top of page
Yazarın fotoğrafıAhmet Güdücüoğlu

CEM KARACA VE BARIŞ MANÇO

Türk Rock müziğinin en önemli temsilcileri sayılan Cem Karaca ve Barış Manco’yu Şubat ayında kaybetmiştik. Bu ikiliden 01 Şubat 1999 da Barış Manco’yu ve 08 Şubat 2004 te Cem Karaca’yı yitirmiştik.

“Sen gülünce güller açar, Gülpembe

Bülbüller seni söyler, biz dinlerdik, Gülpembe”

Gençliğimizde Barış Manço’nun “7’den 77’ye” adlı programını televizyon başında heyecanla beklemeler ve o çok saçlı adamı fotoğraf haricinde ekranda seyretmenin, dinlemenin mutluluğu. Yani şimdiki gibi kıvamı gittikçe koyulaşan hüzün henüz çökmemişti içimize ve yüreğini susturmuş, türküsünü unutmuş değildi zaman.

“Sabahtan uğradım ben bir fidana

Dedim mahmur musun dedi ki yok yok

Ak ellerin boğum boğum kınalı

Dedim bayram mıdır söyledi yok”

O türküler ki Cem Karaca’nın sesinden duyanı yedi iklim ardı sıra sürüklerdi. O türküler ki Erzurumlu Emrah der, Dadaloğlu der, dinledikçe

Güneşi bırakıverirdi avucuna. Gözleri güneşli bir gökyüzü gibi bizleri sarardı.

“Simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız

Uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor

Görüyorum dönence”

Türk Rock müziğinin en önemli temsilcileri sayılan bu ikili 1963 yılında yolda çarpışarak tanışmışlardı. 90’lı yıllarda Barış Manço’nun sunduğu “4x21 Doludizgin” adlı programda bizzat anlattığına göre aynen

şöyle olmuştu olay: “Yolda yürürken pat diye çarptım delikanlının birine.

Baktım, o da bana baktı. ‘Sen misin o?’ dedi.

‘Evet, benim. Sen de o

musun?’ dedim. O da oymuş, ben de buymuşum.”

Her şey böyle başlamıştı. Döneminin iki ustası ilk kez böyle karşılaşmış, tanışmış ve bir daha ayrılmamışlardı. Cem karaca şapkalarıyla, Barış Manço yüzükleriyle ama her ikisi de uzun saç, sakal ve müthiş sesleriyle hayatlarımıza girdiler. Barış Manço, Cem Karaca’yı ” pamuklara sarılıp saklanacak biri” diye, Cem Karaca ise ” biz Barış ile aynı yolda gidiyoruz, küçük bir nüans var sadece” diyerek anlatırlardı birbirlerini. Barış Manço şarkılarında sözlere çok önem verir, sık sık öğüt verir, olayları kendi üzerinden anlatır, çok eski olaylara bile yer verirdi. Cem Karaca ise daha çok sesini ön plana çıkarır, kitlelere hitap eder, toplumsal konulara yer verirdi. Benzerlikleri olduğu kadar farklılıkları da olan bu adamlar her şeye rağmen çok güzel iki dost olmuşlardı. Barış Manço’nun TRT’deki Dolu Dizgin programına katılan Cem Karaca’nın dediği şu sözler aralarındaki samimiyeti anlatmaya yeter diye düşünüyorum: ”Kaç kişi kaldık şurada Barış… O kadar nazımız senin bana benim sana geçmeyecekse, çek ipini rahvan gitsin yav!”Zaman içerisinde biri o yakanın, biri bu yakanın tozunu attırırken o müthiş rekabet, aynı zamanda ikisinin kardeş olabileceği söylentilerini çıkartacak kadar müthiş bir dostluğa dönüşmüştü. Ve sanırım sadece o programda birlikte aynı sahnede şarkı söylemişlerdi. Ne fark eder birbirine saygı duyana.

“Dünyaya geldiğim anda

Yürüdüm aynı zamanda

İki kapılı bir handa

Gidiyorum gündüz gece”

İkisini beraber dinlerken rahatlık duygusu ağır ağır doldururdu içimi. Farklılıklarımıza rağmen ya da rekabete rağmen birbirimize tahammül edebileceğimiz, saygı duyacağımız bir hayat düşledim. Gökyüzüne baktım.

Elimi uzattım dışarı. Yağan kardan ıslandı. Pencereyi kapatıp koltuğa koşarken, zamanın umut etmeye bile izin vermediğini düşündüm.

Ama en az zaman kadar güçlü başka bir şey daha biliyordum. Sınır ve kural tanımadan başkaldıran sevgi dolu ve dirençli: İnsan yüreği!

“Bir gün belki hayattan

Geçmişteki günlerden

Bir teselli ararsın

Bak o zaman resmime

Gör akan o yaşları”

Ne Barış Manço’yu ne de Cem Karaca’yı anlatmaya kelimeler yetmez. İkisini de dinledikçe bizim içimiz hoş ve nahif bir duyguyla doluyor ve önce insan olmanın gerekliliğine olan inancımız artıyor. Her türlü ön yargıdan, kötülükten uzakta olma umudu bizi ayakta tutuyor.

 


 

24 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


bottom of page