Ekvador’luların çoğunluğu geçen yıl Amazon'daki Yasuni rezervini korumak için 43-ITT bloğunun kapatılması yönünde oy kullandı. Ülkenin yüksek mahkemesi bölgedeki petrol altyapısının kaldırılması için bir yıl süre verdi.
Başkan, terörist olarak adlandırdığı suç çeteleriyle mücadele etmek için yüksek askeri harcamalar yapıldığını bu nedenle petrol sahasının kapatılmasını ertelemek istediğini belirtti.
Sahanın kapatılması Ekvador'a önümüzdeki 20 yılda yaklaşık 13,8 milyar dolara mal olabilir. Bu da ülkenin günlük ortalama 492.000 varil olan petrol üretiminin yüzde 12'sinin kaybına neden olacak
Petrol şirketleri yağmur ormanlarını tehdit ederken, dünya yağmur ormanlarından petrol çıkarmasın diye Ekvator’a finansal destek sağlıyor.
Avrupa’dan yerel yönetimler ve hükümetlerin yanısıra Amerikalı film yıldızları, bazı Japon firmaları ve Rusya’dan bazı vakıfların da katkıda bulunduğu fonun amacı gezegenin biyolojik açıdan en zengin bölgelerinden birini petrol şirketlerine karşı korumak. Çıkartılmak istenen ise toplam 900 milyon varil ham petrol…
Birleşmiş Milletler’e göre Amazon yağmur ormanlarının kalbi olarak bilinen Ekvator’daki Yasuni milli parkının 722 millik alanını korumak için 116 milyon dolar yeterli olacak.
Yasunu milli parkı iletişim kurulamayan iki yerli kabilesi ile birlikte gezegenin başka bir bölgesinde yaşamayan memeli amfibi ve kuş cinsleri ile nadir bitkilere ev sahipliği yapıyor. Planlandığı gibi petrol üretim alanı genişletilseydi ekolojik yıkım kaçınılmaz olacak ve 400 milyon ton karbondioksit havaya salınacaktı.
Ekvator %50 gelir kaybına neden olan bu planı kabul etti. Fonun oluşturulması sırasında çevre koruma gruplarının katkısı olmazken özellikle Fransa ve Belçika’dan bazı bölgesel hükümetler, New York’dan bazı bankerler ile Bo Derek, Leonardo Di Caprio, Edward Norton ve Al Gore da katkıda bulunanlar arasında idi.
Almanya ve İtalyan hükümetleri petrol çıkarmamaları karşılığında finansal destek sağlamayı kabul etmezken, Şili, Kolombiya, Gürcistan, Türkiye, Peru, Avustralya ve İspanya gibi ülkelerin fona katkıda bulunmayı vadettikleri söyleniyor.
Bu modeli destekleyenlerin ortak düşüncesi, gezegen için önemli alanların korunması için oluşturulacak fonun tüm dünya tarafından ortak olarak finanse edilmesi gerektiği şeklinde. Nijerya ,Kamerun, Gabon gibi ülkelerdeki petrol rezervlerinin çıkartılmasına engel olmak içinde benzer projelerin geliştirilmesi düşünülüyor.
Benzersiz biyoçeşitliliği ile vazgeçilmez bir doğal alan olan Yasunu binlerce nadir bitki ve hayvanı barındırıyor.
Amazon Yağmur Ormanları tehlikeli bir eşik noktasını aşmak üzere. Bulgular Amazon Yağmur Ormanları’nın yaklaşık %26’lık kısmının ya yok olduğuna ya da ileri derecede tahribata uğradığına ve bir müdahale yapılmaması durumunda kalan kısmının savan tipi bitki örtüsüne (karakteristik özelliği otlar ve seyrek ağaçlar olan bitki örtüsü) dönüşebileceğine işaret ediyor. Rapor Peru’nun başkenti Lima’da düzenlenen Beşinci Yerli Halklar Zirvesi sırasında Amazon bölgesini kapsayan dokuz ülke ve bölgeden yerel yöneticiler tarafından sunuldu. Bilim insanları ve yerel organizasyonlar tarafından hazırlanan başka bir bilimsel rapora göre, Amazon’un belirli bölgelerindeki çevresel tahribat o kadar ileri düzeyde ki yağmur ormanlarının büyük bir kısmı artık asla kendine gelemeyebilir. Belirli orandaki bir kısmının yok olması durumunda, Amazon Yağmur Ormanları’nın kendini yaşatmak için gerekli yağışı oluşturacak kadar nemi bünyesinde barındıramayacağı, bunun da zincirleme bir dönüşüme neden olarak dünyanın bu en büyük yağmur ormanını savana dönüştüreceği öngörülmüştü. Raporda Amazon’un %33’lük bir kısmının el değmemiş hâlde olduğu, %41’lik bir kısmının düşük düzeyde tahribata uğradığı ve kendini yenileyebileceği, ancak ormanın %26’lık bir kısmının kendini yenileyemeyecek ölçüde tahribata uğradığı belirtiliyor. Amazon Yağmur Ormanları 847 milyon hektar gibi çok geniş bir alan kaplıyor ancak birbirinden uzak bölgelerin birbirine bağımlılığı hayli yüksek. Ormanın bir bölgesinde ağaçların kaybedilmesi; diğer bölgelerinde daha az yağmur düşmesi, daha yüksek sıcaklıkların görülmesi ve daha az karbondioksit soğurulması anlamlarına geliyor. Bu durum da ilgili bölgeleri yangınlara daha açık ve iklim değişiminin etkilerine karşı daha dayanıksız hâle getiriyor. Bu da bir kısır döngü içinde daha fazla tahribata neden oluyor. Rapora göre, Amazon Yağmur Ormanları’ndaki ormansızlaşma ve tahribat oranının %90’ı Brezilya ve Bolivya’da gerçekleşmiş ve bu bölgelerde savanlaşma çoktan başlamış durumda. Son 20 yıl içinde Bolivya Amazonu’nun bazı bölgelerinde yağmur yağışı %27 oranında azaldı ve sıcaklık 1,1 °C yükseldi. Bu bölgelerdeki sık ormanlık alanlar yerlerini savan tipi bitki örtüsüne bırakıyor. Ülkenin kuzeyindeki ağaçlar ise dış dünya ile bağlantı kurmadan yaşayan yerli halkların beslenmesinde önemli bir yer tutan meyveleri üretemez hâle geldi. Önlem Alınmazsa Süreç İlerleyebilir. Rapora göre; tarım, madencilik ve diğer etmenlerle ilgili önlem alınmaması durumunda yağmur ormanının bozulma süreci diğer ülkelere de hızla yayılabilir. Ormansızlaşmanın %86’sı ulusal ya da yerel koruma alanlarının dışındaki bölgelerde gerçekleşmiş. Amazon’un %48’lik bir kısmının koruma statüsüne sahip olmadığı dikkate alındığında, korunmamaları durumunda bu alanlardaki ormanlar da kaybedilebilir. Bununla birlikte, araştırmacılar, yerel koruma alanlarının hükümetten daha az destek ve yatırım almasına rağmen millî parklara göre biraz daha iyi korunduğunu da belirledi. Araştırmacıların kanaatine göre yağmur ormanlarını korumanın en iyi yolu, korunmayan alanların yerel koruma alanı statüsüne alınması olabilir. Araştırmacılar Amazon’un savana dönüşmesini engellemek için ağır tahribata uğrayan %6’lık (54 milyon hektar) kısmının iyileştirilmesi için de çaba gösterilmesi gerektiğini vurguluyor.
Güney Amerika kıtasındaki sekiz ülke, Amazon’daki ormansızlaştırmaya karşı mücadele için bir ittifak kurmak konusunda anlaşmaya vardı.
Bolivya, Brezilya, Kolombiya, Ekvador, Guyana, Peru, Surinam ve Venezuela’dan oluşan Amazon İşbirliği Antlaşması Örgütü (ACTO) tarafından düzenlenen zirvede, hükümet temsilcileri dünyanın en büyük yağmur ormanının geleceği ile ilgili atılacak adımlarda anlaşmaya vardı.
Ülkeler ortak hedefler konusunda ise anlaşamadı.
Bolivya, Brezilya, Kolombiya ve Peru devlet başkanları zirveye katılırken, Ekvador, Guyana, Surinam ve Venezuela ise üst düzey yetkililerini gönderdi. Amazon havzasını paylaşan sekiz ülke tarafından 1995 yılında kurulan ACTO, 14 yıldır ilk kez bir araya geldi.
Deklarasyon, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmeyi, ormansızlaşmaya son vermeyi ve bunu besleyen organize suçla mücadele etmeyi amaçlıyor.
Ülke liderleri ormansızlaşma ve petrol geliştirme dahil bazı konularda görüş ayrılığı içinde görünüyor.
Zirve yasa dışı altın madenciliğini sona erdirme konusunda nihai bir tarih de belirlemedi. Ancak liderler bu konuda işbirliği yapmayı ve sınır ötesi çevresel suçlarla mücadele etmeyi kabul etti.
Belem Deklarasyonu adı verilen ortak açıklama, yerli haklarını güçlü bir şekilde vurguluyor. Aynı zamanda deklarasyonda su yönetimi, sağlık, iklim zirvelerinde ortak müzakere pozisyonları ve sürdürülebilir kalkınma konularında işbirliği de yer aldı.
Sekiz ülke, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi gibi her yıl toplanmaya karar verdi.
‘Birlikte hareket etmeliyiz’
Zirvenin açılış konuşmasında Brezilya Devlet Başkanı "İklim krizinin ciddi şekilde kötüleştiğini” vurguladı .
Kolombiya Devlet Başkanı ise “Çözüm, kömür, petrol ve gaz yakmayı durdurmak” dedi.
Bolivya Devlet Başkanı zengin ülkeleri Amazon'u korumak için çaba sarf etmeye ve finansal olarak desteklemeye çağırdı.
İklim krizinin ve sonuçlarına dair tüm sorumluluğun kendi omuzlarına ve ekonomilerine yıkılmaması gerektiğini belirten Bolivya Devlet Başkanı “Bu krizi biz yaratmadık" dedi.
Amazon’daki tehdit edenler arasında NATO, ABD ve Avrupa ülkeleri var.
Amazon Ormanlarının bulunduğu ülkelerde ABD, Avrupa ve NATO askeri üslerinin bulunması nasıl izah edilebilir. Kuzey Atlantik ülkelerinin stratejik olarak zaten gözlerini kaynaklara, suya, bu geniş toprakların biyo-çeşitliliğine diktiğini biliniyor.
Bilim insanları yağmur ormanının yok edilmesinin tehlikeli bir dönüm noktasını da beraberinde getirdiği konusunda uyarılarda bulunuyor. Ağaçların karbonu emmek yerine karbon salınımı yapabileceği yönünü vurgulayan bilim insanları bunun iklim için felaketle sonuçlanabileceğini söylüyor.
2,5 milyon hektardan fazla bir alana yayılan ve 610'dan fazla kuş çeşidiyle yüzlerce sürüngen ve amfibi türünü barındıran Yasuni, genellikle dünyanın en fazla biyoçeşitliliğe sahip alanlardan biri diye tanımlanıyor. Burası, petrol çıkarılması ve iklim krizinin neden olduğu yıkımdan evlerini korumak için yılmadan mücadele eden Tagaeri ve Taromenane halkları dahil birçok yerli topluluğa ev sahipliği yapıyor.
2013'te dönemin Ekvador Devlet Başkanı, uluslararası toplumun kaybedilen geliri telafi edecek bir bağışta bulunması halinde Yasuni'deki petrol sondajını durdurma sözü vermesiyle referandum gündeme gelmişti. Ancak gerekli fonun yüzde 20'sinden azının toplanmasıyla teklif başarısızlıkla sonuçlanmış ve 2016'da sondaj başlamıştı.
Bu her şeyi değiştirebilecek bir karar. Atmosferdeki karbon salımlarını emen Amazon hepimiz için bir karbon yutağı görevi görüyor fakat bilim insanları, petrol madenciliği gibi endüstrilerin yol açtığı ormansızlaşmayla yağışların azalmasını ilişkilendiriyor. Bu da yağmur ormanlarının sonunun gelmesini hızlandırarak biyoçeşitliliği tehdit ediyor ve çok daha geniş çaplı bir çevresel hasara yol açıyor.
Amazon'un Yasuni bölgesinde petrol sondajını durdurma yönünde oy kullanan Ekvador halkı, yaratacağı muazzam derecede mali geri dönüşlere rağmen biyoçeşitliliği ve yaşamı korumayı seçti.
Kuşkusuz çevreyi kirletenlerin, çevreye verdikleri muazzam zararı bir nebze olsun telafi etmesi ve petrole dokunulmaması için tazminat ödemek zorunda bırakılması gerekir. Ekvator gibi ülkelerin yaşadığı çevre pahasına kendi servetlerini inşa eden ülkeler ve şirketler de tazminat ödemeli. Ekolojimizi ya da ekonomimizi korumak arasında bir seçim yapmak zorunda kalmamalıyız ve eğer şirketler ve ülkeler yol açtıkları zararı telafi etmek için tarihsel sorumluluklarını yerine getirirse buna gerek kalmayacak.
Ekvador gibi petrole bağımlı bir ülke petrol sondajına hayır diyebiliyorsa, dünyanın geri kalanının da aynısını yapması daha kolay gerçekleşebilir.
Comments