top of page
Yazarın fotoğrafıAhmet Güdücüoğlu

SADRİ ALIŞIK 

Ofsayt Osman da oydu, Turist Ömer de sinema dünyamızdaki yerinde.

Bütün karakterlerini peşinde sürükleyip, hayatımıza girmişti. Onların

arkasında gördüğümüz Sadri Alışık da fazla yanıltmıyordu bizi. O da kalenderdi, o da bilgeydi, o da bıçkındı, o da vefakârdı. Sıkı dostlarını o da hiç yalnız bırakmaz, ölenlerin, ölen arkadaşlarının ardından çok fazlasıyla

ağlardı. O da nüktedandı, o da babacandı! O da yalnızların, berduşların, akşamcıların dostuydu. Onun her filmi sevilmişti. O ise on, taş çatlasın

on beş filmine koymuştu gönlünü. O filmlerden biriydi “Yalnızlar Rıhtımı”, öylesine sevmek hiç görülmemişti. Çünkü o filmden bir de aşk

çıkmış, senaristin, Attilâ İlhan’ın kardeşi Çolpan İlhan’a vurulmuştu. Evlenmişler, bir de oğulları olmuştu: Kerem. Kerem’in yıllarca sinemaya

girmesine gönlü razı olmamıştı, kırılsın ezilsin istemiyordu belki. O da futbolcu olmuştu.

 Ayla Algan’la başrolü paylaştığı, Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Ah Güzel İstanbul” filmi onun aktör dehasını ortaya çıkarmıştı! Aslına bakarsanız,

başrol, yan rol hiç umurunda değildi onun, “kamera!”, “motor!” densin yeterdi. En sıradan roller için bile derinden hazırlandığını görürdünüz.

Paşabahçe’de geçen çocukluğunu şiirlerinde görmek mümkündü. Karaciğeri iflas edip de hastane odasına kapandığı günlerde herkes üzgündü. Toplum olarak kulağımıza gelecek o güzel haberi bekliyorduk. O en masum, en komik yüzümüz olarak belleklerimizde hâlâ tazeydi. Maalesef 18 Mart 1995’te geldi ölüm haberi. Turist Ömer, Kenya, Suudi Arabistan, uzay derken bu kez sonsuzluğa gidiverdi. Arkasında onlarca film bıraktı. Ne para, ne pul, ne şöhret önemliydi onun için. Yaptığı her şey kalbini doyurmak içindi. Kimse onun kadar sahici bir karakter çizemedi. Ama biri vardı ki, Cem Yılmaz ki, gülmeyi ondan öğrenmiş, güldürmeye ondan aldığı esinle soyunmuştu: “Eğer Sadri Alışık yaşıyor olsaydı, biz evlerimizde oturur olurduk.” diyecek kadar hayrandı diline, bakışına, yürüyüşüne, sahiciliğine. Bu yüzden olmalı, güldürürken gülebilecek kadar esaslı rol seçti kendine. Arkasında ne kaldı biliyor musunuz? Bu fani

Dünya’da Sadri Alışık’ın yıllardır biriktirdiği şiirler. Yıllardır yaptığı resimler, yıllardır kanun ve ut öğrendiği zamanlar, çekirdek ailesine yorumladığı alaturka sevdası! Kayınbiraderi Attilâ İlhan’ın muhteşem şiirleri varken, ne hacet var benim şiirlerimi yayımlamaya demişti. Kim bilir belki haddini bildiğinden susmuştu böyle uzun uzun, kalenderliğinden, mütevazılığından. Oysa Melahat’a seslendiği şiirinde o bıçkın yanı konuşuyordu işte:

Ben senin hiç yüzünü görmemişsem/ bu

hüzünlü sesinde dört duvar düşlemişsem,/

o zaman ben/ bazı yürekleri gecekonduluyor

ya da bazı gecekonduları yüreklendiriyorum/

görüşmek üzere tamam mı?/ yavrum?

Başka bir şiirinde çok sevdiği İstanbul’u anlatır Sadri Alışık:

 

Affedersiniz

Siz İstanbul musunuz?

Çiçek bahçelerinizde

Mevsimler yaşanan

Yağmur seslerinde en tanıdık şarkılar

Gözyaşları gibi ıslanan

Arnavut kaldırımlarında ben

Aşı boyalarında çocukluğum

Elele bir ayaz hatırlarım

Süleymaniye’de sizinle

Yeşil çıngıraklı vatman şapkaları

Kış geri gelmiş

Salep salep sabahlar

Affedersiniz nasıl tanımazsınız

Her geceyi beraber ölmedik mi Boğaziçi’nde

Her çocuklukta yok muyduk sizinle

Hiç mi uğurlamadınız beni Haydarpaşa’dan

Hayri kaptan yetmiş birde bembeyaz

Köpük köpük tinorossi şirket-i hayriyye

Sefer taslarımızda üçüncü mevki biletler

Mahpus gözlerimizi

Yalnız gecelerinizde

Ayak seslerimizi

Kadehler dolusu sohbetlerimizi

Koyun koyuna bile bitmeyen hasretlerimizi

Nasıl unutursunuz?

13 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page