top of page

Dallar Yeşil Olmalı

”Salkım salkım tan yelleri estiğinde

Mavi patiskaları yırtan gemilerinle

Uzaktan seni düşünür düşünürüm

İstanbul

Binbir direkli Halicinde akşamlar

Adalarında bahar, Süleymaniyende güneş

Hey sen ne güzelsin, ey kavgamızın şehri

İstanbul

Boşuna çekilmedi bunca acılar

Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle

Parklarınla, köprülerinle, meydanlarınla

Bekle bizi, İstanbul”

 

diyordu Vedat Türkali. Adı Abdülkadir Demirkan’dı. Yıllar sonra mahkemeye başvurup, geldiği soyun adını

alacaktı: ‘Pirhasan’. Samsun’da 1919 yılında doğmuş, kentin Kürkçüoğlu mahallesinde büyüdüğü için kendini hep talihli

saymıştı. Romanlarına da konu olacak İstanbul Üniversitesi yıllarında Türk Dili ve Edebiyatı okudu. Maltepe’de, Kuleli Askeri Lisesinde yüzbaşı rütbesiyle edebiyat öğretmenliği yaptı. Vedat Türkali, Türk çağdaş edebiyatının önde gelen yazarları arasında yerini aldı. 1950’li yılların başında, siyasal eylemlerde bulunmakla suçlanarak tutuklandı. 9 yıl hapsi istendi, 7 yıl sonra şartlı tahliye edildiğinde dostu Rıfat

Ilgaz’la birlikte “Gar Yayınları”nı kurdu.“Mavi Karanlık”, “Yeşilçam Dedikleri Türkiye”, “Bir Gün Tek Başına”, “Güven”

gibi çok okunan romanlarında akıcı üslubuyla insanın iç çekişmelerini, entelektüel çevreyi, aşkı, mücadeleyi, İstanbul sokaklarını, o sokaklarda dolaşan Tahir’i,

Necla’yı anlattı. “Otobüs Yolcuları”, “Üç Tekerlekli Bisiklet”, “Kara Çarşaflı Gelin”,“Karanlıkta Uyananlar” gibi erken

dönem Türk sinemasının önemli filmlerine senaryo yazarı olarak imza attı. Hem kitaplarıyla hem senaryolarıyla yurt içinde ve yurt dışında sayısız ödül aldı. 1970 yılında “Dallar

Yeşil Olmalı” adlı oyunuyla TRT’den de ödül almıştı. Son yıllarına kadar çalışmayı, üretmeyi sürdürdü. Ona “bilge yazar” dediler. 29 Ağustos 2016’da hayatını kaybetti.

Bir kitabında

 “Bitmeyen ne var ki?” diyordu Vedat Türkali.

“Dünya da bitecek. Güneş bitecek.

Yıldızlar bitecek. Kıpkırmızı umudumuz, sevgi

yüklü tomurcuk, sen bitmedikçe hiçbir şey

bitmeyecek.” diyordu.

Ve güzel dizelerine devam ediyordu:

“Biliyorum bir gün karanlıkta

kesecekler yolumuzu

ya siz çocuklar

nasıl anlatmalı sizlere olup bitecekleri

çocuklar bizim dediğimiz

yüzünüze utanç duymadan bakmaktır

mal mülk değil istediğimiz

size namuslu bir dünya bırakmaktır.”

Yorumlar


bottom of page