top of page

Yuvasızlara ev verdi

Yazarın fotoğrafı: Necati KAYHANNecati KAYHAN

WASHINGTON D.C.'DE, şehrin fakir halkının yaşadığı bir semt vardır. Bu semt ilk bakışta insana hiçbir iyi mesaj vermez. Oysa burada her gün, tek bir kişinin inanç ve gayretinin sonucu muazzam bir insan-lık dersi verilir. Bu kişi de, Llewellyn J. Scott'tır.

Boyu 1.55'i ancak geçen ve peltek konuşan bir zenciydi Scott. Washington'da beş çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olarak doğmuştu. Ailenin bütün kazancı ancak boğazlarına yeterken, Llewellyn kemik hastalığına tutulmuş ve küçük yaşta yürüyemez hale gelmişti.

Scott'in annesinin ailenin geçim meselesine katkıda bulunmak üzere ev işlerini yaptığı kimseler arasında, kocası emekli bir general olan bayan J. A. Moore da vardı. Bir gün Bayan Scott bu yaşlı kadına yürüyemeyen oğlundan bahsetti. Bayan Moore da, Bayan Scott'tan evine bir sonraki gelişinde küçük Llewellyn'i de getirmesini istedi.

Ertesi gün bütün öğleden sonra, iki kadın, ev işlerini bir kenara bırakıp uzun uzun konuştular. Akşamüstü ise Bayan Scott evine yalnız döndü. Çünkü çocuğun Bayan Moore ile kalması kararlaştırılmıştı.

Llewellyn, Moore'ların evinin çok neşeli bir yer olduğunu, ev halkının ona çok iyi baktığını ve kendi anne babasının her fırsatta kendisini ziyarete geldiğini anlatırdı.

Moore ailesi, küçük Scott'un mutlaka yürümesini istiyordu. Bunun için, doktorların gözetiminde yoğun bir program hazırlandı. Neticede Scott, on yaşında yürüdü. Yeniden yürümeye başladığı ilk gece ev sessizliğe gömüldüğünde yatağından süzülerek ayaklarının üzerinde durduğunu ve gözlerinden sicim gibi yaşlar akarken:

"Acaba dünyada benim kadar mutlu olmuş bir çocuk var mıdır?" diye düşündüğünü anlatırdı.

Llewellyn Scott, yürüyünce okula gitmeye başladı ve önce liseyi, sonra üniversiteyi bitirdi. Sonra da, zenci çiftçi çocuklarına öğretmenlik yaptı. Bu şekilde, kendi- sine gösterilen iyiliğe karşılık olarak bir şeyler yapabilmiş olduğunu düşünüyordu.

1935'te evsizleri barındıracak bir yer açmayı tasarladı. Böyle bir ev alabilecek parayı biriktirinceye kadar, bu işi ev kiralayarak yürütmeye çalıştı. Nihayet, biriktirdiği paraları son kuruşuna kadar kullanması da gerekse, bir ev satın aldı. Bu evde, muhtaçlar için bir sığınak olarak açıldığı ilk günden itibaren, hiçbir gece boş bir yatak kalmadı. Evde kırk kişilik on yatakhane, yemekhane, mutfak, bir de Scott'ın kendi ofisi ve yatak odası vardı.

Bu eve gelenlerin çoğu aç haldeydiler ve sıcak bir yemek yemeden geri döndürülmüyorlardı. Scott onlar için gündüzleri pazarlarda dolaşıp ucuz yiyecek arıyordu.

Bu teşebbüs sayesinde, Scott yirmi yıl içinde dört binden fazla kişiye yardım etmiş oldu. Ki bunların en azından onda birini beyazlar teşkil ediyordu.

Bir Göz Bir Kafa

Askerlik görevini bir askerî hastanenin göz servisinde yapıyordu. Sene 1944, aylardan Mayıs idi. Bir gün, hasta koğuşuna İnebolu'dan dokuz yaşında bir çocuk getirdiler.

Namık adındaki bu çocuk okulun bahçesinde kazmayla toprak kazarken gözüne küçük bir taş sıçramıştı. Ancak yapılan tedavi ve ameliyatlara rağmen hiçbir netice elde edilemediğinden, çocuğun bir gözü kör olmuştu.

Bu yüzden, koğuştaki bazı hastalar, hiç de doğru bir hareket olmasa bile, ara sıra kendisine takılıp "Tek Göz diye kızdırmaya çalışıyorlardı.

Bu duruma üzülen sıhhiye eri, bir gün gidip çocuğun hatırını sordu ve:

"Tek gözle kaldığına üzülmüyor musun?" dedi. Namık sönmeyen ümitlerini ifade eden berrak bir sesle:

"Hayır, üzülmüyorum" dedi. "Bir göz, bir kafa ve bir kalp bana yeter."

Comentários


bottom of page