İlmek ilmek geleneği dokuyorlar
- Özlem KARAKOYUN
- 8 dakika önce
- 3 dakikada okunur
Lüleburgaz’da açılan Geleneksel Kilim Dokuma Kursu, unutulmaya yüz tutmuş bir sanatı geleceğe taşıyor.



Geleneksel kilim dokuma sanatı Lüleburgaz’da yeniden hayat buluyor.
Geçmişle bugünü buluşturan kurs, kültürel mirasın izini sürüyor.
Lüleburgaz Halk Eğitim Merkezi bünyesinde açılan Geleneksel Kilim Dokuma Kursu, unutulmaya yüz tutmuş bir el sanatını yeniden yaşatıyor. Toplam 530 saat süren bu kurs, hafta içi her gün 6 saat olarak sürdürülüyor. Kursun temel amacı, hem Anadolu’nun zengin dokuma kültürünü yaşatmak hem de kursiyerlerin el emeğini ekonomik değere dönüştürmesini sağlamak.
Kültürel miras yeniden canlanıyor
Kursun usta öğreticisi Firdevs Keskin, bu sanatın taşıdığı derin kültürel anlamı ve tarihsel kökenlerini vurgulayarak şunları söyledi:
“İlk halı Türklere ait Pazırık halısıdır. Bu dokumacılık geleneğini sürdürmek bizi gerçekten onurlandırıyor. Bu kursta çok heyecanlıyım çünkü biz sadece bir el işini değil, aynı zamanda bir kültürü yaşatıyoruz. El dokuması olduğu için yapılan her iş çok kıymetli. Kursiyerlerimiz bu sanatı öğrenip, sertifikalarını alıp kendi atölyelerini kurabilirler. Hem unutulan değerleri yeniden hayata kazandırır hem de iş olanağı sunar.”
Firdevs Keskin, Lüleburgaz’da ilk defa açılan bu kursla, geçmişle bugünü birleştirdiklerini belirterek şöyle devam etti:
“Eskilerin tezgahta dokuduğu, neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bu sanatı yeniden Lüleburgaz’da canlandırmaya çalışıyoruz. Her motifin bir anlamı vardır. Eskiden kızlar sandık motifi dokuduklarında evliliğe hazır olduklarını anlatır, akrep motifi dokuyanlar ise kötülüklerden korunmak istediklerini ifade ederdi. Bu semboller, toplumun kültürel hafızasının bir parçasıdır. Yüzyıllar boyunca değişen renkler, atkılar, çözgüler olsa da anlamlar hep korunmuştur.”
Keskin ayrıca, halı ve kilim desenlerinin tarih boyunca çeşitli dönemlerde evrildiğini anlatarak şu bilgileri verdi:
“Dokuzuncu yüzyıldan beri, özellikle 11. ve 12. yüzyılda Selçuklular döneminde motifler stilize edilip daha karakteristik hale getirilmiştir. Yine de özünü kaybetmeden bugüne kadar ulaşmıştır. Örneğin ‘Holbein halıları’ dediğimiz özel desenli halılar adeta bir tablo gibidir. Holbein halısı adını Alman ressam Hans Holbein’den alıyor çünkü resimlerinde sıkça yer vermiş. Ama aslında Holbein’den önce de bu halılar resmedilmiş. Biz kursumuzda bu halıları dokurken hem tarihi hem de motiflerin anlamını yaşatıyoruz.””
Desen, renk, kök boya ve el emeği
Kursiyerler dokuma sürecine başlamadan önce kendi desenlerini planlıyor, ölçülerini belirliyor ve renkleri seçiyor. Doğal kök boyalarla renklendirme yapıldıktan sonra dokuma aşamasına geçiliyor.
El emeğiyle yapılan bu ürünler, sadece bir kilim değil; takı, anahtarlık, çanta, küpe, tablo gibi birçok farklı objeye dönüşüyor. Her biri tek tek işlenen bu eserler, kültürel mirasın modern hayatta da yer bulmasını sağlıyor.
Kursiyerler: “Hem terapi hem üretim”
Kursa katılan 75 yaşındaki Nurdan Erdil, kursun kendisine büyük moral kattığını belirterek duygularını şöyle paylaştı:
“Gayet güzel, çok memnunuz. Bizi evden, sıkıntıdan kurtarıyor. İlk defa yapıyoruz ama öğrendikçe zevk alıyoruz. Böyle bir şeyin devam etmesi bizi çok mutlu eder.”
Katılımcılardan Serhan Özdin ise, halı dokumacılığının tarihsel yönüne değinerek şunları söyledi:
“Atatürk’ün halıya olan ilgisini hepimiz biliyoruz. Dolmabahçe Sarayı’ndaki Hereke halıları bu ilginin en güzel örneklerindendir. Bu gelenek Eski Türklerden beri sürüyor. Yörük kültüründe de halı dokuma, bir yaşam biçimi olmuştur. Bu tür kurslar hem geleneği yaşatıyor hem de genç kuşaklara aktarıyor.”
Geçmişle gelecek arasında güçlü bir bağ
Kursun 23 Eylül’de başladığını ve Ocak ayı sonunda yeni döneme gireceğini belirten Firdevs Keskin, hedeflerinin sadece öğretmek değil, üretimi sürdürülebilir hale getirmek olduğunu söyledi.
“Biz burada sadece kilim dokumuyoruz. Geçmişle gelecek arasında bir köprü kuruyoruz. Kültürel miraslarımızı korumak, onları yaşatmak hepimizin görevi. Her ilmeğin içinde bir anlam, bir tarih, bir yaşam öyküsü var.”
Bu özel kurs, el emeği ve sabrın birleştiği geleneksel dokuma sanatını geleceğe taşırken, aynı zamanda kadınlara üretim gücü kazandırıyor.
Lüleburgaz Halk Eğitim Merkezi’nin öncülüğünde sürdürülen bu çalışma, “yaşayan miras” anlayışının en güzel örneklerinden biri olarak görülüyor.