top of page
Yazarın fotoğrafıAhmet Güdücüoğlu

Fatma Nudiye Yalçı

Fatma Nudiye Yalçı, Türkiye’nin ilk kadın oyun yazarı, birçok yabancı eserleri Türkçeye kazandırmış bir çevirmen. Tüm bunlara rağmen birçok kişi İstanbul Şehir Tiyatrolarının Yaftalı Tabut oyunuyla Onun varlığından haberdar oldu. Bilgesu Erenus’un yazdığı Yelda Baskın’ın yönettiği oyunda Fatma Nudiye Yalçı’yı tanıyoruz.65 yıllık yaşamını devrimci mücadeleye adamış bir kadının hikâyesi bugüne dair de çok şey söylüyor. En zor koşullarda bile mücadele edilebileceğini, ödünsüz bir yaşam sürdürülebileceğini gösteriyor. Yaftalı Tabut oyunu “İyi ki yaşadın Nudiye!” diyor. Bilgesu Erenus, eski Vatan Partisi’nin kurucularından olan Fatma Nudiye Yalçı’nın yaşamını sorguluyor. Adına yakışır bir şekilde Dünya’ya, onu şekillendiren yaftalara ve hayatına giren Nazım Hikmet’ten Hikmet Kıvılcımlı’ya kadar tüm erkeklere karşı “Vardım, Varım ve Var olacağım” diye haykıran bir kadının öyküsü. Yalnız bugünün değil gelecek kuşakların da tartışacağı belge niteliğindeki, mücadelelerle dolu yaşamı. Erkek egemen bir dünyada okuyan ve sorgulayan bir kadın olan Fatma Nudiye Yalçı’nın hayatına odaklanırken kendisine yakıştırılan “yaftaları” da ele alıyor. Araştırırken ve çalışırken bu “yaftalarla” mücadele etmek zorunda kalan Yalçı’nın mücadelesi ve özgürlük talebi de sahneye taşınıyor. Pedagog, gazeteci, çevirmen, felsefeci ve çocuk öyküsü yazarı gibi birçok yönü olan Fatma Nudiye aynı zamanda Türkiye’nin ilk kadın oyun yazarı.

Sürgünlerin içinde Fatma Nudiye Yalçı’nın hayattan vazgeçmeyen çabası, cezaevindekilere Fransızca öğrenmelerini sağlayan Yalçı’nın öğretmen rolüyle; cezaevini eğitim yuvasına çevirmesiyle aydın sorumluluğunun neye benzediği hakkında bir fikir edinmemizi sağlıyor. Fatma Nudiye’nin eleştirel sevgisinden ikinci eşi Doktor Hikmet Kıvılcımlı da nasibini alıyor. Eleştiri, bizim gibi ondan korkan toplumlarda her zaman rehber kabul edilmeyebilir. Yalçı bu eleştirisinin sonucunu partisinden dışlanarak alır. Unutulan ve üzerindeki sessizlik gibi bir benzeri bugün yayınlanan kitaplarıyla gün yüzüne çıkan Suat Derviş gibi Fatma Nudiye Yalçı da içinden geçtiği politik koşulların biçimlendirdiği bir kadın yazar olarak tarihe geçiyor. Fatma Nudiye Yalçı sadece bir oyun yazarı değil aynı zamanda pedagog, gazeteci, çevirmen, felsefeci ve çocuk öyküsü yazarı. 1904’de varlıklı denebilecek bir ailenin çocuğu olarak doğar. Tam bir kitap kurdu; aynı zamanda meraklı, sorgulayan ve çok araştıran bir çocuktur. Kadın yazarlar arasında repertuara alınabilecek nitelikte ilk oyunu kaleme alan Fatma Nudiye Yalçı, “Beyoğlu 1931” adlı eseriyle Türk Tiyatro Tarihi’nde yer edinir. Oyun Darülbedayi’de sahnelenmek üzere repertuara alınır ancak seyirciyle buluşamaz. Dönemin tanınmış bütün aydınlarının toplandığı Resimli Ay çevresinde yer alır. Ve onların arasında en şöhretli isim Nizamettin Nazif’le kısa süren evliliğini, 1930’lu yılların muhafazakârlığına rağmen kendi isteğiyle boşanarak noktalar. Ardından büyük hayranlık duyduğu ve mücadelesinden etkilendiği Hikmet Kıvılcımlı’yla beraber olmaya başlar ve daha sonra evlenirler. Birlikte yayınevleri kurarlar. Her türlü engele rağmen pek çok eseri yayınlarlar. Onların yaşadığı sadece sevgi değil, uzun yol arkadaşlığıdır. Fatma Nudiye, işçilerle piknikler düzenler; mitinglerde öyküler ve fıkralarla önemli kıssalar aktarır. Daha sonraki yıllarda psikolojisi, sağlığı bozulur fakat ona bu konuda da omuz veren yine Doktor Hikmet yurt dışında tedavi olmasını sağlar. Fatma Nudiye, Bulgaristan’daki sürgün hayatı boyunca üretmeye devam eder. “Çok utanıyorum; bir teyzem olduğunu 61 Anayasası’nın göreceli özgürlük ortamında öğrendim” diyen tiyatro sanatçısı yeğeni Beklan Algan, Avrupa turnesine çıktığında kendisiyle buluşur. Dönüşte ise teyzesinin ölüm haberini alır. Nihayetinde Fatma Nudiye, 30’lu yılların sosyal yaşamında, bilimsel hayatı araştırmaya başlayan; çeviriler yapıp kitaplar yazan birisi. Erkeklerin her alanda baskın olduğu bir dönemde bağımsız bir kadın olarak kendini var etmeyi başarmış bir aydındır. Bu mücadeleyi yaşadıkları dönemde veren kadınlar, feminist hareketin desteğine ve gücüne sahip değillerdi. Fakat büyük bedeller ödeyerek açtıkları yolda bugün pek çok kadının yürümesini sağladılar.

12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page