Ofsayt Osman da oydu, Turist Ömer de sinema dünyamızdaki yerinde.
Bütün karakterlerini peşinde sürükleyip, hayatımıza girmişti. Onların
arkasında gördüğümüz Sadri Alışık da fazla yanıltmıyordu bizi. O da kalenderdi, o da bilgeydi, o da bıçkındı, o da vefakârdı. Sıkı dostlarını o da hiç yalnız bırakmaz, ölenlerin, ölen arkadaşlarının ardından çok fazlasıyla
ağlardı. O da nüktedandı, o da babacandı! O da yalnızların, berduşların, akşamcıların dostuydu. Onun her filmi sevilmişti. O ise on, taş çatlasın
on beş filmine koymuştu gönlünü. O filmlerden biriydi “Yalnızlar Rıhtımı”, öylesine sevmek hiç görülmemişti. Çünkü o filmden bir de aşk
çıkmış, senaristin, Attilâ İlhan’ın kardeşi Çolpan İlhan’a vurulmuştu. Evlenmişler, bir de oğulları olmuştu: Kerem. Kerem’in yıllarca sinemaya
girmesine gönlü razı olmamıştı, kırılsın ezilsin istemiyordu belki. O da futbolcu olmuştu.
Ayla Algan’la başrolü paylaştığı, Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Ah Güzel İstanbul” filmi onun aktör dehasını ortaya çıkarmıştı! Aslına bakarsanız,
başrol, yan rol hiç umurunda değildi onun, “kamera!”, “motor!” densin yeterdi. En sıradan roller için bile derinden hazırlandığını görürdünüz.
Paşabahçe’de geçen çocukluğunu şiirlerinde görmek mümkündü. Karaciğeri iflas edip de hastane odasına kapandığı günlerde herkes üzgündü. Toplum olarak kulağımıza gelecek o güzel haberi bekliyorduk. O en masum, en komik yüzümüz olarak belleklerimizde hâlâ tazeydi. Maalesef 18 Mart 1995’te geldi ölüm haberi. Turist Ömer, Kenya, Suudi Arabistan, uzay derken bu kez sonsuzluğa gidiverdi. Arkasında onlarca film bıraktı. Ne para, ne pul, ne şöhret önemliydi onun için. Yaptığı her şey kalbini doyurmak içindi. Kimse onun kadar sahici bir karakter çizemedi. Ama biri vardı ki, Cem Yılmaz ki, gülmeyi ondan öğrenmiş, güldürmeye ondan aldığı esinle soyunmuştu: “Eğer Sadri Alışık yaşıyor olsaydı, biz evlerimizde oturur olurduk.” diyecek kadar hayrandı diline, bakışına, yürüyüşüne, sahiciliğine. Bu yüzden olmalı, güldürürken gülebilecek kadar esaslı rol seçti kendine. Arkasında ne kaldı biliyor musunuz? Bu fani
Dünya’da Sadri Alışık’ın yıllardır biriktirdiği şiirler. Yıllardır yaptığı resimler, yıllardır kanun ve ut öğrendiği zamanlar, çekirdek ailesine yorumladığı alaturka sevdası! Kayınbiraderi Attilâ İlhan’ın muhteşem şiirleri varken, ne hacet var benim şiirlerimi yayımlamaya demişti. Kim bilir belki haddini bildiğinden susmuştu böyle uzun uzun, kalenderliğinden, mütevazılığından. Oysa Melahat’a seslendiği şiirinde o bıçkın yanı konuşuyordu işte:
Ben senin hiç yüzünü görmemişsem/ bu
hüzünlü sesinde dört duvar düşlemişsem,/
o zaman ben/ bazı yürekleri gecekonduluyor
ya da bazı gecekonduları yüreklendiriyorum/
görüşmek üzere tamam mı?/ yavrum?
Başka bir şiirinde çok sevdiği İstanbul’u anlatır Sadri Alışık:
Affedersiniz
Siz İstanbul musunuz?
Çiçek bahçelerinizde
Mevsimler yaşanan
Yağmur seslerinde en tanıdık şarkılar
Gözyaşları gibi ıslanan
Arnavut kaldırımlarında ben
Aşı boyalarında çocukluğum
Elele bir ayaz hatırlarım
Süleymaniye’de sizinle
Yeşil çıngıraklı vatman şapkaları
Kış geri gelmiş
Salep salep sabahlar
Affedersiniz nasıl tanımazsınız
Her geceyi beraber ölmedik mi Boğaziçi’nde
Her çocuklukta yok muyduk sizinle
Hiç mi uğurlamadınız beni Haydarpaşa’dan
Hayri kaptan yetmiş birde bembeyaz
Köpük köpük tinorossi şirket-i hayriyye
Sefer taslarımızda üçüncü mevki biletler
Mahpus gözlerimizi
Yalnız gecelerinizde
Ayak seslerimizi
Kadehler dolusu sohbetlerimizi
Koyun koyuna bile bitmeyen hasretlerimizi
Nasıl unutursunuz?
Comments