilili büyük şair Pablo Neruda, 12 Temmuz 1904 tarihinde Şili’nin başkenti Santiago’nun 350 kilometre güneyindeki Parral kentinde,

demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak doğar. Latin Amerika büyük acılarla, şiddet, kayıp ve ölümlerle;yoksulluk, sömürü, baskı ve askeri darbelerle dolu bir coğrafyadır. Neruda, Latin Amerika başta olmak üzere dünya

edebiyatının en tanınan isimlerinden birisidir. Onu tanınır yapan şey, şairliğinin yanında ülkesindeki ve İspanya’daki faşizme karşı büyük bir siyasi tavır sergilemesidir. Yaşamı boyunca güçlü siyasal duruşuyla ve yazdığı şiirler üzerinden direnişiyle bütün Dünya

tarafından takdir edilen, saygınlık gören Pablo Neruda, Şili’de olduğu kadar İspanya’da da faşizme var gücüyle direnmiş; demokrasi, toplumsal eşitlik,adalet ve özgürlükler için mücadele etmiştir. Mağdur olan, ezilen halkların yanında yer almıştır. Sömürüye sonuna kadar karşı çıkmış,hem çağının tanığı hem de şiirin vicdanının sesi olmuştur. Yaşadıkları, tanık oldukları, protestoları ve şiirleri bir bütünlük oluşturmuştur. Gabriel Garcia Marquez, “Neruda, Kral Midas gibidir. Dokunduğu her şeyi şiire dönüştürür.” der. Pablo Neruda, her şeyi şiire dönüştüren bir şiir yaratıcısıdır. Hiçbir konuyu yörüngesinin dışında bırakmaz, kendi deyimiyle yürüyen ve uçan her şeye şiiriyle dokunmak ister. Neruda,  İlhan Berk’in deyimiyle şiir yazma cehennemini yaşar. Bu cehennem, Şili’nin uçsuz bucaksız bir güney kasabasında başlar. Ormanıyla, yağmuruyla, nehirleriyle, kuşlarıyla içinde yaşadığı bütün doğa onun şiirinin amadesi olur. Neruda, yaşadıklarını şöyle ifade eder: “Orada, doğa bana bir türlü sarhoşluk veriyordu. On yaşlarındaydım ama çoktan şair olmuştum. Bir tek dizem bile yoktu henüz ama kuşlar, böcekler, keklik yumurtaları ilgimi çekiyordu ve bu bana yeterdi.”1971 Nobel Edebiyat Ödülünü alırken yaptığı konuşmada da belirttiği gibi tek derdi dilsiz bir kıtanın, şiirleriyle dili olmaktı. Acılarla delik deşik olmuş insanlığın dili olmaktı. Neruda’nın şiirlerini okuduğumuzda savaşa, greve, madenlere giriveririz. Çünkü Neruda’nın şiiri, zulme meydan okumaktı, haksızın karşısında olmaktı. Kendisini bu nedenle “ Tüm insanlarla birlikte şarkı söyleyen görünmez bir adam” olarak niteler. (Sıradan Şeylere Övgü)İnsana düşman olan her şeye düşmandır Neruda. 1936 İspanya İç Savaşında da faşizme karşı cumhuriyetçilerin yanındadır. Savaşın en çok insanı kirlettiğini görür. Yakın dostu Şair Federico Garcia Lorca’nın bu iç savaşta öldürülmesini faşizmin ve savaşın bağışlanmaz en büyük günahı olarak görür. “Sonra savaş başladı/ kanayan bir volkan gibi/ öldü çocuklar ve evler.” (Kuruntular Kitabı)“Belki de şairin yükümlülükleri tarihin her döne-

minde aynıdır. Şiir sokaklara taşmak, çarpışma üstüne çarpışmada yerini almak için saygı gördü. İsyancı diye anıldığında, şairin gözü korkutulamadı. Evet, şiir isyandır. Şair yıkıcı diye çağrılsa bile alınmaz.”Halkının çok sevdiği, bağrına bastığı bu edebiyat insanı, ülkesinin en uzak köşelerine kadar gitmiş,on binlerin, yüz binlerin karşısında, madencilerin önünde şiirlerini okumuştur. 1936’da başlayan İspanya İç Savaşı sırasında Cumhuriyetçilerle dayanışmasını yansıtan “España En El Corazón”

(Yürekteki İspanya) adlı şiir kitabını Cumhuriyetçiler cephedeyken yayımlamıştır. Neruda’nın şiirleri, cephede elden ele dolaşıp, faşizme karşı ana yurt savunmasında güç verir direnişçilere.

İspanya İç Savaşında yaşananlar ve şair dostu Federico Garcia Lorca’nın faşistler tarafından katledilişi onu çok etkilemiş, o da yolunu seçmişti.“Kısacası, kendime bir yol seçecektim. İşte bu

yolu, İspanya’nın yaşadığı kötü günlerde seçtim ve hiçbir zaman da pişman olmadım.” Yıl 1939 olduğunda Paris’te İspanyol göçmenler

için konsolosluk yapmaya başlamıştır. Göreve başladığı yıl, iç savaştan kaçıp Fransa’ya sığınan iki binden fazla İspanyol için bir gemi ayarlamış ve onların güvenli bir şekilde Valparaiso Limanına

varmasını sağlamıştır. Bu, kendi deyimiyle, “yaşamının en gurur verici göreviydi”. Şili’de de o mültecileri bir başka güzel insan bekliyordu; Sağlık Bakanı Salvador Allende.

“Bunca yere düşmüşlerden,

Yenilmez bir hayat doğar:

Bir tek beden olur,

Analar, bayraklar, çocuklar,

Hayat gibi canlı tek bir beden”

Geçen yıllar içerisinde Dünya Barış Konseyi 22 Kasım 1950’de Nazım Hikmet’e, Pablo Picasso, Paul Robeson, Wanda Jakubowska

ve Pablo Neruda ile birlikte Uluslararası Barış Ödülünü layık görmüştür. Bir kongrede “Nazım Hikmet’in yanında biz şair bile olamayız” diyerek, ondan takdirle söz etmiştir. Neruda, gerçekten

Nazım’a büyük bir hayranlık duyuyor; ona “can yoldaşım” diyordu. Onları elbette ortak toplumsal duyarlılıkları, sosyalist düşünceye bağlılıkları ve şiir sevgileri birbirlerine böyle yakınlaştırmıştı.

Neruda, 1953’te Lenin Barış Ödülüne layık görülmüştür. 1971 yılında Şili’de başkan seçilen Salvador Allende’yi  desteklemiş, Şili’nin Paris Büyükelçiliğine atanmıştır. Aynı yıl Nobel Edebiyat Ödülünü almıştır. 1972 yılında sağlık sorunları nedeniyle elçilik görevini bırakarak Şili’ye dönmüştür.

En iyi direniş ve aşk şiirlerinin şairi Pablo Neruda, ölümünden üç gün öncesine kadar yazdığı “Yaşadığımı İtiraf Ediyorum” adlı anılar

kitabında, “Benim hayatım, bütün hayatlardan oluşmuş bir hayattır. Bir şair hayatıdır.” der. 23 Eylül 1973’te kalp yetmezliğinden ölür

Neruda. Ülkesinde 1973’te gerçekleştirilen faşist askeri darbeden 12 gün sonradır yani… Rivayet odur ki, ölümünde, yakın dostu ve Şili’nin seçilmiş devlet başkanı Salvador Allende’nin

katledildiği haberinin yarattığı üzüntünün de payı vardır. Sivas yangınında dostu Asım Bezirci’nin acısına kalbi dayanamayan Rıfat Ilgaz’ın ölümü gibi...

Pinochet’nin darbe yönetimi, Neruda’nın cenaze töreninin halk tarafından kaldırılmasını yasaklar ve sokağa çıkma yasağını uygular. Tüm bu baskılara, yasaklara karşın binlerce Şilili, Neruda’yı son yolculuğuna uğurlar. Tam da Neruda’nın “yoksullarla olayım, istiyorum ölümümde de” dediği gibi bir yolculuk olur. Neruda, vasiyetinde istediği gibi Isla Negra’da, evinin önüne defnedilir. “Yoldaşlar,/ Isla Negra’ya gömün beni/ Tanıdığım denize karşı.” (Evrensel Şarkı) Pablo Neruda anlatımı mı yine Marquez’in sözüyle bitireyim: “Neruda, o bütün dillerde 20. yüzyılın en büyük şairi.” Ve bu büyük Şair hava gibi yaşıyor dizeleriyle insanlığın vicdanında.

bottom of page