Empati bir olayı değerlendirme halinde insanın, kendisini karşısında yer alan kişinin yerine geçici bir süre koyup, onun gözüyle olaylara bakabilme ve anlamaya gayret etme çabasıdır. Bunu yaparken karşıdaki kişinin ruh haline, kafasındaki düşüncelerine doğru bir şekilde teşhis koymak çok önemlidir. Bir kişinin dertlerini, üzüntülerini paylaşmak ve onunla ayni düşünceyi yaşamak, ona karşı sempati duymaktır. O an ayni duyguları, aynen yaşar ve onunla ayni düşünceyle paylaşırız. Empatide ise olayları mantık süzgecinden geçirip kalıcı çareler bulunur. Esas olan kişiyi anlamaya çalışmaktır. Onunla ayni fikirlere ortak olmayabilirsiniz. Burada karşımızdaki kişinin sahip olduğu psikolojik durumu, düşünceleri doğru bir şekilde anlamak ve ona göre çözüm bulmak esastır. Yani onunla ayni düşünceleri paylaşmamız gerekmez. Burada o kişiyi düzlüğe çıkaracak çözümleri aramak ve doğruları kendisine sunmak gerekir.
Alman filozof Schopenhauer, insan ilişkileri hakkındaki görüşlerini çok güzel bir örnekle, kirpilerin hikâyesi ile anlatır: Soğuk bir kış günü kirpiler ısınmak için bir araya toplanır. Âmâ kısa bir süre sonra okları ile birbirlerini yaraladıklarını görüp ayrılmak zorunda kalırlar. Isınma ihtiyaçları onları tekrar bir araya gelmeye zorlar fakat okları ile canları yanan kirpiler yan yana duramaz, yeniden ayrılırlar. Ta ki dondurucu soğuktan dirençleri kırılana kadar bu devam eder. Bu ayrılıp birleşme cabaları, birbirlerine zarar vermeden yaklaşabilecekleri mesafeyi bulana kadar sürer. Biz insanlar da kirpilere benzeriz der Schopenhauer, sevgi ve yakınlık için birbirimize sokuluruz, fakat bu buluşma can yakar, hemen ardından yalnızlığımıza döneriz. Ancak bu kez de soğuk gecede üşür, tekrar yakınlaşmak isteriz. Empatinin kurulduğu ortamlarda, genellikle sevgi, saygı ve anlayış güzellikleri hâkimdir. Kişilerinin birbirini anladığı, sevgi ile sarmaladığı zarif ortamlardır. Empatinin kurulmadığı yaşamlarda karmaşıklık, gerilim, hoşgörüsüzlük ve yalnızlık hâkimdir. Örneğin daha çok aile ortamında, anne ve babanın çocuklarıyla yaşadığı anlaşmazlıklar olmaktadır. Ailenin çocuklarına olan sevgisi, onu kötülüklerden koruma çabalarına rağmen sürtüşmeler olabilmektedir. Bu sürtüşme bir inatlaşmaya kadar gidebilir. Burada büyüklere düşen görev, kendilerini çocuklarının yerine koyarak duygudaşlık yapmak, onun sorunlarına doğru çözümler üretmektir. Kendilerinin de bir zamanlar çocuk olduğunu unutmamaları gerekmektedir. Empati kuramayan kişilerde bencillik, kıskançlık, inatçılık, sevgi ve saygısızlık gibi olumsuz kişilik bozuklukları gözükür. Hoşgörü, anlayış, arkadaşlık kurma, sohbet ortamı yaratma gibi çok ihtiyacımız olan güzel davranışların ortaya çıkmasında duygudaşlık yapmanın rolü büyüktür.
Bir kişiyi anlamaya çalışmak, onun yerine kendinizi koyarak çözümler bulmak onu kazanmanın çabuk yollarından birisidir. Empati yapmak karşıdakine doğru, sağlıklı çözümler üretmek onu hayata daha sağlıklı bağlar. Kızılderililerle ilgili güzel bir anlatı, empati olayına çok güzel bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Kızılderililer birisini yargılamadan önce, o kişinin ayakkabılarıyla dolaş derler. Dolayısıyla o kişinin ayakkabılarını giyebilmek için, önce kendi ayakkabılarımızı çıkarmamız gerekir. Bu şekilde o kişinin sıkıntılarını daha rahat anlayabiliriz.
Kişilerin bir başkası hakkında yanlış fikirlere kapılma olayına ait güzel bir örneği anlatmak isterim: Büyük depremden sonra kurulan çadır kentte İhtiyar adam, zorlukla taşıdığı süt güğümlerini çadır direkleri arasından geçirmeye çalışırken süt diye bağırıyordu. Amacı süt isteyen süt kuzularına sütünü ulaştırmaktı. İhtiyar, henüz sözünü tamamlamamıştı ki, çadırından çıkan öfkeli bir adam "Sen aklını kaçırdın herhalde! Diye kükredi. Biz yaralılarımızla uğraşırken, sen para kazanma sevdasındasın."
Yaşlı adamın gözleri dolmuştu. Yumuşak bir sesle :"Bu depremde dört torunumu kaybettim evladım," dedi. "Onların içecekleri sütü diğer yavrularıma hediye etmek istemişsem, hata mı etmişim."
Bu hadiseyi anlatanlar, “ihtiyar adama çıkışan o kişinin ağlayışını ve ona sarılarak özür dileyişini hiç unutmuyoruz” diyorlar.
Çocukların yetişmesinde empatinin rolü büyüktür. Yetişkinler, gençlerimizin eğitiminde çeşitli sorunlar karşısında duygudaşlık yaparak, problemlerin çözümüne varmalıdırlar. Ve bir ailenin gösterdiği anlayış duyarlılığı ile de çocuklara yaklaşım göstermelidirler. Gençlerle olan anlaşmazlıklarda, onların yerine kendilerini koyarak doğru sonuca ulaşmalıdırlar. Bu şekilde iletişim kurulduğunda, eğitimlerde, çeşitli çalışma ortamlarında sevgi, saygı, hoşgörü, anlayış ve huzur bulunur. Çocuklarımızın verimliliği, görgüsü, genel kültürü daha ileriye giderek daha faydalı bir kimliğine sahip olurlar. Empati yapılmadığı dönemlerde ise çalışma ortamını hoşgörüsüzlük, inatlaşma, gerilim, sevgi ve saygısızlık kaplar.
Comments