top of page

ZEZE

"Şeker Portakalı"nın sevimli, küçük kahramanı "Zeze", işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl, ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünleri. Bu kitabın yazarı José Mauro De Vasconcelos “Güneşi Uyandıralım” kitabı ile tekrar karşımıza “Zeze” karakterini çıkarıyor. Zeze yine bildiğimiz Zeze. Devasa bir hayal gücü ile yine bizi etkiliyor. Hayal gücü o kadar yüksek ki bazen hayal ettikleri şeyleri okurken karıştırabiliyorsunuz. Yine hüzünlü ,yine yaşamdan bıkmış bir Zeze karşımıza çıkıyor. Daha sonra yine umut dolu bir Zeze ile mutlu oluyoruz. “Şeker Portakalı” ile çocukluk dönemini okuduğumuz Zeze’nin şimdi ise ergenlik çağındaki yaşamını okuyoruz.

Kitabın adı " Güneşi Uyandıralım " ama " Büyükler Güneşi uyandırmayı bilmez." demişti Zeze kitabın sonunda. Haklı da aslında; biz büyükler çocukların güneşini çaldık, karanlıklara çağ açıp onları fenersiz bıraktık. Şimdi güneş nasıl uyandırılır nereden bilelim? Şeker Portakalı kitabının devamı olan kitabımız Zeze ' nin son çocukluk ve ilk ergenlik maceralarını yine Zeze' nin o kendine has hüznüyle, yüreğinize dokunarak anlatıyor. Zeze yine yaramaz ve yine hayalperest bir çocuk. Hayatın kazdığı karanlık çukurlardan hayalleriyle çıkmaya çalışırken gerçeklerin acımasız soğuğunda üşüyen bir çocuk. Gerçek hayatta bulamadığı sevgiyi, yine bu kitapta da hayali arkadaşlarında “ Cururu kurbağası ve bir şarkıcı olan Maurice” arıyor. Özellikle hayallerinde baba karakteri yerine koyduğu Maurice ile ilgili olan bölümler bir babanın insan hayatına neler katacağı yada hayatından neleri çalacağının kanıtı gibi. Bir çocuğun başını okşayıp, yanağına sıcak bir öpücük kondurup iyi geceler dileyen bir babası varsa Dünya hazineleri onun önünde demektir. Aslında kitap hakkında uzun uzun anlatacaklarım yok. Çocuk olan, çocuk kalan tüm yürekler severek okuyacak, kendilerine dersler çıkarıp yavrularına en güzel miras olarak sevgi bırakacaklarına bizi inandıran bir yapıt. Benim asıl yazacaklarım, asıl cümlelerim Zeze' ye ve yeryüzündeki tüm çocuklara . Ah benim küçük Zezem hani bir gün " Çok mutsuz bir çocuğum ben" demiştin ya; Şimdi sana bir sır vereyim Zeze artık büyükler de çok mutsuz. Mutluluğa giden yollarımızı kaybettik galiba. Uyandıramadık içimizde karanlıkta boğulan umut güneşini, veremedik can suyunu, yeşertemedik yeniden. Azıcık gözünü açacak olsa kapat diyerek karanlığımıza itti bilmediğimiz eller. Şimdi gel desem sana, kırılan kanatlarımızı saralım, yaralarımıza güneşin umut ışıklarından merhem yapalım desem mutlu olur musun? Rüzgarlarda koşup, bulutlarda uyuyup, yağmurlarda yıkanalım. Yeni pencereler açalım hayatımıza, güvercinler salalım barışa ve ağlamayan çocuklara. Var mısın uçurtmalar uçuralım sevdaya; rengârenk, kocaman tıpkı çocuk yüreği gibi Zeze, senin yüreğin gibi. Ama hâlâ ağlayan çocuklar var Zeze. Onların da kalpleri senin gibi acıyor, acıkıyor; hem sevgiye hem ekmeğe. Biliyorum Zeze, bütün yaramazlıkların hayallerinin büyüklüğündendi; anlamadık, anlamadılar seni. Çünkü bizim ufuklarımız seninkine yaklaşmadı, birleşmedi çizgimiz aynı derinliklerde. Biz sığ sularda yüzerken, sen engin denizlere kulaç açtın. Bilemedik özgür olma fikrinin seni yaktığını, hissedemedik. Aynı yangını biz içimizde yakıp, güneşimizi uyandıramadık. Gözlerimizle birlikte gönüllerimizde gaflet uykusunda. Aralıklardan gördüğümüz hiçbir gerçek silkinip uyandırmadı bizi. Bu çağ kötü Zeze, bu çağ zulüm, bu çağ ölüm kokuyor. Parayla satın aldığımız zevklerimizi, para için satıyoruz şimdilerde. Ama biz hâlâ uyanmadık Zeze. Uykunun sorumsuz tatlılığı nefsimizi okşuyor, acı tatların dilimize değmesinden çok korkuyoruz. Gözümüz hep başka yüreklerde, kendi gönlümüz yalnızlıkta ziyan. Cucuru  kurbağamız yok bizim gelip gönlümüze oturan, bizi yatıştıran, bizi insan olmaya yaklaştıran. Kalp odalarımız zindan,karanlık, girdap. Merhamet, paylaşmak, anlamak, sevmek alıp başlarını kaçmışlar. Bencillik kök salmış içimize, söküp atamıyoruz . Çocukların ellerinden önce sokakları, meyve bahçelerini çaldık. Koşacak bir parça toprakları yok artık. Şimdi de saflıklarını, masumluklarını, hayallerini çalıp ufuksuz bırakıyoruz. Korku salıyoruz kalplerine sokağa çıkarken bile. Cümlelerimizden zehir akıyor ; " Kimseye güvenme anneciğim, kimseye yaklaşma..." En büyük kötülüğü insan insana etti Zeze. Diyeceğim o ki Zeze yalnız değilsin. Yalnız kalabalıklarda yürüyor hepimizin ayakları. Hepimizin kalbi sıkılan ellerimiz arasında nefes almaya çalışıyor, bir yudum ferahlamak için. Bu çağın imtihanı bu Zeze; her şey var, huzur yok, mutluluk yok. Dileğimiz bir tek sevinç,mutluluk kalsın tüm çocuklara.

Comentarios


bottom of page