top of page

ENGELLER

Yazarın fotoğrafı: Ahmet GüdücüoğluAhmet Güdücüoğlu

Yaşamımızda yapmak, ulaşmak istediğimiz hayallerimiz vardır. Bunları gerçekleştirmek istediğimiz durumlarda karşımıza bir sürü engeller çıkar. Yapamadığımızda eğer bu engel olmasaydı gibi bahanelere sığınırız. Fakat bu eğerler olduğumuz yerden başlamanızı engelliyor. Gücümüzü ve mutluluğumuzu baltalıyor. Şu anda başlangıç noktasındasınız. Dışarıdan kazanacağınızı sandığınız güç içinizde, burnunuzun dibinde duruyor, farkına varamıyoruz. Filler nasıl eğitiliyor biliyor musunuz? Daha yavruyken, kalın bir zincirle hayvanın bacağı bir direğe bağlanıyor. Önceleri hayvan kaçmaya çalışıyor ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın ne zinciri koparabiliyor ne de direği yerinden oynatabiliyor. Fil yavrusu ayağında zincirle büyüyor ve kaçamayacağını kabulleniyor. Özgürlük kavramını yitiriyor. İşte bu noktada ayağındaki zincir çözülüyor ve yerine konulan ince bir halatla birkaç santimetre boyunda tahtadan bir çubuğa bağlanıyor. Fil, bu koşullarda kolaylıkla kaçabilecek olmasına rağmen olduğu yerde kalıyor. Çünkü hâlâ var olduğunu sandığı zincirini asla kıramayacağına inanıyor.

Bizim sularımızda camgöz denilen bir balık vardır. Bu camgöz, köpekbalığının az daha küçüğüdür. Kıyıcı, yırtıcı, saldırgan bir balıktır. En çok ta sardalyaya düşkündür, hani şu parmak kadarcık, küçücük sardalyalar var ya, işte onların baş düşmanıdır. Pullu pullu sardalyaları yer tüketir, onlara hiç aman vermez. Sardalyalar camgözün üzerlerine geldiğini, artık kokusundan mı, suyu dalgalandırmasından mı, yoksa başka bir şeyden mi, her nedense hemen anlarlar. Anlar anlamaz da o küçücük sardalyalar ordan burdan konuşur, birbirlerinin üstüne toplanırlar, sıkışırlar, iyice sıkışırlar. Denizin içinde sardalyalardan bir duvar olur. Camgözün boyu bir- bir buçuk metredir. Sardalyaların kendi küçük bedenlerinden ördüğü duvar, camgözün boyundan büyük olur. Camgöz denilen canavar yürür sardalyaların üstüne… Sokulur, bedenleriyle duvar örmüş küçücük sardalyalar hep birden pullarını atarlar. Denizin içi pul pul olur. Camgöz canavarının cam gözleri pullardan görmez olur, körleşir, yanını yöresini bilemeyen camgöz kaçar gider.Balıkçılarda, denizin içinde sardalyaların camgöz canavarlarıyla savaştığını, deniz yüzeyine çıkan pullardan anlarlar. Denizin derisi, boncuklu, pullu, süslü kadın kumaşları gibi, pul pul ışıldar,yanar. İşte o zaman balıkçılarda kancayı denize atar, gözü görmeyen camgözü yakalarlar. Burada dayanışmayla küçük sardalyaların engellerini nasıl aştıklarına tanık oluyoruz.

Çoğumuzun yaşamı da çocukluğumuzda koşullandığımız düşünce, duygu ve ikna olduğumuz görüşümüzün kalıplarının esaretinde sürüyor. Olağanüstü yetenekleriniz, olağanüstü gücünüz var ve kullanılmayı bekliyor. Eğer yapabileceklerinizin hepsini yapmış olduğunuzu görebilseydiniz inanın kendinize çok şaşırırdınız. Tabi ki bunun için çocuğun doğru eğitimi çok önemlidir. Bitkiler tarımla, insanlar eğitimle yetiştirilir. Fakat yalnızca kendisi için yetiştirilmiş bir insan, diğer insan için ne düşünecektir. Onlar için ne kadar faydalı olacaktır? Doğa çocukların büyüyüp adam olmadan önce çocuk olmalarını istiyor. Babalar da çocuk olmuşlardır, çocuklar ise henüz baba olmamışlardır. Çocuk bebekliğinden itibaren neyi görürse ona karşı bir yakınlık duyar ve ondan korkmamayı öğrenir. Mesela, örümcek korkusu, evlerde örümceğin barınamadığı şehir çocuklarında görülür. Erkek, kadın veya çocuk hiçbir köylünün örümcekten korktuğuna şahit olmadım. Mademki ona gösterilen nesneler onu korkak veya cesur yapıyor, o halde bir çocuğun terbiyesi henüz konuşmayı bile bilmiyorken neden başlamasın? İnsan yaşamının en tehlikeli dönemi, doğumdan on yaşına kadar geçen zamandır. Yanlışlar ve kötülükler bu zaman dilimi içinde filizlenirler. Dolayısıyla ilk eğitim tümüyle olumlu olmalıdır. Erdemi ve gerçeği öğretmeli, yüreği kötülüğe karşı, zihni yanlışa karşı korumak üzerinde yoğunlaşmalıdır. Susmaları için ödüllendirilen çocuklar, ağlamayı her zaman bir silah gibi kullanırlar. Bir öğretmen ya da ebeveyn olarak çocuğunuza yapacağınız en büyük kötülük onun sorularına gelişigüzel cevaplar vermektir. Yapamam deyip yapabileceklerinizi engellemeyin. Tek bir insan bile yapmak istediğinizi başarmışsa sizde başarabilirsiniz, zira aynı güç sizde de var. Ne kadar hızlı koşabileceğinizi bilmek istiyorsanız, olimpiyatlarda en hızlı koşan insanı gözlemleyin. Tek düze yaşama alışmış, hayattan fazla bir şey beklemeyen insanı kendinize örnek almayın.

Olimpiyat şampiyonu da bu başarıyı hak etmek için uzun süre kaslarını, bedenini, düşüncelerini eğitti. Sonrada uzun çalışma süresi sonunda başarıyı yakaladı. Binlerce tonu kaldırabileceği halde, gücünü bilmediği için tahta çubuğun esaretinde yaşayan fil gibi, kendinize belirlediğiniz sınırların farkında olun. Gücünüzün ve yeteneklerinizin farkında olduğunuzda, kendinize olan inancınız da artacaktır. Bu güçle dağları devirebilirsiniz. Bu düşüncelere sahip olan kişi bunu ben de yapabilir der. Oysa önceleri, yapamam diyordu. Sonra, belki yapabilirim demeye başladı. Peki, bir deneyeyim noktasına geldiğinde olayı başarmış seviyesine gelmiştir. Çünkü yapan bir kişi, en başından yapabileceğine inanıyordu. Başarılı insan yaratıcı ve üretkendir.

6 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page