Geçen gün eşimle kısa bir yürüyüşe çıktık. Yeni açılmış bir iş yeri güldürdü bizi. Henüz açılış için takılan süsler, balonlar duruyor. Kocaman bir tabelası var. Üstünde iki sıra halinde MR SİMİTMAX FIRIN CAFE yazıyor. Bir önceki aşamada “SİMİT SARAYI” filan yazarlardı. Bu hepsini aşmış. Sahiplerini bulup biraz sohbet etseniz “vatan, millet, din, iman, millî ve manevi değerler, beka” üzerine “Vay bee, adamlardaki millî bilince bak! Helal olsun.” dersiniz.
O kadar yaygın ki, herkes mutlaka her yerde benzerlerini görüyordur. “Ne sakıncası var?” diyenlere söylenecek pek çok söz var. Bugün haber programında “son dörde” kalan takım için sunucu “Faynıl fora kaldı.” diye yırtınıyordu. Belki beş kere tekrarladı. Dillerin, dolayısıyla kültürlerin işgali böyle başlar, aşama aşama gelişerek tanınamaz hale gelir. Bizde başlangıç aşaması çoktan geçildi, Türkçe büyük tehdit altında. Yarınlarda bir de bakarız, torunlarımız hiç Türk’e benzemiyor. Dilleriyle, yaşam biçimleriyle yabancı gibiler.
Günümüzde işportada satılan en ucuz giysilerde bile üzerinde İngilizce yazılar olmayanını bulamıyoruz. Çocuklarımız için üzerinde böyle yazılar olmayan okul çantası, bir okul eşyası yok. O yazıların anlamını kullananların büyük çoğunluğu bilmiyor. Ben kahvehanede kâğıt oynayan, sakallı, bıyıklı bir adamın göğsünde “Kocamı seviyorum.” anlamında “I love my husbant.” yazdığını gördüm. Hiçbir taklit, aslı kadar itibarlı değildir. Çoğu zaman komiktir. Güldürü ustaları böyle taklitlerden yararlanırlar. Dolayısıyla bir İngiliz torunlarımızı gördüğünde bıyık altından güler.
Şu anda dünyada baskın kültür Amerikan kültürü. Dolayısıyla dilde moda, İngilizce sözcük kullanmak. Muhafazakâr Türkler böyle yabancılaşmaların karşısındadır. Ancak gelin görün ki, o muhafazakârların pek çoğu çelişki içinde iş yerine, sattığı şeylere İngilizce adlar koymayı; bir yerlerden duyduğu İngilizce bir sözcüğü vara yoğa her fırsatta kullanmayı yeğliyor.
Üç beş bin nüfuslu belde ve kasabalarda, muhafazakârlığıyla tanınan kentlerde bile iş yeri tabelalarında Türkçe sözcükleri Fransız imlâsıyla yazma, İngilizce sözcük kullanma merakı git gide yaygınlaşıyor.
Hani o tabelaları yazdıran iş yeri sahipleri çat pat da olsa yabancı dil bilseler içim yanmaz. Diline, kültürüne ihanetin nedenini anlamaya çalışıyor, tek bir cevap buluyorum. Ancak bulduğum hiç de yenilir yutulur şey değil.
Tabelaya “simithche” ya da “bulgurking” yazınca çok Batılı, çok modern görüneceklerine, müşterilerin dolup taşacağına ve daha fazla kazanacaklarına inanıyor olmalılar. Bu tahmin doğruysa (İnşallah doğru değildirler.) ardında iki olumsuzluğu gizliyor demektir: Birincisi Türk halkının böyle züppeliklere, hoppalıklara değer verecek kadar yozlaştığına inanmak. Son yıllarda epey irtifa kaybettik; ama o kadar da değil: İkincisini kimselere konduramıyorum; ama aklıma da başka bir şey gelmiyor. “Hiçbir değer tanımam, kazancım uğruna her şeyi yaparım, bana her ay yüz dolar verin, tabelaya haç bile koyarım.” diyebilecek zihniyette olmak.
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist
Sayın Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ’e teşekkürlerimle.
Comments