top of page

SÖZ VE KARAR TABANIN!

Sendikaların oluşumu 1780-1800 yıllarında Avrupa’da başlamıştı. İşçiler güç bela kurdukları sendikaların, şimdi meslek edinme ve zenginleşme yeri gibi görüldüğü, lüks içinde yaşayıp biz işçilerin ekonomik koşulları dahil çalışma koşullarına kadar her durumu bilerek, yine de kırbacın yerini hazırlayan bu sendikacıları görselerdi, utançlarından yerin dibine girerlerdi! Sendikalarda oluşan bu gelişmeler tabi ki biz işçilerin örgütsüz ve sınıf bilinciyle mücadeleye atılmadığımızda oluyor. Bugün işçilerin değil, işbirlikçi, uzlaşmacı sendikacıların üstünde yükselen bir sendikacılık söz konusu. Sendikalar, nesnel konumlarına uygun bir pozisyonda (sınıf sendikacılığı çizgisinde) olsalardı; son derece güçlenecek, kapitalist sisteme ve onun hükümetine karşı insanca yaşam ve çalışma koşullarının oluşumunda rol oynayacaklardı. Ne var ki, uzlaşmacı sendikacılık bu durumun tersini ortaya çıkarmıştır. Bunun sonucunda elbette, biz işçi sınıfının saflarında da karamsarlık, özgüven yoksunluğu, mücadelenin geriye atılmasının getirdiği olumsuz bir psikolojinin yayılmasına da dayanak oluşturmuştur. TİS (Toplu İş Sözleşmesi) sürecinde bizler, alabileceğinin en fazlasını, patron ise; verebileceğinin en azını vermek için uğraşır. İşveren, bizlerin sefalet içinde yaşaması için elindeki tüm kozları bir bir görüşme masasına sürer. Buna keza günümüzde grevlerin 'milli güvenliği tehdit' bahanesiyle yasaklanmasının, hak aramanın biz işçiler için kısıtlı olduğu dönemde işverenler cesaretlenir. Nasıl olsa tüm yasalar onlardan yanadır.


KİMİN TASLAĞI?

Taslak çalışması ve sonrasındaki TİS süreci nasıl ilerler…

Biz işçiler kendi taleplerimizi konuşur ve tartışırız. Bu ekonomik koşulda ücretlerimizin ne kadar eridiğiyle birlikte TİS kitapçığında olan diğer idari ve ekonomik maddelerin tek tek üstünde durarak, emek verdiğimiz, alınteri döktüğümüz şirketin ne kadar kâr ettiğini de ortaya koyarak taleplerimizi oluştururuz. Daha sonradan TİS’ten sorumlu merkez yöneticinin, şube başkan ve yöneticilerin ve sendika merkezi uzmanlarından katılan heyet toplantıya katılım sağlar. Bu toplantının özü; bizlerin taleplerini alarak işverene iletmektir. Bu talepler tabanın, ortak paydasında oluşur ve TİS süreci tabanın dahil olduğu, inisiyatif aldığı ve şeffaf bir süreç olarak imzalanır. Söz ve karar tabanındır ilkesi öncülüğünde ve tabanın menfaatleri doğrultusunda, grev, eylem, direniş gibi sözleşmede önümüzü açacak durumları, o sürece göre planlanmasıyla birlikte devam eder. Bu normal şartlarda olması gereken bir süreçtir. Lakin son dönemle birlikte bu hiç böyle ilerlemiyor.


İŞÇİYLE PAZARLIK MI ?

Nasıl ilerlediğini anlatayım…

Öncesinde çalıştığım şirketin son iki yıldaki kâr oranlarını yazmak istiyorum.

Şişecam’ın 2021 net kârı 9 milyar 133 milyon TL. 2020 yılına göre artış, yüzde 272 oranında gerçekleşmiş. 2022 yılı net kârı 19 milyar 345 milyon TL. 2021 yılına göre artış, yüzde 197 olmuş! 2023’ün ilk üççeyreğindeki net kârı ise 13 milyar 300 milyon TL olmuştur. 2 yıldaki kâr artışı, yüzde 500’e dayanmıştır. Ve bu şirket dünyada üçüncü, Avrupa’da birinci sıradadır.

Olanları söyleyeyim! Bizler taslak çalışmamızı yine aynı şekilde toplanıp taleplerimizi oluşturduk. Taslak toplantı günü gelip çattı. Ama karşımızda oturan sendikacılar bizlerin talepleri için mücadele etmek, işçilerin birliğini güçlendirmek ve patronla pazarlıkta elimizi güçlendirmek yerine, taleplerimizi aşağı çekmek için bizimle pazarlık yaptılar. Çelişkili bir durum değil mi? İşçi sendikası neden işçiyle pazarlık yapar ki? Bizlerin hazırladığı taleplere neden çok der ki? Bizlerle pazarlık yapacağınıza gidin işverenle pazarlık yapın! Bu durum şu an çoğu sendikada böyle işliyor ne yazık ki!

Ancak gerçek şu ki; insanca çalışma ve yaşama koşullarına kavuşmamızın tek yolu, her türlü ayrımcılığı kenara itip birleşmek, sınıf bilinciyle donanmak ve sendikamızı sahiplenip mücadelemizin güçlü bir aracı haline getirmekten geçmektedir.

281 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page