top of page

Toplumun sorunu ne?

Yazarın fotoğrafı: Hamza DalgıçHamza Dalgıç

Lüleburgaz’da faaliyet gösteren Psikolojik Danışman Ayşe Nur Gülerer ve Avukat Gül Birgül Gülsüm ile son yıllarda çokça şahit olunan toplumdaki gerginlik, mutsuzluk ve öfke konuları ile bunlara bağlı olarak yaşanan boşanmalar üzerine söyleşi gerçekleştirdik.

Son yıllarda, özellikle pandemi ile birlikte artış gösteren toplumun gerginlik, mutsuzluk ve öfke sorunlarında artış yaşandı mı? Yaşandı ise bu durumu tetikleyen etkenler nelerdir? Bu etkenler aile ve sosyal yaşantımızı nasıl etkiliyor?

Lüleburgaz’da ki ofisinde iki yıldır faaliyet gösteren, Doğu Akdeniz Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü 2021 yılı mezunu Psikolojik Danışman Ayşe Nur Gülerer ve Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2017 yılı mezunu Avukat Gül Birgül Gülsüm bu konuda edindikleri izlenim ve tecrübeleri gazetemize anlattı.

TOPLUMDA GENEL OLARAK BİR GERGİNLİK, MUTSUZLUK VE ÖFKE SORUNU HAKİM. BUNLARIN SEBEPLERİ SİZİN GÖZLEMLERİNİZE GÖRE NELER?

Ayşe Nur Gülerer; “Evet toplumda o gerginlik, stres faktörü ve öfke patlamalarını sık gözlemliyoruz. Pandemi dönemiyle birlikte başlayan bir artış sürecinden ve günümüzde bu artışın artık iyice günlük yaşantımıza etki ettiğini söyleyebiliriz. Bunu kesin olarak bir kanıya varıp “sebebi şudur” diyerek bir tespitte bulunamayız ancak benim karşı karşıya kaldığım durumlarda ortak noktalar elbette var.

Bu durumun tahmin edersiniz ki en temel sebebi ekonomi. Bu hane içinde ki her aile ferdine yansıyor. Özellikle çocuklara, ergenlere ve gençlere. Yetişme çağında olan ergenler ve gençlerin temel stres kaynağı bu ekonomik şartlar altında kendilerinin üstünde oluşan beklentiler ve sorumluluklar.

Erkeklerde genel olarak sırtlandıkları ailenin ekonomik ve mental yükünden bahsedebiliriz. Günümüzde birçok erkek aile standartlarını korumak veya yükseltmek için çok yorucu işlerde çalışıyor ve bunun karşılığını alamayıp “yetemiyorum” gibi bir düşünceye giriyor.

Bunun yanında genel olarak erkeklerin dertlerini anlatması, ağlaması, duygularını ve dertlerini dışa vurması da “zayıflık” olarak algılanıyor ve bunun sonucunda erkeğin aile kurumunda ki statüsü, “güçlü ve sarsılmaz” yapısı zarar görüyor. Tüm bu baskı ve bu baskının sonucunda ise erkek daha fazla mesai yapıyor, daha çok yoruluyor ve belki de mental olarak yenileneceği bir “ben zamanından” mahrum kalıyor.

Kadınlarda ise, iş hayatı ve sosyo-ekonomik faktörlerin benzerlerinden söz edebiliriz. Bunun yanında yine “ben zamanı” sorunundan kadınlar da muzdarip. İşten eve gelip yemek yapmak, çocukla ilgilenmek, ev işlerine bakmak gibi durumlar kadınların kendisine zaman ayıramayıp gerilmesine, öfkelenmesine, mutsuzlaşmasına sebep oluyor.”

BU BAHSETTİĞİNİZ FAKTÖRLER GENEL TOPLUMA VE AİLE YAŞANTISINA NASIL YANSIYOR?

Ayşe Nur Gülerer; “Bunlar bir zincirleme mutsuzluk silsilesine yol açıyor diyebiliriz. İnsanların, hatta aile içinde ki bireylerin dahi birbirine olan tahammülü minimuma inmiş seviyede. İş yerinde uzun çalışma saatleri sonucunda sorun yaşayan bir birey, sorun gerçekleştiği sırada “işimi kaybedebilirim” gibi düşüncelerle tepkisini dile getiremediği için, dile getirebileceği, nispeten bir şeyleri kaybetmek konusunda daha az riskli gördüğü bireylere karşı öfke patlaması yaşayabiliyor.

Burada bir denge sorunu söz konusu. Erkek ya da kadın fark etmez, böyle bir ortamda iş yeri ve ev yaşamı arasında ki dengeyi sağlayamıyor. Burada yine altını çizmeme gereken konu “ben zamanı” konusu. Özellikle kendine vakit ayırmakta zorlanan bireylerde gözlemliyorum bu durumu.

Bir diğer konu ise tüm bu başlıklar altında topladığımız sorunların dışa vurulamaması, anlatılamaması diyebiliriz. İş yerinde işini kaybetmemek için, ev içerisinde hali hazırda pamuk ipliğine bağlı bir gerginlik durumunu tetiklememek için insanlar genelde susuyorlar, anlatmıyorlar. Anlattıkları zaman ise mesela iş yerinde keyifsiz bir gün geçiren bir dinleyici varsa karşılarında, bu konu farklı yerlere, bir öfke patlaması durumuna doğru gidebiliyor.

Bu gibi etken ve davranışlar sebebiyle zaman içerisinde iletişimin koptuğu aile yapısı bozulmaya, bozulmalar ise boşanmalara sebebiyet verebiliyor. Şöyle durumlar da gerçekleşebiliyor; mesela çiftler arasında kopan bir iletişim ve artık bozulmuş bir aile yapısı var elimize. Çiftler ya da içlerinden bir tanesi boşanmayı düşünüyor. İki kişi çalışıp yaşadıkları evi dağıtıp tek başlarına kiraya çıkamıyorlar, temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak bir duruma düşeceklerini düşünüyorlar. Burada tekrar ekonomik etkenler devreye giriyor. Zincirleme mutsuzluk silsilesi burada başlıyor tam olarak.

Boşanma kararı almış kişi ya da çiftler zorunluluklar sebebiyle evliliği devam ettiriyor, hali hazırda katlanamadıkları birçok şeye bu sefer zorunluluktan katlanmak zorunda kalıyor ve gerginliklerini, streslerini daha da arttırıyorlar. Bu da öfke patlamalarının daha sık ve belirgin olmasına yol açıyor.”

SİZE GELEN BOŞANMA TALEPLERİ VEYA DANIŞMALARINDA BİR ARTIŞ GÖZLEMLİYOR MUSUNUZ?

Avukat Gül Birgül Gülsüm, özellikle pandemi döneminden sonra boşanma davalarında artış olduğunu söyledi.

Gülsün, insanların eve kapanması, iş yerlerinin kapanmasından dolayı yaşanan maddi sıkıntılar, sosyal hayatın durması gibi konular kaba tabirle insanların birbirlerine “sarmasına” sebep olduğunu belirterek, gelen insanların %50 ve hatta belki %60’ının genelde problem yaşamış ve boşanma konusunda fikir almaya gelen insanlardan oluştuğunu aktardı.

Danışmaya gelenlerin geneline bakıldığında boşanma sayısının az olduğunu ifade eden Gül Birgül Gülsüm şöyle devam etti:

“Gelme sebepleri genel olarak ekonomik. Pandemi sonrası çok arttı bu ekonomi sebebiyle boşanmalar. İşten çıkarmalar oldu ve bu aile yapısını da etkiledi. Geçim sıkıntısı ve eve kapanma insanların birbirine olan tahammülünü azalttı. Erkek kahveye gidemedi, kadın komşuya gidemedi. Üstüne işten çıkarmalar veya “acaba işten çıkarılacak mıyım” düşüncesi de gelince eşler birbirlerini yıprattı.

Bunun yanında en büyük sorun sosyal medya. Sosyal medya ve çeşitli uygulamalar sayesinde insanlar artık karşı cinslerle çok rahat şekilde iletişim kurabiliyor. Bu etkenler aldatma oranlarının ciddi oranda yükselmesine yol açtı. Bunun yanında kıyaslama sorununu da beraberinde getirmiş. Mesela “bak bu şuna böyle bir şey yapmış” diyerek kendi hayatları ve başkalarının hayatlarını kıyaslama, bu kıyaslama sonucunda başlayan kavgalar ve huzursuzluklar da artmış durumda.

Bunun yanında bir diğer etken kumar. Önceden kumar kahvehanelerde oynanırdı, gidebilen yurt dışında vs. oynuyordu. Fakat artık telefonlarla çok rahat bir şekilde kumar oynanıyor. Bu kumarlar aile ortamını maddi olarak etkilemenin yanında eşlerin birbirinde uzaklaşmasına sebep oluyor.

Kısaca ekonomi ve sosyal medya sebebiyle aldatma ile kumar gibi davranışların kolaylaşması sorunların temelini oluşturuyor. Bu sorunlar da boşanmaya ya da boşanma fikrine gidiyor doğal olarak.

GENELDE BOŞANMIYORLAR DEMİŞTİNİZ. BU SEBEPLERLE BOŞANMA KARARI ALAN BİR KİŞİ NEDEN BOŞANMAKTAN VAZ GEÇİYOR?

Gül Birgül Gülsüm; “Ezici çoğunluğu maddi kaygılar. Şöyle açabilirim;

Bir avukata para vermek istemiyorlar, masraf yapmak istemiyorlar. Bunun yanında anlaşmalı boşanma aşamasına giren çiftler çok kısa bir zamanda boşanabilirken ortada tek taraflı bir boşanma talebi söz konusu olduğunda mahkeme süreci 4-5 yıl sürecek bir mahkeme sürecinden bahsediyoruz. Bunu duyunca “ben 4-5 sene sonra neden boşanayım” düşüncesine giriyor insanlar.

Bunun yanında boşanma sonrası yaşanacak ekonomik gelişmeleri de göze alamıyorlar. Şimdi yaşadıkları evde bir miktar kira ödüyorlar fakat işin sonunda başka bir kiraya, iki katı ödeme yapmak zorunda kalacaklar. Bu da kendilerini caydıran bir durum.”

PEKİ EVLİLİKLER BU NOKTADAN İTİBAREN TOPARLANIYOR MU? BOŞANMA KARARINI ERTELEYEN KİŞİLER AİLE YAŞAMLARINDA OLUMLU SONUÇLAR ELDE EDEBİLİYORLAR MI?

Gül Birgül Gülsüm; “Hayır, genelde %90’ı boşanıyor. Bir şeyleri göze alamayıp devam etme ve toparlama kararı alıyorlar fakat hali hazırda tükenmiş tahammül ve sabırları buna müsaade etmiyor. Genel olarak bir noktadan sonra kesin olarak boşanma aşamasına geçiş başlıyor.”

BOŞANMA KARARINDAN VAZGEÇİP TEKRAR DENEME KARARI ALAN ÇİFTLERİN %90 ORANDA BOŞANDIĞI GÖZLEMLENMİŞ. NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Gül Birgül Gülsüm; “Boşanma kararının yerini tekrar deneme evresine bıraktığı durumlarda çiftlerin bu süreç için destek almasını öneriyorum. Bir yanılgı söz konusu avukata danışmak süreç hakkında bilgi verir, sürece yardımı olmayabilir. Çiftler için yapılan psikolojik danışmanlık hizmetlerini denemeleri gerekiyor. Eşler ikna edilemiyorsa bireylerin psikolojik danışmanlık hizmetlerine başvurması.

Boşanma aşamaları bir travma sonucu başlayabilir. Bu durumun travma konusunda uzmanlaşmış bir ruhsal destek uzmanıyla ele alınması önerilir. Bahsettiğiniz yüksek başarısızlık oranının, insanların psikolojik danışmanlık sürecine mesafeli yaklaşımından da kaynaklanıyor olabilir. Travma varsa destek alınması, yoksa da sürecin sağlıklı bir şekilde desteklenmesi açısından çift terapisi ve bireysel psikolojik danışmanlık kendilerine tahmin ettiklerinden daha çok fayda sağlayacaktır.”

174 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page