top of page

“ AŞIK OLAN NEYLESİN ? ”

Yazarın fotoğrafı: Necati KAYHANNecati KAYHAN

Yavuz Sultan Selim Han (1466-1520) Mercidabık Seferinden büyük bir zafer ile dönüyordu. Mevsimde kışa dönmüştü. Sultan o kışı geçirmek için Şam Vilayetinde konakladı. Orada büyücek misafir kaldı. O konakta, odasını derleyip toparlamak, yatağını kurup kaldırmak gibi hususi işleri ile ilgilenilmesi için bir kızcağızı vazifelendirmişlerdir.

Yavuz ile kızcağız, kızcağız ile Yavuz zaman zaman karşılaşırlardı.

Zavallı kıza aşkından zamanla nefes alamaz hale geldi. Bir gün Sultanın yatağını kurarken, hemen başının ucundaki duvara bir dize yazıverdi.

“Aşık olan neylesin?”

Farsça bir divan yazacak kadar şiir belgesine sahip olan Yavuz Han bu dizeyi görünce tebessüme geldi. Kızcağızın mısrasının altına, bir cevap dizesi ilave etti;

“Derdi ne ise söylesin”

“Ya korkarsa neylesin?”

Ertesi gece, Sultan Han kızcağızın dizelerini gördü. Cihan Padişahı bu samimi hisler karşısında hürmetle eğiliyor, eğilerek, duvara şöyle yazdı.

“Hiç korkmasın söylesin”

Sultanın bu cevabını gören kızcağız, bedenini sarmalayan bir ümit ve sevinç neşesi ile, en güzel kıyafetlerini giydi ve derhal Sultanın huzuruna çıkmak için izin istedi.

Genç kız Yavuz Sultan Selim Han’ın huzuruna çıktığında bütün bedeni tir tir titriyordu. Başını kaldırıp Sultanın yüzüne baktı. Ancak işte tam bu anda, kızcağızın çılgınca çırpınan yüreği, ten kafesini parçalayarak, ruhu bedeninden uçup giderken, masum cismi, bembeyaz bir kuş tüyü gibi salınarak, Sultanın ayaklarının dibine yığılıverdi.

Yavuz Sultan Selim Han, aşk şiddetinden can verip, inşallah manevi şehitlerin mertebesine ulaşan bu genç kız için bir mezar yaptırdı. İsmini dahi bilmediğinden, taşın üzerine kendi tuğrasını nakşettirdi. Çıkmak üzere olduğu mısır seferini üç gün erteleyerek tebdil- i kıyafet edip bu mezarı ziyaret etti

KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR

Mekanı CENNET, Kanuni Sultan Süleyman (1494-1566) günlerden bir gün, yakınları ile sohbet ediyordu. Bir ara etrafındakilere sordu:

“Deyin hele, bu milletin efendisi kimdir?”

Onlar hemen cevap  verdiler:

“Elbet Padişahımız Hazretleridir!”

Sultan Süleyman:

“Hayır! Dedi.” Bu milletin efendisi köylülerdir. Tarım ve Hayvancılık ile meşgul olup, rahatı terkeden ve ürettikleri ile bizi biizzillah ( Allah’ın izni ile) doyuran köylülerdir. Efendi olan!

BİR BARDAK SU

Kudüs fatiği , büyük kumandan Sultan Selahaddin Eyyubi (1138-1193) üstesinden geldiği bunca şaşaalı işlerin yanında son derece mütevazi bir hayat sürdü. Bir kimseyi haksız yere incitmekten Allaha sığınırdı. Engin bir hoşgörüsü ve umman gibi merhameti vardı.

Bir gün bir kölesinden su istedi. Köle bir kadeh suyu aldı geldi. Fakat su Selahaddin’in içemeyeceği kadar soğuktu.

“Bu su çok soğuk, biraz ılık olsun! Dedi.”

Köle kadehi aldı gitti. Az zaman sonra, hamam suyu gibi ılık bir kadeh su ile koştu geldi.

Sultan Selahaddin, gelen sudan yine memnun olmamıştı. Ama köleyi bir daha mahcup etmeye gönlü razı olmadı.” Yarabbi! Bugün istediğim gibi bir su içmek bana nasip değilmiş” dedi ve suyu içti.

SEN BİZİ KİMİNLE BİLİRDİN

Cennet Mekan, Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri, ölüm döşeğindeydi. Nicedir kendisini rahatsız eden, fakat hiç ehemmiyet vermediği sırtındaki bir çıban (şirpençe), deşilmişti ve Sultana ecel terleri döktürmekteydi. Yavuz, dünyadan ayrılma vaktinin geldiğini anlamıştı. Yanında sadık hizmetkarı Hasan Can vardı. Fitrek ve buğulu bir sesle ona sordu:

“Hasan Can bu ne haldir?”

Hasan Can’da Sultanın son dakikalarını yaşadığının farkındaydı. “Sultanım” dedi Dünya meşakkati sona eriyor. Artık Allah ile olmak zamanıdır.

Yavuz Sultan Selim gözlerini Hasan Cana dikerek baktı ve:

“Hasan Can sen bunca vakittir bizi kiminle bilirdin?” diye sitem etti.

Sonra birlikte Yasin Suresi’ni okumaya başladılar. Hasan can okuyor. Sultan ise tekrar ediyordu. Böyle böyle sureyi bir kez bitirdiler. İkinci seferde, Sultan Selim’in nefesi , Selam ayetine geldiklerinde tükeniverdi. Koca Sultan dudaklarında bu ayeti kerime ile, ruhunu Rahman’a teslim etti.

6 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page