top of page
Yazarın fotoğrafıHamza Dalgıç

Besin alerjisine dikkat!

Çocuklarda besin alerjisi vakalarında artış gözlemlenirken, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Fatih Çaylıkoca ailelere önemli uyarılarda bulundu. Gıda güvenliğinin çocuk sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendiren Çaylıkoca, hijyen ve doğru gıda hazırlığı konusunda dikkat edilmesi gerekenleri aktardı.

Çocuklarda besin alerjisi vakalarında artış gözlemlediğini belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Fatih Çaylıkoca, bu tehlikeli sağlık sorununun, özellikle bağışıklık sistemi henüz tam olarak gelişmemiş küçük yaş grubundaki çocukları daha fazla etkilediğini belirtti.

Gıda güvenliği konusunda farkındalık eksiklikleri, yanlış beslenme alışkanlıkları ve hijyen kurallarına uyulmamasının, çocukların besin alerjisi riskini artıran başlıca faktörler arasında yer aldığını aktaran Çaylıkoca, ailelere bu konuda ciddi uyarılarda bulunup ve alınması gereken önlemleri vurguladı.

Çocukların sağlığını korumak adına dikkat edilmesi gereken pek çok faktör olduğunu belirten Uzm. Dr. Fatih Çaylıkoca, özellikle gıda hazırlığı ve hijyen kurallarının önemine dikkat çekti. Dr. Çaylıkoca, "Besin alerjileri çocuklar için çok daha tehlikeli olabilir, çünkü hızlı dehidrasyon ve şiddetli semptomlar gelişebilir," diyerek aileleri bilinçli olmaya çağırdı.

Çocukların besin alerjisinden nasıl korunabileceği konusunda, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Fatih Çaylıkoca merak edilenleri gazetemize yanıtladı.

“GENETİK VE ÇEVRESEL FAKTÖRLER BELİRLEYİCİ OLABİLİR”

Alerjilerin ortaya çıkışının genetik ve çevresel faktörlere bağlı olabileceğini belirten Uzman Çocuk Doktoru Uzm. Dr. Fatih Çaylıkoca; “Çocuklar alerji çok geniş bir konu ve bu böle böle, parça parça işlenmeli. Besin alerjisi günlük tükettiğimiz besinlere karşı oluşan istenmeyen reaksiyonlar olarak tanımlanabilir.

Genetik ve çevresel faktörler alerjiye sebebiyet verebilir. Bireylerin alerjen maddeler ile girdiği etkileşim sonucu vücudun verdiği tepkilerin tümüne alerji diyoruz. Vücudumuz bu alerjen maddeler ile etkileşime girdiğinde mast hücreleri aktivasyonu ve histamin salınımı gerçekleştiriyor. Bu salınıma bağlı olarak tüm vücutta kızarıklık ve kaşıntı görebiliyoruz.

Bizim hayati tehlike olarak gördüğümüz dudak, dil, bronş içi, hava yolları ve ses tellerinde şişlik ile ödem olması durumunda ki bu anafilaksi diyoruz, hayati tehlike yaratan alerji durumu gelişebilir. Bizim esas korktuğumuz alerjiler bu tarz alerjidir. Toplum içerisinde basit alerji algısı aslında o kadar basit değil, temkinli olmakta fayda var.

Ekstra olarak çocukluk çağı alerjilerinde ve bebeklerde yanaklarda kuruluk, egzama, bebeğin kaç aylık olduğunda göre dirsek ve diz dışında, daha büyük hastalarda ise dirsek içinde ve vücudun kıvrım yerlerinde kaşıntı gözlemlenebiliyor. Yine gıda alerjilerine bağlı bebeklerde ve çocuklarda dışkıda kan, sümük, sindirim zorlukları ve kilo alamama gibi zorluklar yaşayabiliyoruz” dedi.

NELERE DİKKAT ETMELİYİZ

Çaylıkoca; “Öncelikle alerji her şeye karşı gelişebiliyor. Literatürde alerji ilaçlarına karşı alerjisi olan insanlar da var. Bu saydığım semptomlar varsa eğer ebeveynlerin çocukları için besin günlüğü tutmaları çok faydalı olacaktır. Neler yedi, içti, ne tür kumaş giydi, deterjan nasıl, emiyorsa annenin yediği, içtiği ve maruz kaldığı her şey not alınabilir.

Bunun bir sıklık sırası var tabii. En çok inek sütü, yumurta, bazı balıklar, kuruyemişler, kabuklu deniz ürünler, soya, buğday, bakliyat ve susam daha sık alerji yapan ürünler arasında yer alıyor fakat altını tekrar çiziyorum; bu saydığım ürünler dışında her ürün alerjen tetikleyici olabilir bu yüzden takipte olmakta fayda var. Geçtiğimiz günlerde bir hastamın şeftali alerjisi çıkmıştı” ifadelerini kullandı.

BEBEKLERDE TEŞHİS NASIL KONULMALI?

Bebeklerde alerji konusu ve teşhisinin deneyim isteyen bir süreç olduğuna dikkat çeken Çaylıkoca; “Bebeklere teşhis konulma süreci deneyim isteyen bir süreç. Mümkünse çocuk alerji uzmanı tarafından değilse de çocuk alerji konusunda deneyimli bir çocuk hekimi tarafından yapılmalı. Dikkatli yapılmadığı ve klinikle birlikte yönlendirilmediği zamanlarda hastalar yanlış yönlendirilebiliyor.

Öncelikle hastayı bir bütün olarak ele almak lazım. Alerji testi yapıp “alerji buna karşı” diyerek besini kesmek uygun olmuyor. Hasta eğer besini tüketince semptom gelişmiyorsa, vücut ona karşı duyarsızlaşmaya başlamıştır anlamına geliyor. Bazen testte inek sütüne alerjisi çıktı diyelim çocuğun ama o güne kadar inek sütü kullanıyordu ve egzaması gerileme eğilimdeyse inek sütünü kesip tekrar başladığımız zaman az önce söylediğim anaflaksi riskini arttırmış olabilir. Bu bağlamda tecrübesiz kişilere başvurulmamalı, alerji konusu tecrübeli kişilerle birlikte ele alınmalı ve hastaya bir bütün olarak yaklaşılmalı” söylemlerinde bulundu.

“HASTANIN ÖYKÜSÜ KRİTİK”

Çaylıkoca; “Alerji durumlarında alerji tanısı koymak için alerji testinden ziyade “hastanın öyküsü” önemli. Tüketilen besinin miktarı ve içeriği, çocuğun semptomlarının ortaya çıkışı ve geçişi, semptomların ortaya çıkıp iyileşmesi ile alerjen maddeye maruz kalınan süre aralığı, daha önceden benzer şikayetlerin olup olmadığı, eğer mümkünse o an ki şikayetlerin fotoğrafları, bazı hastaların alerjisini tam olarak saptamak için besin günlüğü tutulması gibi şeyler alerji teşhisinde, alerji testinden çok daha önemli ve kritik. Çoğu alerji vakasında tanıyı teste gerek kalmadan bu şekilde teşhis edebiliyoruz veya testi yalnızca doğrulama amaçlı isteyebiliyoruz” dedi.

TANIYI DOĞRULAMAK İÇİN HANGİ TESTLER İSTENEBİLİR?

Uzm. Dr. Fatih Çaylıkoca; “Besin alerjisi düşünülen hastalarda deri prick testleri isteyebiliyoruz. Hastanın cildinden yapılıyor. Hastaya küçük bir lanset ucuyla noktacık açıp oraya pozitif test damlası damlatıyoruz. Ardından lanset ile bir noktacık daha açıp negatif test damlası damlatıyoruz. Kaç tane alerji maddesi bakmak istiyorsak onlar için delikler açıp alerji damlalarını kola damlatıyoruz. Hangi maddelere ne kadar reaksiyon olacak? Pozitif testte bunları kıyaslıyoruz.

Pozitif testte kabarıklık 5, kızarıklık 10 milim ise diğerleri ona göre kaç milim olacak sorusunun cevabını arıyoruz. Mesela şişlik 5 kızarıklık 10 milim, örnek olarak inek sütünden kızarıklık 7, kabarıklık 3, yumurtaya kabarıklık 7, kızarıklık 15 gibi pozitif testlerle daha yüksek alerjiler çıkabiliyor bazen ve buna göre tanıyı doğrulayabiliyoruz.

Asıl önemli olan nokta yine şu; bu alerji testinin de anafilaski yapma riski var. Bu testin alerji geçmişi durumunda müdahale edilemeyecek bir yerde kesinlikle yapılmaması lazım ve bu çok önemli bir konu. Tam donanımlı olmayan bir yerde bu testin yapılmasını çok fazla önermiyoruz.

O tarz yerlerde yapılacak testler nelerdir? Ya kan alıp spesifik IgE dediğimiz maddeye bakılabilir. Mesela “inek sütüne IgE var mı? Yumurtaya, una karşı var mı?” var mı şeklinde özel testler yapabiliyoruz yada moleküler alerji testleri yine kandan yapılabiliyor” ifadelerini kullandı.

TANISI KESİNLEŞMİŞ HASTALARDA TEDAVİ NEDİR?

Çaylıkoca; “Besin alerjilerinde kanıtlanmış bir tedavi çok fazla yok. En önemli tedavi hastanın tanısının konmasının ardından ve o maddeden uzak durulması. Yine acil durumlar için yanımızda hekimimizin verdiği alerji ilaçlarını bulundurmak.

Son yıllarda “immünoterapi” ile alerji olan maddeye “desensitizasyon” yani duyarsızlaştırma yapılabilir. Şu da unutulmamalı ki insan vücudunda alerji çok karmaşık bir konudur. Daha önce alerji olmayan bir maddeye 105 kez maruz kalınca bir semptom gözlemlenmezken, 106. maruz kalışta semptomlar gözlenebilir.

Tanısı kesin olarak konmuş besin alerjilerinde son yıllarda immünoterapi ile alerjiler başarılı bir şekilde tedavi edilebiliyor fakat bu tedavilerin çocuk alerji uzmanlarının olduğu yerde yapılması önerilir” diyerek sözlerini noktaladı.

152 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page