“Muhalefeti topyekün susturmaya çalışıyor”
- Hamza Dalgıç
- 2 Nis
- 3 dakikada okunur
Lüleburgaz Emek ve Demokrasi Platformu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi, gözaltına alınması ve tutuklanmasının ardından meydana gelen protesto gösterilerinde gözaltına alınıp tutuklanan gençler için basın açıklaması düzenledi.



Lüleburgaz Emek ve Demokrasi Platformu, geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi, gözaltına alınması ve tutuklanmasının ardından meydana gelen protesto gösterilerinde gözaltına alınıp tutuklanan gençler için basın açıklaması düzenledi. Basın açıklamasını Lüleburgaz Emek ve Demokrasi Platformu üyesi Zelal Midilli okudu.
Uygulanan ekonomik politikaları eleştirerek sözlerine başlayan Zelal Midilli, halkın yüzde 85’inin açlık ve yoksulluk içerisinde olduğunu söyledi. Midilli, bu ekonomik tablonun sorumlusunun AK Parti ve MHP iktidarının olduğunun altını çizerken, 31 Mart yerel seçimlerinin ardından ilan edilmemiş bir olağanüstü hal durumunun uygulandığını ve bu kapsamda ülke muhalefetinin susturulmaya çalışıldığını aktardı.
Hükümetin yıllardır üniversite ve belediyelere uygulanan kayyum politikalarını şimdi de en büyük muhalefet partisine uyguladığını söyleyen Midilli, bunu protesto etmek isteyen öğrenciler başta olmak üzere herkese orantısız güç uygulandığını belirtti.
Görevi gereği alanlarda görev alan gazetecilerin de tutuklandığını belirten Zelal Midilli, öğrencilerin ve gazetecilerin şafak baskınları ile gözaltına alındığını belirtti.
Hukuk yoluyla seçme seçilme hakkını gasp eden tüm anti demokratik uygulamaların durdurulması gerektiğini kaydeden Midilli, bu baskıların yalnızca birleşik halk muhalefeti ile bastırılabileceğini belirtti.
“SORUMLUSU AKP-MHP İTTİFAKIDIR”
Ülkenin iflasın eşiğine geldiğini belirten Lüleburgaz Emek ve Demokrasi Platformu üyesi Zelal Midilli; “Demokrasi mücadelesinde gözaltına alınan ve tutuklu olanlar serbest bırakılsın! Kurulduktan sonra ilk siyasal dersini ABD’den alan AKP ve kurmayları emperyalizmin tüm isteklerini Türkiye’de uygulamaya koymuştur. Özellikle uygulanan ekonomik politikalar ülkeyi İflasın eşiğine getirmiştir.
Yüzyıllık Türkiye Cumhuriyeti birikimlerinin yerli ve yabancı sermayeye yok pahasına satmış ve ülkeyi dışa bağımlı hale getirmiştir. Bu Ülke de yaşayan Halkın yüzde 85 açlık ve yoksulluk içindedir. Bu açlık ve yoksulluğun sorumlusu AKP- MHP ittifakıdır.
AKP - MHP İktidarın uyguladığı politikalarla Ülkede temel insan hak ve özgürlükleri kullanılamaz durumdadır. Özellikle Yerel Seçimlerden yenik çıkan AKP Ülke de ilan edilmemiş olağanüstü hal uygulamaya başlamıştır. Uzun süredir tanımadığı Anayasayı bir tarafa koyarak yargı yoluyla ülkedeki tüm muhalefeti topyekün susturmaya çalışıyor” dedi.
“İSLAMCI BİR REJİM KALICI HALE GETİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR”
Midilli; “Sayın Cumhurbaşkanı isteği ile 23 yıldır uyguladığı siyasal politikalar sonucu Ülke de baskıcı İslamcı bir rejimi kalıcı hale getirmeye çalışıyor. Tek adam rejimi Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını garanti etmek için muhalefete hukuksal saldırılar gerçekleştiriyor.
Yıllardır Üniversiteler de ve Belediyeler de uyguladığı kayyum atama işlemini en büyük muhalefet partisinin (CHP) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına uygulayarak baskı ve şiddeti bir üst aşamaya çıkardı. Kayyum ve diploma iptalini demokrasiye saldırı olarak gören CHP ve toplumsal muhalefet, CHP çağrısıyla ülke genelinde bir direniş başlatmıştır.
Toplumsal ve sosyal olayların değerlendirmesin de sivil darbe içinde halkın genel seçim yoluyla Anayasal kurullar içinde İktidarı değiştirme hakkının engellenmesi olarak bilinir, kabul edilir. Darbeye direnmek temel insan hak ve özgürlüklerindendir. Yedi gün süren demokrasiye sahip çıkma nöbet ve yürüyüşleri bu nedenle yasal ve demokratik bir hakkın kullanımıdır. Devlet ve güvenlik güçleri bu eylemleri koruması ve kollaması yasal bir zorunluluktur.
AKP - MHP iktidarı ne yaptı? Barışcıl ve şiddetsiz yapılan demokrasi nöbet ve şölenlerini insafsızca saldırdı. Katılımcılarının büyük bir kısmının Üniversite öğrencilerinin başta olmak üzere tüm katılanlara tazyikli su, biber gazı ve yüz ve başlarını hedef alacak şekilde plastik mermi kullanarak acımasızca saldırdı” ifadelerini kullandı.
“12 EYLÜL’Ü GEÇTİ”
Görevi gereği etkinlik alanlarında görev yapan gazeteciler saldırıdan payını aldıkları gibi yasadışı olarak gözaltına da alınarak tutuklanmışlardır. Şafak baskınlarıyla gözaltına alınanların tümüne şiddet, baskı, ters kelepçe kullanılarak suç işlenmiştir.
Bu baskınlar da İzmir'de gözaltına alınan gazeteci, eşi, 2 yaşındaki çocuğunu da gözetim altına alınarak adliyeye götürülmesi şiddet ve baskının 12 Eylül askeri faşist darbesini de geçtiğinin göstergesidir. Demokratik ve Laik bir ülke istemi ile yapılan gösteriler 68 ilde gerçekleşmiştir” açıklamalarında bulundu.
“ANTİ DEMOKRATİK UYGULAMALAR DURDURULMALIDIR”
Sözlerine devam eden Midilli; “İstanbul, Ankara, İzmir, Bolu, Kocaeli, Bursa, Eskişehir ve Çanakkale gibi illerimiz de yapılan gece baskını gözaltıları ve sonrası tutuklamalarda 5000 kişiye şiddet ve baskı kullanılmıştır. Demokratik hakkını kullanan demokrasi nöbetlerin de ve yürüyüşün de bulunan tüm katılımcılar için isteklerimiz;
Gözaltında olanlar ve tutuklananlar derhal serbest bırakılmalı, emniyet kuvvetlerinin uyguladığı ev baskınları ve operasyonlar derhal durdurulmalıdır.
Üniversite ve belediyelere yönelik hükümetimin kayyum politikaları son bulsun. Gözaltına alınmış Belediye Başkanları, meclis üyeleri ve seçilmiş rektörler derhal görevlerine döndürülmelidir.
Orantısız güç kullanan şiddet uygulayan biber gazı ve plastik mermi ile etkinliklere katılanları yaralayan emniyet güçleri derhal yargılanmalıdır. Hukuk yoluyla seçme seçilme hakkını gasp eden tüm anti demokratik uygulamalar durdurulmalıdır.
Demokratik kamuoyu olarak bizi de bu saldırılara karşı büyük halk kitleleri olarak bir araya getiren birleşik halk muhalefetini sürekli kılacak bir strateji oluşturarak muhalefetimizi yükseltmeliyiz. Buda geniş koordinasyon, kolektif akılla doğru sonuç alıcı bir süreçte ilerleyerek olur. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” diyerek sözlerini noktaladı.
Comments