top of page

Toplulaştırmayı masaya yatırdılar!

“Cumhuriyet toprak ağalığı sistemi ile yüzleşmedi”

Zorunlu Arazi Toplulaştırması uygulamasına karşı seslerini yükselten Trakya Toprağıma Dokunma Platformu üyesi muhtarlar ve çiftçiler, dün Lüleburgaz’da bir araya geldi. Lüleburgaz Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi'nde gerçekleşen programda Trakya Toprağıma Dokunma Platformu Sözcüsü Cengiz Atlı, Lüleburgaz Ziraat Odası Başkanı Selçuk Çamlıca ve Tarım Yazarı Abdullah Aysu ve CHP Kırklareli Milletvekili Fahri Özkan konuştu. Aysu, buradaki konuşmasında, Cumhuriyet'in toprak ağalığı sistemi ile yüzleşmediğini belirtirken, Fahri Özkan ise gerçekleştirilen etkinliğe çiftçilerin az katılım sağlamasına tepki gösterdi.




Kırklareli bölgesinde sürdürülen Zorunlu Arazi Toplulaştırması uygulamasına karşı çıkmak amacıyla kurulan Trakya Toprağıma Dokunma Platformu üyesi muhtarlar ve çiftçiler, dün Lüleburgaz’da bir araya geldi.

Lüleburgaz Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi'nde gerçekleşen programda Trakya Toprağıma Dokunma Platformu Sözcüsü Cengiz Atlı, Lüleburgaz Ziraat Odası Başkanı Selçuk Çamlıca ve Tarım Yazarı Abdullah Aysu ve CHP Kırklareli Milletvekili Fahri Özkan konuştu.

Zorunlu Arazi Toplulaştırması'na dair sert eleştirilerde bulunulan toplantıda, ilk olarak söz alan Cengiz Atlı, projenin gerçekte çiftçiyi mağdur ettiğini savundu.

Cengiz Atlı, projeyi başından beri eleştirdiklerini belirterek, uygulamanın kağıt üzerinde güzel dursa da gerçekte Trakya çiftçisini mağdur ettiğini ifade etti. Toplulaştırma projelerinin arkasında çıkar ilişkileri olduğunu savunan Atlı, “Toplulaştırma Daire Başkanı istifa edip şirket kuruyor ve bu şirketle Trakya’da projeye başlıyor. Bazı büyük şirketlerin de yıllar öncesinden toprak alması, bu süreci önceden bildiklerini gösteriyor” dedi.

Osmancık Köyü’nde yaşanan örnekleri paylaşan Atlı, çiftçilerin artık tarlalarına ulaşamadığını, verimli arazilerin el değiştirerek büyük şirketlerin eline geçtiğini savundu. Uygulamanın iptali için mücadele edeceklerini belirten Atlı, “Eğer yapılacaksa da rıza alınmalı, bilimsel verilerle yapılmalı, referandum uygulanmalı” ifadelerini kullandı.

Lüleburgaz Ziraat Odası Başkanı Selçuk Çamlıca da uygulamanın ciddi sorunlar doğurduğunu söyledi. 4 bin kayıtlı çiftçi olduğunu hatırlatan Çamlıca, 804 bin dekarlık alanda tarım yapıldığını belirtti.

Toplulaştırmanın kamu yararı gözetilerek ancak çiftçi onayı olmadan yapıldığını vurgulayan Çamlıca, “Bu şekilde 80 bin dekar toprağın kaybolacağını öngörüyoruz. Toprak kalitesinde düşüş yaşanıyor, çiftçiler memnun değil.

Yeni parseller su kaynaklarından uzak ve verimsiz olabilir” dedi.

Tapu, sınır ve miras işlemlerinde yaşanabilecek sorunlara da dikkat çeken Çamlıca, uygulamanın şeffaf ve adil bir şekilde yapılmasının şart olduğunu vurguladı.

Tarım Yazarı Abdullah Aysu ise konuşmasında Türkiye’de toprak adaletsizliğinin Cumhuriyet döneminde de çözülmediğini belirtti.

Osmanlı’dan kalan toprak ağalığı sisteminin zamanla daha da büyüdüğünü ifade eden Aysu, “Cumhuriyet bu meseleyle hiçbir zaman yüzleşmedi. 1946’daki Toprak Reformu da 17. maddenin değişmesiyle kadük kaldı. Toprak ağaları siyaseti şekillendirdi” dedi. Aysu ayrıca, mevcut sistemin çiftçiyi üretim araçlarından mahrum bıraktığını ve onların iflas etmesini kolaylaştıracak şekilde kurgulandığını belirtti.

CHP Kırklareli Milletvekili Fahri Özkan ise çiftçilerin etkinliğe düşük katılım göstermesini eleştirerek, bu tür bilgilendirme toplantılarının önemine dikkat çekti. Özkan, “Çiftçilerimiz bu uygulamalarla doğrudan ilgilidir. Katılımın azlığı, yaşanan sorunların yeterince sahiplenilmediğini gösteriyor” dedi.

"KAĞIT ÜZERİNDE HER ŞEY GÜZEL"

Toplantının başında söz alan Trakya Toprağıma Dokunma Platformu Sözcüsü Cengiz Atlı; "Kağıt üzerinde her şey çok güzel, çok güzel şeyler söylüyorlar ve yazıyorlar. Köylülerin tarlalarını çok daha verimli ve iyi kullanabileceğini anlatıyorlar. Bu proje ile Trakya'da üretimin daha da artacağını ve çiftçilerin daha mutlu olacağını iddia ediyorlar. Biz en başından beri bunun böyle olmayacağını düşündük çünkü Anadolu'da gördük ki bu söyledikleri yalnızca kağıt üzerinde.

Sonra Trakya'da, Lüleburgaz'da, Pınarhisar'da toplantılar yaptık. Biraz altını eşeledeğimizde şunu gördük; Toplulaştırma Daire Başkanlığı diye bir başkanlık var. Bu Tarım ve Orman Bakanlığı'na bağlı. Toplulaştırma Daire Başkanı bu görevden istifa edip bir şirket kuruyor, ve bu şirketle bu toplulaştırma projelerine başlıyor. En çok Trakya'da yaptılar bunu.

Osmancık köyünde yaşananları çoğunuz duymuşsunuz, görmüşsünüzdür. Trakya'da çiftçinin tarlasına gidecek yolu olmadığını iddia ediyorlar. O tarlaya çiftçinin giremediğini ve bu yüzden ekemediğini, biçemediğini iddia ediyorlar. Biz köylerde yaptığımız toplantılarda gördük ki böyle bir şey yok. Trakya'da boş kalan, biçilmemiş bir tarla yok" dedi.

"ÖZEL ŞİRKETLER TOPRAKLARA YAYILIYOR"

Atlı; "Uygulamada bakıyoruz ki var olan parsellerin sayısını bile artırıyorlar. Parsel sayısı değişmiyor, bazı yerlerde artıyor. Yan yana olan tarlaları köyün dört bir yanına dağıtıyorlar. Bir de yakın zamana kadar tekelci şirketler Trakya'da yüzbinlerce dönüm arazi satın aldı. Örnek vereyim;

Ziya Tarım'ın Trakya'da yüzbinlerce dönüm toprağı oldu. Alırken de tarlaları göremeden, 3-5 dönüm çatak batak demeden satın aldılar. Çoğumuz şaşırdık. Bunlar neden buraları aldı diyorduk fakat bugün geldiğimiz noktada onların bu toplulaştırmanın olacağını bizden çok önce biliyorlarmış" açıklamalarına yer verdi.

"ESKİ BAKANIN EŞİ EL KOYUYOR"

Sözlerine devam eden Atlı; "Osmancık Köyü'nde olduğu gibi eski bakan Nureddin Nebati'nin eşi, köylünün verimli arazilerine el koyuyor, sıcak su kaynağının hemen yanına bin dönüm alıyor, hazine arazileri, yani köylülerin bugüne kadar bedel ödeyerek işlediği tarlalar bir araya toplanıyor ve yine Ziya Tarım gibi tarlaların yanına getiriliyor ve bunlar da büyük ihtimalle ihale ile satışa çıkarılacak. Gelinen noktada köylüler artık hak sahibi değil.

Birinci amacımız bu Zorunlu Arazi Toplulaştırmasını iptal ettirmek. Yine de bize, halka, üretici köylüye rağmen bu projeyi uygulayacaklarsa nasıl yapacakları konusunda yazdığımız, çizdiğimiz öneriler var. Mesela yol yapılacaksa istimlak et, istimlak bedeli kes. Köylünün tarlası bu bedeli ödemesin diyoruz.

Toplulaştırma yapılacaksa aynı adada bulunan parselleri birleştir, başka adalara taşıma. Sadece köyün dört bir yanından aldığın numuneler ile toprağın değerini ölçemezsin, daha bilimsel ve detaylı toprak derecelendirmesi yap diyoruz ve üretici köylünün rızasını al, referandum yap diyoruz. Biz bu mücadeleyi yine devam ettireceğiz. Sesimiz ne kadar çıkıyor bilmiyorum ama bir yerlere ulaştığını biliyorum. Hatay gibi yerlerde olduğu gibi mücadelemiz eyleme dönüşmedi fakat mücadeleye de devam edeceğiz" açıklamalarında bulundu" ifadelerine yer verdi.

"804 BİN 275 DEKAR ALAN ETKİLENİYOR"

Cengiz Atlı'dan sonra söz alan Lüleburgaz Ziraat Odası Başkanı Selçuk Çamlıca; "Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülen Zorunlu Arazi toplulaştırması çalışmaları bölgemizi de kapsamaktadır. Toplulaştırma, parçalı dağınık ve şekilsiz tarım arazilerinin birleştirilerek daha büyük, düzgün ve kullanışlı hale getirilmesidir. Bu toplulaştırma ise kamu yararı gözetilerek yapılan ve çiftçi onayı aranmayan uygulamadır.

Amaç tarımda yine verimliliği artırmak ve modern tarımı yaygınlaştırmak. Şu an Lüleburgaz'da ÇKS'li çiftçi sayımız 4 bin kişidir. Bu 4 bin kişiyi ilgilendiriyor yani. Lüleburgaz'da bu tarım arazisinden faydalanılan ekip biçilen toprak dekarımız ise 804 bin 275 dekardır" dedi.

"80 BİN DEKAR KAYBOLACAK"

Çiftçilerin uygulamayı istemediğini belirten Çamlıca; "Burada her türlü şey yetiştiriliyor. Zaten azalan bir toprak var. Çarpık bir imar ve betonlaşma ile bu toprak miktarımız zaten her geçen gün azalmakta. Zaten bu azalma yetmiyormuş gibi birde bu Zorunlu Arazi Toplulaştırması yüzde 10 ve ya yüzde 5 oranlarında daha azaltacaktır.

Burada 80 bin dekarın kaybolacağını öngörüyoruz. Mantık burada bitiyor. Çiftçinin yükü maliyet, iklim ve üretim olarak artıyor. Üstüne bu toplulaştırma gelince olmuyor. Hiçbir çiftçimiz ben bunu istiyorum demedi.

Yeni parsellerde çiftçilerimiz memnuniyetsizlik duyuyor. Tarlalarının yerinde kalmasını istiyor. Toprak kalitesinde de düşüş yaşanıyor. Eski yerlere göre daha verimsiz topraklara toplulaştırma yapılma ihtimali var. Su kaynaklarından uzaklaşma ihtimali var" açıklamalarına yer verdi.

"BİR ÇOK PROBLEM VAR"

Çamlıca; "Değer eşitsizliği bir diğer sorun. Aynı büyüklükte olsa bile araziler değer açısından eşit olmayabilir. Toprak verimliliği, lokasyon, suya yakınlık gibi faktörler de önemli. Yetersiz bilgilendirme ve katılım da bir başka sorun. Bu süreç boyunca çiftçilere yeterince bilgi verilmemesi ortada bir güven sorunu oluşturuyor. Kararların yukarıdan alınması bize sorulmadan yapıldı hissiyatına sebep olmakta.

Tapu ve sınır problemleri de komşularla yeni parsellerin sınırlarının belirlenmemesi sebebiyle ihtilaf yaşanamasına sebep olacak ve tapuların çıkış sürecini geciktirecektir, miras işlemlerini aksatacaktır.

İtiraz süreci remsi olarak tanımlansa bile bazı çiftçiler bu hakkının olduğunu bilmiyor ve kullandıklarında sonuç alabileceklerinden de şüpheliler. Özetle Zorunlu Arazi Toplulaştırması köylerimizde olumsuz karşılanıyor. Bu sorun şeffaf, adil ve yerinde uygulanması. Memnuniyet o zaman artacaktır" açıklamalarında bulundu.

"1854'TE TOPRAK AĞALIĞI BAŞ GÖSTERDİ"

Özel mülkiyetin bu problemleri başlattığını belirten Tarım Yazarı Abdullah Aysu ise; "Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, Türkiye'de bir toprak meselesi vardır ve çözülmemiştir. Osmanlı döneminde her çiftçi aileye 50 dönüm arazi verir, her padişah değiştiğinde ölçüm baştan yapılır, bir kişiye daha fazla pay düşüyorsa ondan pay alınır, topraksıza verilirdi.

Fakat duraklama döneminden itibaren devreye müteahhitler girdi ve onlar topraklara sahip olmaya başladı. Ayanlık sistemi devreye girdi ve 1854'teki oluşturulan Arazi Kanunnamesi ile birlikte özel mülkiyet var oldu ve toprak ağalığı baş gösterdi.

Cumhuriyet kurulduktan sonra Cumhuriyet yönetimi Osmanlı'nın tüm konuları ile hesaplaştı, hesaplaşmadığı tek konu toprak adaletsizliği oldu. Cumhuriyet maalesef hiçbir dönemde bununla yüzleşmek istemedi ve toprak ağalığı Cumhuriyet döneminde de artarak devam etti.

Zamanla bu toprak ağaları muhtar oldu, kendisi olmasa da yakınını muhtar yaptı ve kendi servetini büyüttü. Bu toprak ağaları savaşa da gitmedi. Savaşa gidenlerin topraklarını gasp ettiler. Cumhuriyet maalesef ki bunların hepsine göz yumdu" ifadelerinde bulundu.

"TOPRAKLARA EL KOYULMASI İÇİN YAPILIYOR"

Sözlerine devam eden Aysu; "1946 yılında toprak adaletsizliğini ciddi şekilde yok etmek için Toprak Reformu gündeme geldi. Bu kanunda başlangıçta çok net bir şekilde eşitlik ve adalet sağlanmak istedi. 17. madde bu konuda çok değerliydi fakat ne zama ki 17. madde TBMM'de gündeme gelince ortalık karıştı. Bunun üstüne Adnan Menderes ve yandaşları 17. maddeyi değiştirdi. Bu şekilde toprak ağaları Demokrat Parti'yi kurdu.

Ardından ABD eli ile Türkiye üretim araçlarından mahrum bırakılmış bir tarım ülkesi oldu. Bu sistemin kendisi çiftçileri mutsuz, tüketiciyi de umtusuz eden bir sistem. Çiftçiler kendi ürünlerini ucuza satmak zorundayken, giderleri de bir o kadar adaletsiz şekilde artıyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 10 bin tane elemanı var. Bu elemanlar ile hesaplamalar doğru yapılmalı ve numuneler doğru alınmalı. Bunu yapmak yerine yine bir şirketi köye gönderiyorsunuz ve o şirketi oraya konumlandırıyorlar. Bütün bunları yapmak yerine daha demokratik bir süreç yaşansın. Şu an icradan iflas edip, şirketlerin topraklarınıza el koyması için tüm bunlar yapılıyor.

Çiftçiye hakkı olan destek neden bir yıl geç veriliyor ve neden bu bir yılın faizi verilmiyor. Bu sefer çiftçi gidiyor kredi çekiyor. Bu yüzden çiftçilerin borcu çok kritik bir seviyede" diyerek sözlerini noktaladı.

"ÇİFTÇİLER KENDİ SORUNLARINA SAHİP ÇIKMALI"

Toplantıda son olarak söz alan CHP Kırklareli Milletvekili Fahri Özkan, "Sevgili çiftçiler diyecektim ama çok da çiftçi yok aramızda. Çiftçiler kendi sorunlarına sahip çıkmalı. Yunanistan'da mazota iki kuruş zam gelince çiftçiler otobanı kapatıyor. Hakkımızı alamamak gibi bir özelliğimiz var.

Buğdayımızı, ayçiçeğimizi çiftçiler yetiştiriyor, hayvancılık yapıyorlar. İlaç fiyatları, mazot fiyatları aldı başını gitti. Kendi kendimize bir şeylerin mücadelesini vermeye çalışıyoruz fakat ses çıkarmıyoruz.

Trakya Toprağıma Dokunma Platformu Ankara'ya geldi ve Ankara'da bunun mücadelesini verdik, hala uğraşıyoruz. Bunlar neden toplulaştırma yapmak istiyorlar? Bizim için mi? Kendi yandaşları ve eşleri dostları için istiyorlar. Beşli çete için istiyorlar. Amaç burada bu. Kaliteli araziyi yandaşlara vermek.

Murat Kurum geçen gün 2B arazilerin satışa çıktığının müjdesini verdi. Katarlılara değil de köylümüze satılacaksa helal olsun derim ama Katarlılar, araplar alırsa olmaz. En son 10-15 gün önce çiftçi arkadaşlarım beni ziyarete geldi, kıymetli toprağının alınacağını ve değersiz toprağın kendilerine verileceğini söyledi.

Bugün bu salonda 1000-1500 çiftçi olmalıydı çünkü 7000 kişiye mesaj attık. Siyasi arkadaşlar, bizler ve köylülerimiz burada ama yeterli değil. Haklarımızı aramadığımız sürece kahvelerde dedikodu yapmamalıyız.

Köylerimizi terk etmeye başladık. İnsanlar evlatlarını evlendirmek için, onları kasabaya yerleştirmek için topraklarını satıyor. Köylerimizde nüfus kritik seviyelere geriledi. Artık köylerde maalesef ki oturan yok. Elinde arazisi yok çünkü vatandaşın. Tapular el değiştirebilir ama bu toprakların sahibi her zaman biziz" şeklinde konuştu.

Comentários


bottom of page