Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğindeki değişikliğe tepki
- gorunumhaber

- 1 Kas
- 2 dakikada okunur

ÇMO’dan Çağrı: “Bilim Dışı Uygulamalardan Vazgeçin” Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO), yönetmelik değişikliğinin bilimsel temelden ve kamu yararından uzak olduğunu belirterek şu önerilerde bulundu: Anoksik tabakalara bertaraf ve karbon depolama hükümleri gözden geçirilmeli, Arıtma yükümlülükleri güçlendirilmeli, İzleme ve raporlama şeffaf hale getirilmeli, Meslek odaları ve akademi, mevzuat süreçlerine etkin şekilde dahil edilmelidir.’’
Haber Merkezi
23 Ekim 2025 tarihli ve 33056 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” çevre, hukuk ve mühendislik çevrelerinde tartışmalara neden oldu.
Konu hakkında açıklama yapan, Çevre Mühendisleri Odası değişikliklerin Anayasa’nın 56. maddesinde güvence altına alınan “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı” ile 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun temel ilkeleriyle çeliştiğine dikkat çekti.
Denizlerin Anoksik Tabakasına Atık İzni
Yönetmeliğin 23. maddesine eklenen yeni fıkra ile, derinliği 250 metreden fazla bölgelerde yer alan denizlerin doğal anoksik tabakasına “tehlikesiz inorganik atıkların” boru hattı aracılığıyla bertaraf edilmesine ve aynı zamanda karbon depolama amacıyla kullanılmasına izin verildi.
Uzmanlar bu düzenlemenin “yasak olanın izinlendirilmesi” anlamına geldiğini belirterek, deniz tabanının çöp alanı veya karbon deposu olamayacağını vurguladı.
Çevre Mühendisleri, karbonun deniz tabanında depolanmasının uzun vadede okyanus asitlenmesi, bentik yaşam kaybı ve karbon kaçağı gibi geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açabileceğine dikkat çekiyor.
Kirlilik Denetimi Zayıflatıldı
Yeni düzenlemenin, Su Kütlelerinin Korunması Yönetimi ve AB Su Çerçeve Direktifi ile de uyumsuz olduğu ifade edildi.Denetim ve izleme mekanizmalarının zayıflaması, kirleticileri cesaretlendirebilecek bir boşluk yaratıyor.
“Tehlikesiz Atık” Tanımı Belirsiz
“Tehlikesiz inorganik atık” kavramının net tanımlanmaması da endişe konusu.Sanayi kaynaklı atıkların kimyasal içeriğinin karmaşık yapısı nedeniyle, bu tanım kapsamına fosfojips, endüstriyel tuzlu sular, cüruf ve çökeltiler gibi potansiyel olarak zararlı maddelerin girebileceği uyarısı yapıldı.
Tuzluluk ve Kimyasal Baskı Artacak
Yönetmelikte yapılan bir diğer değişiklikle, deniz ortamına yapılan deşarjlarda klorür ve sülfat kısıtlamalarının kaldırılması, denizlerin tuzluluk ve iyon dengesi üzerinde ek baskı oluşturacak.
Hukuki Aykırılıklar
Değişikliğin;
Anayasa’nın 56. maddesi,
Çevre Kanunu’nun 3, 8, 11, 12, 15 ve 20. maddeleri,
Uluslararası çevre sözleşmeleri
ve ölçülülük ile kamu yararı ilkesiyle uyumlu olmadığı vurgulandı.
İdari yargı kararlarına göre, çevresel etkileri öngörülebilir olan ancak telafisi güç zarar riski taşıyan düzenlemelerde sıkı koruma ilkesi esas alınmalıdır.
Toplumsal ve Ekonomik Etkiler
Uzmanlar, değişikliklerin sadece çevre değil, halk sağlığı, turizm, su ürünleri ve içme suyu kalitesi açısından da risk yarattığını belirtiyor.Su temin maliyetlerinin artabileceği, gıda güvenliği üzerinde olumsuz etkiler doğabileceği ifade ediliyor.
ÇMO’dan Çağrı: “Bilim Dışı Uygulamalardan Vazgeçin”
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO), yönetmelik değişikliğinin bilimsel temelden ve kamu yararından uzak olduğunu belirterek şu önerilerde bulundu:
Anoksik tabakalara bertaraf ve karbon depolama hükümleri gözden geçirilmeli,
Arıtma yükümlülükleri güçlendirilmeli,
İzleme ve raporlama şeffaf hale getirilmeli,
Meslek odaları ve akademi, mevzuat süreçlerine etkin şekilde dahil edilmelidir.
“Su Kaynakları Gelecek Nesillerin Hakkıdır”
Uzmanlar, yapılan değişikliklerin Türkiye’nin su varlıklarına yönelik ağır bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.“Su kaynaklarını korumak bir tercih değil, yasal ve vicdani bir zorunluluktur. Bu düzenleme kamu yararına aykırıdır ve bilimsel temeller ışığında yeniden değerlendirilmelidir.”


Yorumlar