Biz insanlar yaşam mücadelesi verirken en büyük amaçlarından birisi evlatlarının toplumda kabul gören mesleklere sahip olmasıdır. Bunlarla uğraşırken erdemli olma, sevgi dolu olma gibi özellikleri bazen atlayabiliriz. Geçenlerde bir sahafta rafları kurcalarken '' ZİLİF '' adlı kitap dikkatimi çekti. İncecik olan kitabı aldım. Açtım, ilk sayfasını okumaya başladım. Gözüme çarpan, yüreğime nakşeden ilk cümle şu oldu:'' Benim Kızım İnsan Olacak. " Öncelikle kitabın ismine değinmek istiyorum. '' ZİLİF '', Oruç Aruoba'nın kızı Filiz’in isminin tersten bir şekilde yazılmış hali. Aynı zamanda ZÜLÜF anlamı da taşıyor. İsminden de anlaşılacağı üzere kitabı, kızı Filiz 'e yazmış. Kitabın içeriği ile ilgili diyebileceğim şey "anlaşılmamak ve çaresizlik" olabilir. Yazarın eserindeki itirafı etkileyici:'' Ama beni tanımalarını en çok istediğim kişiler, beni en çok yanlış anlayan kişiler oldular. Benden hep önceden konmuş kalıpların içine girmemi istediler. Benden, ben olarak, belirli bir görevi üstlenmemi isteselerdi, sorun olmazdı. Benim istediğim de zaten buydu. Ama benim o görevin kendisi durumuna girmemi istediler. Benim bambaşka bir kişi olmamı bile değil; sanki kişiliksiz bir şey olmamı, sanki cansız, düşüncesiz bir şey. Bir, alet bir makina... Dünya ne ise oydu; ben de ne isem o oldum. Uyuşmadık. Hepsi bu..."Alıntılardan da gördüğümüz gibi bir insanın psikolojisini, çaresizliğini, içindekileri gayet net bir şekilde anlayabiliyoruz. Annelerimiz, babalarımız büyünce doktor, mühendis gibi maaşı ve statüsü yüksek mesleklere sahip olmamızı isterler. Ama Oruç Aruoba kızının insan olmasını ve hayatını anlamlandırmasını istiyor. Öyle insanlar vardı ki, babaları onlardan erik istese, evdeki ağaca gidip, şöyle bir bakıp, 'ağaçta erik yok' diyebilirler. Filiz babasının istediği erikleri, ağaçta erik olmamasına karşın marketten alıp getirmişti. Eriklerden bir insan doğmuştu.Başarısızlığını hayatı boyunca hep bir kambur gibi taşımış Oruç Aruoba. Bu durumunu da şöyle ifade ediyor :”Başarısız oldum. Ne olabilirdi ki benim başarım, ben o koşullara boyun eğip, toplum içinde bana gösterilen yeri alsaydım? Bir ikiyüzlülük, bir sahtelik, bir aldatmaca olurdu bu ‘başarı’ ben’im, ben olmadan, hatta benliğimi bir kenara atarak, kişiliğimi çiğneyerek elde ettiğim bir şey. Karşılığında kim olduğumu verdiğim bir ‘kimlik’...”Başarı neydi? Statü, para veya güç mü? Hayır, başarı insanın hayallerine kendi 'ben'liğinden taviz vermeyerek, sadece kendi 'ben'ine ulaşmaya çalışıp o hedefe varabilmesidir. Bizler kendi 'ben'imiz miyiz yoksa başkalarının benliğinin bir dışavurumu muyuz bilemiyorum, bundan dolayı da insanın 'kendi olarak' ömrü boyunca başarıyı yakalayıp yakalayamadığını bilemeyeceğimizi düşünüyorum.“ilkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir. Bir insanın kendine karşı hile yapması onun, filminden, hayatından, her şeyinden vazgeçmesi demektir...” (andrei tarkovski)
Comments