top of page

OBEZ VE OBEZLİK

Görünüm Gazetesi’nde okudum. Obezlikte Avrupa üçüncüsüyüz. Bravo!

Bayramda acıyarak, hayretle bakışlarımı, kilolu insanları gördükçe inanın acıdım, acı hissettim.

Sayın halkım sizlere sesleniyorum. Bu haliyle, özür dilerim kendinizi beğeniyor musun?

Korkarım çok yiyen, hareketsiz yürümekte, zorlanıyorsunuz.

Size tavsiyem;  az yiyin, yemeğinizi günde ikiye indirin, tatlıyı kesin, hamur yiyeceklerden uzak durun, spor yapın, hareketsiz kalmayın, yemeklerinizi sebzelerden yapın.

Havalar biraz daha ısınınca, Gençlik ve Spor Müdürümüz ile konuştum… Her sabah futbol sahasında kadın-erkek fizik hareketlerini düzenleyeceğiz. Bu sizlere ilaç gibi gelecek…

Bakın bir ayda fazla kilolarınızı atın.

Ama şunu unutmayın; iradenizi kullanın!

Gösterdiğimiz hareketlerin hepsini kendinizi zorlamadan yapınız.

Obezlik hastalıktır.

Obezlik iradenle savaşmaktır.

Obezlik insanın düşmanıdır.


İSTEMEK

Bir gün genç bir adam Socrates’e gelir ve "İrfan ve bilgi kazanmak için yüzlerce mil yol yürüdüm. Öğrenmek istiyorum, bu yüzden sana geldim. Bana bilgi verir misiniz?" diye sorar.Socrates, "Gel beni izle" der.Tanınmış hoca sahile doğru yollanır. Kendisi ve genç takipçisi su kalçalarına gelinceye kadar suyun içinde yürürler. Sonra Socrates yoldaşını yakalar ve başını suyun dibine batırır. Genç adamın zorlu çabalarına rağmen hoca onu suyun altında tutar.Nihayet, adamın direnme gücü tükenince, Socrates genç adamı sudan çıkarır, öğrenci adayını sahile yatırır ve pazar yerine döner.Genç adam gücünü toplar toplamaz, Socrates’i bulur, ona: "Sen bir öğretmen ve alimsin," der kızgınlıkla ve protesto ederek "Neden bana bu kadar kötü davrandın?""Suyun içindeyken," diye sorar Socrates,"her şeyden çok ne istedin?""Hava istedim" der genç adam.Bunun üzerine Socrates şöyle söyler; "Bilgi ve anlayışı hava kadar istediğin zaman, kimseden bunu sana vermesini beklemeyeceksin. Buna her yerde ve her zaman sen sahip olacaksın"


ÖLEN SEVGİLİ

Sabah uyandığında midesinde bir yanma hissetti. Yanmanın nedeni aksam

yedikleri değil, uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi.

Bugün 2 yıldır götürmeye çalıştığı bir birlikteliği bitirecekti.

Aslında bunu yapmakta geç bile kalemisti.

´Bitmeli dedi içinden, her gün bu tatsız uyanış bitmeli.´

Genç adam bunları düşünürken sürati şekilden sekile giriyordu. Süratle

giyinerek dışarı çıktı. Bugüne kadar hiç bekletmemişti onu, simdi de

bekletmemeliydi. İstanbul, soğuk ve yağmurlu bir Nisan ayı yaşıyordu.

Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi; ´Bulutlar bizim yasayacaklarımızı biliyor. Onlar bile ağlıyor

halimize...´

Buluşma vakti...Artık Kadıköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalık beklemeden sonra

karsıdan kız arkadaşının geldiğini gördü. Simdi midesindeki ağrı daha da artmıştı.

Beşiktaş’a geçtiler. Yolculuk sırasında hiç konuşmadılar. Genç kız, sevgilisinin bu durgunluğuna anlam verememişti. Nereden bilecekti bugün ayrılık çanlarının çalacağını...

Beşiktaş’a geldiklerinde bir kafede oturdular. Genç kız anlamıştı sevgilisinin kendisine bir şey söylemek istediğini.

´Bana bir şey mi söylemek istiyorsun´ diye sordu. Genç adam, gözlerini kaçırarak ‘evet´

dedi. Genç kız heyecanlanmıştı, biraz da sinirlenerek ‘söylesene, ne diye bekliyorsun´ dedi.

Genç adam içini çektikten sonra ´Sence biz nereye kadar gideceğiz?´ diye sordu. Genç kız,

´Bunu sorma gereğini niye duydun?´ diye yanıt verdi. Genç adam söze

başladı...´´Birkaç ay önce aksam 23:00 civarında sana telefon açıp senin için

yazdığım şiiri okumak istemiştim. Sen bana ´Sırası mi simdi canim ya, isin gücün yok mu?´ demiştin. Biliyor musun o an nakavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu

kapatmıştım. Daha sonra da bu şiiri benden hiç istememiştin. Geçenlerde

hasta olup yataklara düştüğümde arkadaşlarımla birlikte sen de gelmiş,

Meralin ´Sen şanslısın, sevgilin sana bakar´ sözüne işim yok da sana mi bakacağım, annen baksın´ demiştin. Hatırladın mi?´´

Devamı Pazartesi…

6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page