Sanat Lüleburgaz’dan yükseliyor!
- Hamza Dalgıç

- 19 Eyl
- 5 dakikada okunur
Sanatın dönüştürücü gücüne inanan bir isim: Elif Umut!
“Sanat bir toplumun belleğidir”
Resimle çocukluk yıllarında tanışan ve bugün özel bir kurumda öğretmenlik yapıp hem de sanatçı kimliğiyle üretimlerini sürdüren Elif Umut, Lüleburgaz’da sanatı görünür kılmak ve paylaşmak için çalışmaları hakkında gazetemize özel açıklamada bulundu. Elif Umut, "Sanat, bir toplumun belleğidir" dedi.



Lüleburgaz’da yaşayan ve sanat üretimini bu şehirde sürdüren Elif Umut, güzel sanatlar fakültesinde Resim-İş Öğretmenliği bölümünden mezun olduktan sonra resim alanında yüksek lisans eğitimine başladı.
Sanat eğitimine dair yaklaşımını “Öğretmenlik sadece yapabilmek değil, aktarabilmektir” sözleriyle ifade eden Umut, öğrencilerine bakış açısı kazandırmayı önemsediğini belirtti.
Türkiye’de sanatın hâlâ birçok kesim tarafından lüks ya da hobi olarak görüldüğüne dikkat çeken Elif Umut, “Sanat, bir toplumun belleğidir” diyerek sanatın dönüştürücü gücünün yerelden evrensele taşınabileceğine inandığını kaydetti.
Elif Umut'un gazetemize verdiği özel röportajın tamamı şu şekilde;
SANATA OLAN DÜŞÜNCELERİNLE İLGİLİ FİKİR SAHİBİ OLDUKTAN SONRA EMİNİM PEK ÇOK KİŞİ SENİ TANIMAK İSTEYECEKTİR. OKURLARIMIZA KENDİNDEN BAHSEDER MİSİN?
“Merhaba, ben Elif Umut. Resimle kurduğum bağ çocukluk yıllarımda başladı. Benliğimi sanatla buldum diyebilirim. Yaşamın karmaşası içinde yönümü kaybettiğim zamanlarda bile yolumu sanatla yeniden buldum.
Bu yolculuk beni güzel sanatlar fakültesine taşıdı. Resim-İş Öğretmenliği bölümünden mezun olduktan sonra, resim alanında yüksek lisansa başladım. Şu anda hem kendi üretimime devam ediyorum hem de özel bir kurumda öğretmenlik yaparak sanatla başkalarının da tanışmasına vesile oluyorum.
Lüleburgaz’da yaşıyor ve üretimlerimi burada sürdürüyorum. Yaşadığım şehir, benim için sadece bir mekân değil; aynı zamanda sanatın yerelden evrensele açılan kapısı.
Figüratif ve çoğunlukla otoportreye dayalı işler üretiyorum. Kadın bedeni ve kimliği, işlerimin merkezinde yer alıyor. Yağlı boya ve baskı teknikleriyle çalışmayı seviyorum; çünkü bu teknikler bana hem düşünsel hem de fiziksel bir süreç sunuyor. Sanatımı besleyen şey aslında yaşamın ta kendisi ve özellikle de kadın olmanın getirdiği tüm varoluşsal katmanlar.
Yüksek lisans tezimi, Cumhuriyet dönemi kadın kimliği, propaganda araçları ve temsilleri üzerine yapıyorum. Bu bağlamda sanatımı sadece bireysel bir ifade aracı değil, toplumsal hafızayla bağ kuran bir düşünsel alan olarak da konumlandırıyorum. Sosyalleşmeyi seven, üretirken paylaşmaktan keyif alan biriyim.
Bu yüzden sadece kendi atölyemde değil, Lüleburgaz’da farklı mekânlarda düzenlediğim sanat atölyeleri ve workshop’larla hem sanatı görünür kılmayı hem de insanları üretime teşvik etmeyi amaçlıyorum. Katılımcıların “Ben de yapabiliyormuşum” dediği o anlar benim için çok kıymetli.
Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor ve bu gücün önce yerelde kök salarak evrensele ulaşabileceğini düşünüyorum. Ve bu yolculukta tanıştığım her insanın, her üretimin beni başka bir “ben”e yaklaştırdığına inanarak tutkuyla üretmeye ve paylaşmaya devam ediyorum.
Akademik alanda da ilerlemek; sanat üretimimi hem teorik hem de pratik yönleriyle derinleştirmek, en büyük hedeflerim arasında”
SENCE ÇİZİP KARALAYABİLEN HERKES ÖĞRETMEN OLABİLİR Mİ?
"Bence öğretmenlik sadece “yapabilmek” değil, “aktarabilmek” meselesidir. Harika çizen birinin iyi bir öğretmen olacağı garanti değildir. Sanat eğitiminde eğitilenlerin, eğitmenin çizgisini benimseyip onu tekrar etmesini desteklemiyorum.
Sanat eğitiminde empati kurabilmek, sabırlı olmak, karşısındaki kişinin potansiyelini fark edebilmek çok daha önemli. Çünkü öğrencilerin dünyasına dokunmak sadece fırçayla değil; sözle, tavırla ve ilhamla olur.
Bu konuda Josef Albers’in “Sanat öğretmek, görmeyi öğretmektir.” sözüne katılıyorum. Albers, sanat eğitiminde teknik beceriden çok, bakış açısı kazandırmayı önemser. Bu da benim "kendi doğrularını keşfetmelerini destekliyorum" anlayışımla birebir örtüşüyor" dedi.
SON YILLARDA ATANAMAYAN ÇOĞU ÖĞRETMEN YA FARKLI İŞ KOLLARINA YÖNELDİ YA DA HAYATINA SON VERDİ. BUNUNLA İLGİLİ NE DÜŞÜNÜYORSUN?
“Bu gerçekten çok acı bir tablo. Eğitim gibi kutsal bir alanın bu kadar değersizleştirilmesi hem bireysel hem de toplumsal bir çürüme. İnsanlar hayalleriyle yaşar ama sürekli ertelenen, yok sayılan hayaller bir noktada yük haline gelir.
Ben öğretmenliğe tutkuyla bağlıyım ama birçok arkadaşımın başka işlere yönelmesini de anlayışla karşılıyorum. Hatta ben de bir dönem kurumsal bir firmada yönetici asistanlığı yaptım. Fakat kendi yolundan sapınca, sadece para kazanmak için çalıştığında ve sanat üretiminden uzak kalınca, insan kendi benliğini hapsediyor.
Bu da hayatı çekilmez bir hale getiriyor. Her ne olursa olsun inandığım tek bir şey var. Tutkuyla bağlı olduğun işte, aslında tek bir gönüle değil, birçok kalbe dokunarak çalışıyorsun"
GEÇMİŞE KIYASLA GÜNÜMÜZDEKİ SANAT ANLAYIŞIYLA İLGİLİ NELER SÖYLERSİN?
“Sanat, geçmişe kıyasla bugün çok daha bireysel, deneysel ve ulaşılabilir bir hale geldi. Dijitalleşme sayesinde artık herkesin üretip paylaşabildiği bir alan oluştu. Bu bir yandan ifade özgürlüğü sağlarken, diğer yandan da her şeyin “sanat eseri” olarak sunulması gibi bir karmaşa yaratıyor.
Özellikle postmodern anlayışla birlikte, sanatın sınırları neredeyse tamamen silinmiş durumda. Ama burada mesele, bir şeyin “sanat” olup olmadığından çok, ne anlattığı, nasıl üretildiği ve izleyicide ne düşündürdüğüdür. Bugün sanatın en büyük eksiklerinden biri nitelikli izleyici. Sanat üretimi kadar, sanatın nasıl okunacağını bilen, kültürel altyapısı güçlü bireylerin yetişmesi gerekiyor. Sanatçının bugünkü yükü hem üretmek, hem görünür olmak hem de anlaşılmak...
Ama içerikten çok etkileşim, estetikten çok beğeni odaklı bir ortamda sanatın derinliği çoğu zaman göz ardı ediliyor.Bu yüzden sanat eğitimi sadece sanatçılar için değil, toplumun tüm bireyleri için gerekli. Çünkü anlam arayışı olmayan bir sanat, sadece yüzeyde kalır"
ÇOCUKLARDA KÜÇÜK YAŞLARDA GÖRSEL HAFIZANIN DAHA İŞLEVSEL OLDUĞUNU BİLİYORUZ. BU KONUDA EĞİTİM VERİRKEN NELERE DİKKAT EDİYORSUN?
“Kesinlikle. Erken çocukluk döneminde görsel algı ve hafıza becerileri oldukça yüksek bir potansiyele sahiptir. Bu yaş grubu çevresel uyaranlara çok açık olduğu gibi, ayrıntıları fark etmede ve onları zihinsel imgelerle bütünleştirmede de oldukça başarılıdır.
Sanat eğitimi sürecinde çocukların bu doğal yetilerini destekleyecek, onları sınırlamak yerine yönlendirecek bir yaklaşım benimsemek gerekiyor. Onlarla çalışırken özellikle kalıplaşmış çizim kalıplarından uzak durarak, çocukların kendi görsel dillerini oluşturmalarına alan açmaya özen gösteriyorum.
Aynı zamanda onları sanat tarihiyle de tanıştırıyorum. Michelangelo’dan Matisse’e, Frida’dan Van Gogh’a uzanan bir görsel anlatım dünyasıyla tanışan çocuklar, sanatın farklı formlarını daha kolay içselleştiriyor ve kendi görsel dillerini oluşturma konusunda cesaret kazanıyorlar"
ÜLKEMİZDE SANATI GENEL OLARAK NASIL DEĞERLENDİRİYORSUN?
"Ülkemizde sanat, tarihsel olarak her zaman var olmuş; mimariden müziğe, geleneksel el sanatlarından resme kadar çok zengin bir kültürel mirasa sahibiz. Ancak bugün geldiğimiz noktada sanata ve sanatçıya verilen desteğin aynı ölçüde sürdüğünü söylemek zor.
Yetenek fazlasıyla var; gençlerin ve çocukların yaratıcı potansiyeli çok yüksek. Fakat bu potansiyelin ortaya çıkabilmesi için gereken alanlar, kaynaklar ve izleyici kültürü hâlâ sınırlı. Ne yazık ki sanat hâlâ birçok kesim tarafından yalnızca “güzel bir hobi” ya da “lüks” olarak görülüyor.
Oysa sanat bir toplumun duygusal ve düşünsel belleğidir; sadece estetik bir uğraş değil, toplumla konuşan, düşündüren ve dönüştüren bir güçtür. Atatürk’ün de dediği gibi: “Sanatsız bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Eğer bu damarı canlı tutmak istiyorsak, sadece sanatçıyı değil, onu anlayacak ve yaşatacak toplumu da yetiştirmeliyiz"
WORKSHOPLARIN İLE İLGİLİ NASIL GERİ DÖNÜŞLER ALIYORSUN?
"Oldukça güzel geri dönüşler alıyorum. Yaklaşık iki yıldır farklı temalarda ve farklı mekânlarda düzenlediğim atölyeler sayesinde çok çeşitli insanlarla bir araya gelme fırsatı buldum. Bu süreçte yalnızca sanat üretimi değil, aynı zamanda güçlü bir sosyalleşme ve paylaşım ağı da oluştu.
Katılımcılarla birebir etkileşimde bulunmak, onların üretme sürecine tanıklık etmek beni gerçekten çok besliyor. Özellikle de katılımcıların “Ben yapabiliyormuşum” dediği o anlar. İşte o anlar benim için en kıymetlisi.Katılımcı portföyüm oldukça çeşitli; farklı yaş gruplarından, farklı mesleklerden, sanatla daha önce hiç tanışmamış ya da bu alanda ilerlemek isteyen birçok kişiyle yollarımız kesişiyor.
Özellikle Lüleburgaz gibi sanatın yeni yeni canlanmaya başladığı bir şehirde bu tür etkinliklerin hem bireysel hem de toplumsal gelişim açısından önemli katkılar sağladığına inanıyorum.Bazı katılımcılar, atölyeler sonrası kendi yeteneklerini keşfederek bu yönde eğitimler almaya başladı ya da üretimlerini sürdürülebilir hale getirdi. Bu, aslında sadece bir atölye değil, kimi zaman yepyeni bir başlangıcın kapısı olabiliyor"
Elif Umut, ayrıca Yeni workshop duyuruları ve iletişim için kendisinin Instagram hesabı (@elifumuut) ve elifumut866@gmail.com adresi üzerinden kendisi ile iletişime geçilebileceğini belirtti.


