Uzmanından “çocuk psikolojisi” semineri!
- Hamza Dalgıç
- 19 Nis
- 3 dakikada okunur
Çocuklar ve bebeklerle iletişimde bulunurken nelere dikkat etmek gerekiyor?
Aile bireyleri aileden ne bekler?
Lüleburgaz’da psikolojik danışmanlık alanında hizmetler veren Psikolojik Danışman Ayşe Nur Gülerer, Lüleburgaz Gazi Mustafa Kemal İlkokulu’nda öğrenci velileri ile bir araya gelerek çocuk psikolojisi ve davranışları hakkında seminer verdi. Çocuğun ailede katılımcı bir yapıda bulunması gerektiğini belirten Gülerer, çocuklar ve bebeklerle iletişimde bulunurken dikkat edilmesi gereken hususlara değindi.

Lüleburgaz’da psikolojik danışmanlık alanında hizmet veren Psikolojik Danışman Ayşe Nur Gülerer, Lüleburgaz Gazi Mustafa Kemal İlkokulu öğrencilerinin velileri ile bir araya geldi.
Velilere, aile bireyleri aileden ne bekler, aile kuralları, 3 temel inanç, kriz anları, özgüven geliştiren dil ve ebeveynin rolü ve gelişen zihin yapısı hakkında seminer veren Gülerer, çocuklara sözel ve sözel olmayan yollarla verilen mesajlar hakkında bilgilendirmeler yaptı.
ÇOCUKLAR KATILIMCI OLMALI
Gülerer, “Aile bireyleri aileden ne bekler?” başlığı altında anlatımına başlarken, aile içindeki her bireyin değerli olma arzusu içerisinde olacağını aktararak, aile içindeki güven ve dayanışma duyguları ne kadar yüksekse psikolojik sağlamlığın da o kadar yüksek olacağının altını çizdi.
Bu noktada aile kurallarının da daha sağlam temeller üzerine inşa edileceğini söyleyen Ayşe Nur Gülerer, kuralların çocuklara dayatmacı bir şekilde değil, katılımcı bir şekilde koyulması gerektiğini belirtti.
Aile ve ev içerisinde kurallar koyulurken çocukların da bir birey olarak bu kurallara katkıda bulunulması gerektiğini anlatan Ayşe Nur Gülerer, çocukların bu şekilde “bu benim kuralım” diyerek sorumluluk sahibi de olacağını ve kurallara uyma konusunda daha özverili olacağını, bu noktada aile toplantılarının çok kritik bir önemi olduğunu kaydetti.

“DEV” BİR DÜNYAYA GELİYORLAR
Çocukların henüz dünyaya geldikleri andan itibaren neler hissettiğini bir örnekle anlatmak isteyen Gülerer, velilerin, kendilerini ütopik bir uzaylı istilasında kaçırılıp hafızalarının silindiğini hayal etmelerini istedi ve ardından gözlerini açtıklarında neler hissedeceklerini sordu.
Velilerden gelen “çekinirdim, şaşırırdım, korkardım, merak ederdim” gibi yanıtların ardından çocukların da dünyaya ilk geldiklerinde böyle bir his içerisinde olduklarını ve çocukların kendilerini “dev” bir dünya içerisine gelmiş gibi hissettiğini belirtti.
Bu noktada çocuklarla ve bebeklerle iletişim kurarken jest ve mimiklerin, yüz ifadelerinin ve ses tonunun önemine değinmenin yanında, çocukların “dev” dünya içerisinde gördüğü bu “dev” insanlardan çekinebileceğini aktardı.
Güreler, bu nedenle bir çocuk ve bebekle iletişim kurarken, o çocuğun veya bebeğin boy hizasına kadar eğilmek veya çömelmenin, o çocukla veya bebekle kurulan iletişimin daha güçlü bağlar yaratacağını söyledi.


DUYGULARI AYNALAMAK ÇOK ÖNEMLİ
Bir çocuğun gelişim sürecinde, çocuğun aldığı kararlar ve yaptığı eylemlere eleştirel yaklaşmanın çocukta özgüven düşüklüğü yaratabileceğine işaret eden Ayşe Nur Gülerer, bu yaklaşımların çocuğun kendisiyle ilgili olumsuz duygular geliştirmesine neden olabileceğinden bahsetti.
Kriz anlarını yönetmenin de gelişmekte olan bir çocuk için kritik olduğunu ifade eden Gülerer, kriz anlarında öğüt vermek ve mantıklı açıklamalarla çocuklarla uzlaşmaya çalışmanın işlevsel olmadığını söyledi.
Bu gibi anlarda sakin kalmak, çocukla boy hizasında konuşmak ve ten teması kurmanın çok etkili uyarıcılar olduğunu aktaran Ayşe Nur Gülerer, bir çocuğun duygularının aynalanmasının da çocukta bir güven ve konfor alanı oluşturduğunu kaydetti.
İletişim sırasında çocuklarda özgüven geliştiren dilin nasıl olması gerektiği hakkında bilgilendirmelerde bulunan Gülerer, bir çocukla “gelişmekte oluş” dilinin kullanılmasını, çocuğa “Senin gol atamaman şu an çok normal, pas vermeyi yeni öğrendin. Yakında şut çekmeyi de öğreneceksin ve goller atacaksın” gibi çocuğun gelişimini ön plana çıkaran ve gelece yönelik motivasyon verecek söylemlerde bulunulması gerektiğinin altını çizdi.
ABARTILI ÖVGÜLERDEN KAÇINMAK GEREKİYOR
Ebeveynlerin geçmiş tecrübelerinden de örnekler verebileceğini ve tüm bunları güçlendiren hikayelerin de etkili olacağını açıklayan Gülerer, çocuklara “sen dünyanın en güçlü çocuğusun” gibi abartılı söylemlerden kaçınılması gerektiğini anlattı. Çocuğun bu abartıyı anlayabileceği ve sonradan da normal anlamıyla söylenen şeyleri “abartı” olarak görebileceğini söyledi.
Bir sınavdan 60 alan çocukla iletişim kurarken “100 alsaydın sevinebilirdim fakat notların nasıl birisi olduğunu göstermez” şeklinde içsel güven cümleleri kurulması gerektiğini belirtti.
Velilerin “notlara veya atılan gollere bakarken sonucu mu görüyorum yoksa çocuğumu mu?” sorusunu kendi içlerinde yanıtlamasını isteyen Gülerer, çıktıya değil sürece ve çabaya odaklanılması gerektiğini söyledi.
SONUCA DEĞİL SÜRECE VURGU YAPILMALI
Ayşe Nur Gülerer, çocuğun başaramadığının değil, henüz başaramadığının söylenmesinin kritik olduğunu kaydetti.
Çocukların hayal kırıklığı yaşadıklarında ne yapması gerektiğini söylemeden, ebeveynlerin kendi çektikleri zorlukları anlatmasının daha etkili olacağından bahseden Gülerer, ebeveynliğin zorlu olmasının, ebeveynlerde bir kusur olmasından kaynaklı olmadığını, ebeveynliğin gerçekten zor olmasından kaynaklı olduğunu anlatarak sözlerini noktaladı.
Seminerin sonunda veliler, Psikolojik Danışman Ayşe Nur Gülerer’e teşekkür etti. Lüleburgaz Gazi Mustafa Kemal İlkokulu Müdürü Fuat Ağdaş ve Rehber Öğretmeni Psikolojik Danışman Seda Uslu’da Gülerer’e teşekkür etti. Seda Uslu, seminerin sonunda Ayşe Nur Gülerer’e çiçek takdim etti.
Ayşe Nur Gülerer, kendisini davet ederek seminer vermesini isteyen Lüleburgaz Gazi Mustafa Kemal İlkokulu Müdürü Fuat Ağdaş ve Rehber Öğretmeni Psikolojik Danışman Seda Uslu’ya teşekkür etti.
Comments