KAYBETMEK
- Ahmet Güdücüoğlu
- 17 Haz
- 2 dakikada okunur
KAYBETMEK
Hiç beklemediğin bir anda gelir o telefon.
''O öldü...'' diye. O an yığılır kalırsın dizlerinin üstüne. Dünya başına yıkılır,derinden bir sarsılırsın.
Hiç beklemediğin bir anda anlarsın ki yarına kalmamalı sevmek, sarılmak, omuzunda ağlamak. Bir şeye ihtiyacın olursa ben buradayım demek. Yarına bırakmışsındır sevgiyi. Bugün olmazsa yarın olur demişsindir. Yarın diye bir şey olmadığını anlarsın o hiç beklemediğin anda. Eksik kalır cümle. Birbirinize kavuşmak eksik kalır. Bak ben geldim diyecektin fakat diyemezsin. Sen eksik kalırsın. Sonra bir sigara yakarsın. Onun dumanıyla anılara dalarsın. Neleri kaybettiğini , sevgisizliği ve sevmenin ne kadar yüce bir duygu olduğunu anlarsın. Değerini bilmediğin anılarının avucundan kaydığını hissedersin. Sonra perdeleri kapatıp onun sevdiği türküyü açarsın. Dün gitmiştir. Yarın gelemeyecektir. Yaşadığın an gerçektir sadece.
Bu konuyla ilgili Doğan Cüceloğlu’nun ,eğitimdeki katılımcılarla arasındaki o konuşmadan söz etmek isterim ;Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?Katılımcılar: Allaha şükür, hocam, bildiğimiz kadarı ile yok.Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız bütün insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz?Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar:Katılımcılar: Ölüm.Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm bütün insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğum da bütün insanların başına kesinlikle gelmiştir, ama bundan sonra gelmesi kesin olan tek şey ölümdür.Cüceloğlu: Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi?Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktır.Şu şekilde devam eder: Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?Katılımcılar: HayırCüceloğlu: Şu saniye içinde olma ihtimali var mı?Katılımcılar: Var.Cüceloğlu: Yarın?Katılımcılar: Evet.Cüceloğlu: 30 yıl sonra?Katılımcılar: Olabilir.Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle hayata böyle hiç bakmamışlardır.Cüceloğlu: Peki bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti?Katılımcılar: Yoktur hocam.Cüceloğlu: Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın öleceğinizi bilseydiniz, o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı mı yaşardınız?Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz?Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular, tartışma ya da gerginlik konusu olur mu? Yoksa önemsiz hâle mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Vakit varken geç kalmamalı insan, ne sevdiğine ne de kendisine. Vakit varken sevgi dolu anılar biriktirmeli. İçte, içer de bir yerlerde kök veren ne varsa yarına kalmamalı. Vakit varken ağlamalı, gülmeli, kederle de kaderle de tanışmalı, düşmeli, kalkmalı, yarayı da sarmalı.
hiç beklemediğin bir anda gelir o telefon.
''O öldü...'' Anlarsın ki, ertelemek hatadır. ertelemek yanılgıdır. Şimdi,şu anda,varsa imkanın, yoksa da,
hani yaratılacak gibiyse. Yanındaysa sarıl ona.
Değilse, telefonla ara. Yollara düş, bul, sar kokla.
Sana geldim de ,sebebim yok özlemden başka.
Sonra dediğin geç kalmaktır hep. Geç kalma.
Yoksa, hiç beklemediğin bir anda gelir o telefon.
댓글