top of page

 ORKİDELER

Yazarın fotoğrafı: Ahmet GüdücüoğluAhmet Güdücüoğlu

 Orkideleri çok severim ama nazlı ve narindirler. Yılda birkaç kez çiçek verir ve o çiçekler de ortalama üç beş ay kalır, kalmaz. Sonrasında saksıda kalansa, sadece ince, uzun ve çoğu insana anlamsız gelen bomboş gövdedir. Kimi kişilere bu yapraksız, çiçeksiz orkideler garip ve gereksiz gelir. Oysa, benim gözümde hiç de öyle onların dediği gibi değildir. Ben o kuru gövdelerde umudu görürüm, yarın açacak rengarenk çiçekleri ve çiçeklerin etrafını sarmalayan yaprakları görürüm.

 İnsan ilişkilerini düşündüm. Bizler, hemen hemen hepimiz, insan ilişkilerinde de böyle değil miydik? Çocuk, eş, arkadaş, komşu, akraba, dost. Hani biri bir ara tökezleyip, düşmeye görsün ya da bir hata yapsın. Yada istemeden bir yanlışa bulaşsın, biraz bizden uzak kalmış ve herhangi bir konuda başarısızlık gösterip, bizi hayal kırıklığına uğratmış olsun. İşte o anda o kişi sanki çiçekleri dökülmüş orkide gibi, gözümüzdeki değerini kaybediveriyor. Sanki daha düne kadar, önemsediğimiz, sevdiğimiz, canımız dediğimiz kişi o değilmiş gibi olmuyor mu? Dün yaşanmamış, yaşatılmamış gibi ve yarın hiçbir şey tekrar eski haline dönmezmiş, dönemezmiş gibi. Ne bileyim, o insanlar da sanki kapının önüne konulan orkide saksıları gibi..Biz ne ara böyle sabırsız, inançsız ve kolay yoldan pes eder olduk?Ne ara ve nerede kaybettik anlayışımızı, sevgimizi ve vicdanımızın o en güzel renklerini?Telefonlarımız bozuluyor ya da bilgisayarlarımız, evdeki elektrikli eşyalarımız. Tamir etmek, onarmak, yenilemek ve yeniden kullanmak diye bir şey kalmadı. Kime akıl sormaya kalksak, hep aynı söz "Hiç boşuna uğraşma, bunun tamiri kendisinden pahalıya gelir. En iyisi bunu atıp, yenisini almak." Acaba diyorum, nesneler hakkında düşündüklerimiz, insani duygularımızı da belirliyor olamaz mı? Mesela, çiftler arasında ya da ebeveynlerle çocukları arasında çıkan en ufak bir sorun, sıkıntı, tartışma, görüş ayrılığı... Yani, bozulan ilişkilerde de aynı düşünce "Artık bunun tamiri olmaz. Olsa bile, zor.

Ters giden, bozulan ya da sorun çıkaran her ilişki, emek vermeden, tekrar yoluna koymaya çalışmadan, sorunları çözüp, tekrar eski haline gelebileceği inancı taşımadan sonlandırabiliyoruz. Bir yaranın kurumuş kabuğu gibi, koparılıp atılıyor ve kabuk atılınca, her şey bitmiş kabul ediliyor ama kabuk atılsa da, yaranın izi halen orada, içeride bir yerlerde duruyor.

 Okulda başarısız olan, kötü notlar yazmaya başlayan ve artık derslerini eskisi gibi düzenli çalışmayan çocuklarımıza karşı değişen davranışlarımızı düşünelim. Hayat arkadaşımızın işleri bozulmuştur, sıkıntıya düşmüştür, eskisi gibi neşeli, havalı ve hayat dolu değildir. Üstelik içine kapanmış, konuşmaz etmez, gelip gitmez olmuştur. Çiçeklerini döken orkide gibi!.. Ne yapıyoruz anda, ne düşünüyoruz? Kendi kendimize "Orkideler en az yılda iki üç kere çiçek açar." diyebiliyor muyuz yoksa gözümüzün önünde duran sadece umut vermeyen gövde mi?Şu hayatı en doğru yaşayanlar, hem öğretmen, hem de öğrenci olmayı başarabilenlerdi. Sadece öğretmen ya da sadece öğrenci olmakta ısrar edenler, bir süre sonra kendi özlerini tüketmeye başlıyor. Aynı şey sevgisini, inancını, kavgasını ve merhametini, hem varlıkta, hem de yoklukta gösterenler için de geçerlidir. Üstü elma dolu bir ağacı herkes sever, yiyeceklerle dolu bir masada herkes oturmak ister. Halaysa, herkes kalkıp katılır, gezme tozmaysa, herkes peşimize takılır. Sağlıkta, güzellikte ve varlıkta herkes yanımızda, herkes arkadaş, herkes can ciğer. Mesele, düştüğümüzde, elimizi kimin tuttuğu, yoklukta, yanımızda kimin durduğudur. Elbette bizim de öyle. Biz, zor duruma düşen çocuğumuzun, eşimizin, dostumuzun, komşumuzun ne kadar yanındayız? O, sevdiğimiz için çok kötü giden zaman diliminde, biz, kuruyan o gövdede, yarın açacak rengarenk çiçekleri ne kadar görebiliyoruz, görmeye çalışıyoruz?

 

 

8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page