top of page
Yazarın fotoğrafıNecati KAYHAN

SEDEF ÇİÇEĞİ

Aşka delilik diyen insan hayatının sonuna kadar bigane kalır.

Mahkeme salonun seksen yaşlarında yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu. Hakkim bey, yaşlı kadına tok sesiyle; “Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?”

Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra başörtüsüyle ağzını aralayıp kısılmış sesiyle konuşmaya başladı;

“Bu herif yetti gayrı, 50 yıldır bezdirdi hayattan…”

Sonra uzunca bir sessizlik oldu mahkeme salonunda…

Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu. Kim bilir nasıl manşet atacaklardı? Herkes onu dinliyordu. Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti;

“Bizim bir Sedef Çiçeği vardı çok sevdiğim. O bilmez, 50 yıl önceydi.

O çiçeği bana verdiği çiçekler arasında kopardığım bir yaprakla tohumlamıştım, öyle büyüttüm.

Yavrumuz olmadı, onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı, o zaman adak adadım “her gece güneş doğmadan önce bir tas suyla sulayacağım onu” diye.

50 yıl oldu bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi, ta ki geçen geceye kadar. O gece takatim kesilmiş, uyuya kalmışım. Ben böyle bir adamla 50 yıl geçirdi. Hayatımı, umudumu, her şeyimi verdim fakat ondan hiçbir şey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim.

Hakim yaşlı adama dönerek; “Diyeceğin bir şey var mı baba?” dedi. Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye yaklaştı, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi ve tane tane konuştu;

“Askerliğimi Reis-i Cumhur köşkünde yaptım ve bahçıvanlık görevi ile askerliğimi bitirdim. O bahçenin güzelce büyümesi için emeklerimi verdim, Fadime’mi de orada tanıdım, sedefleri de. Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. İlk evlendiğimiz günün birinde boyun ağrısı dolayısı ile onu hekime götürdüm. Hekim; “çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynunda ki kireç sertleşir, kötüleşir. Her gece uykusunu bölüp uyansın gezsin” dedi.

Hekimi pek dinlemedi bizim hatun, benim de lafım geçmedi. O günlerde tesadüf bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Fırsat bilip; “gece çiçekleri sula geçer” dedim, adak dilettirdim.

Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. Her gece çiçek ben oldum gibi…” dedi o yaşta ki adamdan beklenmeyecek ifadelerle…

“Her gece o yattıktan sonra uyandım, saksıda ki suyu boşalttım. Sedef gece sulanmayı sevmez hakim bey. Bahsi geçen gece ise, yaşlılık… Ben de uyanamadım ve uyandıramadım… Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine kötüleşebilirdi. Suçlandım, sesimi çıkarmadım…”

O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonunda ki herkes ağlıyordu.

“Sevgide cömert ama sevdiklerimizi kırmada oldukça cimri olalım.”

13 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page