top of page

CAN YÜCEL

Can Yücel (21 Ağustos 1926, İstanbul - 12 Ağustos 1999), modern Türk şairidir. Kullandığı kaba fakat samimi dil ve bariton sesi ile okuduğu Türk şiirinde farklı bir tarz yaratmıştır. Yedi yıl süre ile Millî Eğitim Bakanlığını yapan Hasan Âli Yücel'in oğludur. Can Yücel, 1945-1965 yılları arasında `Yenilikler`, `Beraber`, `Seçilmiş Hikâyeler`, `Dost`, `Sosyal Adalet`, `Şiir Sanatı`, `Dönem’, ‘Ant`, `İmece` ve `Papirüs `adlı dergilerde yazdı. Daha sonraları `Yeni Dergi`, ‘Birikim`, `Sanat Emeği`, `Yazko Edebiyat` ve `Yeni Düşün` dergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleri ile tanınan Yücel, 1965`ten sonra siyasal konularda da ürün verdi.12 Mart 1971 döneminde çevirmenlik yapıyordu. Bazı kitaplara ait   yaptığı çeviriler gerekçesiyle 15 yıl hapse mahkum oldu. 1974’de çıkarılan genel afla dışarı çıktı. Dışarı çıkışının ardından hapiste yazdığı “Bir Siyasinin Şiirleri” adlı kitabını yayımladı.

 Can Yücel, şiirimizin hiç yaşlanmayan afacan çocuğudur. Şiirleriyle kahkaha çiçekleri üreten, sözcüklere takla attıran, dizeleri rengarenk çemberlerde döndüren yaramaz bir çocuktur. Sokağın diliyle konuşan bir dil cambazıdır. Aynı zamanda eleştiriyi hiç mi hiç kaçırmaz. Yaşadığı gibi yazan, yazdığı gibi yaşayan birisidir. Bütün bunları engin kültür birikimiyle taçlandıran bir bilgedir O. Aramızdan ayrıldığında (12 Ağustos 1999)73 yaşındaydı. Bir zamanların efsanevi Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in oğlu olarak dünyaya gelmek hiçte kolay değildi. Kendi de söylemişti zaten. Babası, Hasan Âli Yücel, yazar, felsefe ve edebiyat öğretmeni, Maarif Müfettişi, Milletvekili, Milli Eğitim Bakanı, Konservatuar,

Köy Enstitüleri, Tercüme Bürosu kurucusudur. Can Yücel de hep çok çalıştı: Ankara Erkek Lisesi, Ankara Üniversitesi’nde klasik filoloji. Sonra İngiltere’ye gitti. Londra Cambridge. İngiliz edebiyatı, dünya edebiyatı, modern tarih, Latince okudu. Hocalarından birisi Bertrand Russel idi. Daha sonra BBC Radyosunda çalışmaya başladı. Genç yaşta dünya şiiriyle tanıştı. Kulağı, yüreği, beyni, tüm benliği şiirle doluydu. Dili iyi biliyorsan, şiirin ne olduğunu biliyorsan yazmadan duramazsın diye güncelerinde yazıyordu. Peki, neydi şiir? Bunun yanıtını şöyle veriyordu: “Şiir, gürültüden müziğe geçmektir. Şiir, evrenin içinde büyük seslerin molekül ve atomlardan başlayan bütünlüğü, bu bütünlüğün müziğidir. Şairin görevi bu musikiyi kurmaktır. Kozmostan aşağı şiir yazılmaz. Üst tarafı minördür... Harika olan şu ki, insanlar kendi adlarına değil, kâinat adına yazarlar. Bütünselliğin dışında şiir yoktur. Hayat ve ölüm de bir bütündür. Şiir bu bütünden çıkan çılgınlıktır.”

 Şair Can Yücel’in eşi üç çocuğunun anası Güler Yücel’di. Kendisi sadece çok renkli bir kişilik değil, bilgeydi, yaratıcıydı, ressamdı. Can Yücel onca üretken olabildiyse eşi Güler Yücel sayesindedir. En sıkıntılı, en zorlu, en dertli zamanlarda ve hapisteyken bile eleştiri ve kahkaha çiçekleri üretebildiyse Can Yücel, Güler Yücel sayesinde bunları başarmıştır. Hapisten çıktığında yayınlanan “Bir Siyasinin Şiirleri” kitabını kim bilir kaç kez okuduk. “Elbet bir kızıllığı var” dediği sardunyanın zincire vurulup tutuklanmasını kim unutabilir! “Yaşamak istiyorum/ Yaşamaya bu soğumuş cehennemde / Ölü bir dost gibi içim titreyerek düşünmek değil / Yaşamayı yaşamak istiyorum.

Comments


bottom of page