top of page

Makasın ucundan, Lüleburgaz’dan dünyaya!

Henüz 11 yaşında bir kuaför salonunda başlayan yolculuk, yıllar sonra uluslararası sahnelere uzandı. Sibel Bircan Bilgiç, Lüleburgaz’dan dünyaya uzanan makasının ucuyla binlerce kişiye ilham veriyor.

ree
ree
ree
ree

Henüz 11 yaşındayken Lüleburgaz’da bir kuaför salonunda işe başlayan Sibel Bircan Bilgiç, bugün uluslararası markalarla çalışan, binlerce kişiye eğitim veren bir kuaför ve stil danışmanı. Hayatını “üretmeye, öğrenmeye ve paylaşmaya” adayan Bilgiç, “Ben hiçbir zaman kabıma sığamadım, yaptığım iş beni dünyaya açtı,” diyor. Köyde doğayla iç içe, sade bir yaşam… Ama o sade yaşamın ardında yılların emeği, sahne ışıkları, binlerce insanın dokunuşu var.’’

Sibel Bircan Bilgiç’in hikâyesi, küçük yaşta alınan bir kararın insanı nerelere götürebileceğinin en güçlü örneklerinden biri. Onunla hem mesleğe adım atışını hem de içsel yolculuğunu konuştuk.

Sibel Hanım, sizi biraz tanıyabilir miyiz?

12 Haziran 1974 Üsküdar doğumluyum. Çocukluğum Pendik’te geçti. 1985 yılında, henüz 11 yaşındayken ailemle birlikte Lüleburgaz’a taşındık. Durak Mahallesi’ne yerleştik. O dönem ailem bana iki seçenek sundu: “Ya okuyacaksın ya çalışacaksın.” Ben o yaşta üretmeyi, insanlarla iç içe olmayı seçtim. Çalışma hayatına atılmaya karar verdim. Bu karar belki de tüm yaşamımı şekillendirdi.

Lüleburgaz’da bir kuaför salonunda işe başladım ve aslında farkında bile olmadan hayatımın mesleğine adım atmış oldum. O yaşta sadece çalıştığımı sanıyordum ama bugün geriye dönüp baktığımda, o yıllar beni bugünkü Sibel yapan temel taşlarmış.

Kuaförlüğü seçmenizde sizi en çok etkileyen şey neydi?

Aslında tamamen kader diyebilirim. Çünkü o dönem bilinçli bir tercih değildi, ama içimde hep bir üretme, bir yaratma isteği vardı.

Bir gün salonda çalışırken biri bana “Galiba bu işi çok seviyorsunuz, parmaklarınız saçların arasında akıp gidiyor” dedi. Ben de o kişiye dönüp, “Eğer ailem beni bir kuaförün değil de bir terzinin yanına verseydi, bugün saç taramak yerine kıyafetlerimi sergiliyor olurdum” demiştim. Çünkü insan kendi kabına sığmıyorsa, hangi işi yaptığı gerçekten fark etmiyor.

Benim için kuaförlük, sadece bir meslek değil; duygularımı, estetik bakışımı ve insan sevgimi birleştiren bir ifade biçimi oldu. Saç bir kadının en güçlü simgesidir. Ona dokunmak, aslında bir hikâyeye dokunmaktır.

Mesleğinizin ilk yılları nasıldı, neler yaşadınız?

İlk yıllarım gerçekten zordu. Küçük yaşta iş hayatına atıldım; hem çocuk olmanın hem de bir zanaatı öğrenmenin yükünü aynı anda taşıdım. Uzun saatler çalışıyorduk, ellerimiz suyun içinde nasır tutardı ama o yorgunluğun içinde büyük bir öğrenme arzusu vardı.

Dört yılın sonunda artık işin teknik kısmını çözmeye başlamıştım, ama bu kez de öğrendiklerim bana yetmemeye başladı. 1992 yılında kendi salonumu açmaya karar verdim. O dönem Lüleburgaz’da profesyonel eğitim almak çok zordu. Ben de İstanbul’daki ünlü salonlarda aylarca çalışarak kendimi geliştirdim.

Her yeni teknik, her farklı usta bana bir şey öğretti. Bu mesleğin asıl büyüsü de burada zaten: Ne kadar bilirsen bil, hep öğrenecek bir şey kalır.

Yurtdışına uzanan süreç nasıl gelişti?

1997 yılı benim için bir dönüm noktası oldu. O zamana kadar sadece Türkiye’de eğitim almıştım, ama artık dünyayı görmek istiyordum.

Birçok dünyaca ünlü markadan eğitim alma fırsatım oldu: Vidal Sassoon, Tony&Guy, Pivot Point gibi markalar. Bu eğitimler mesleki vizyonumu tamamen değiştirdi.

Ama yine de kendime şunu söyledim: “Teknik yetmez. Bir insanın tarzını bütünüyle okuyabilmelisin.” Bu düşünce beni vizajizm eğitimine yöneltti. Yani kişinin yüz hatlarına, vücut yapısına ve tarzına göre saç tasarımı yapmayı öğrendim. Bununla da kalmadım; diksiyon, sahne duruşu ve stil danışmanlığı eğitimleri aldım. Çünkü bir kadına sadece saç açısından değil, bütün olarak bakmayı öğrenmek istedim.

Taktığı küpeden giydiği ayakkabıya kadar her detay onun stilini oluşturur. Ben de bu bakış açısıyla kuaförlüğü bir sanat dalına dönüştürmeye çalıştım.

Sosyal medyadaki varlığınız size nasıl bir kapı açtı?

Aslında her şey bir Facebook hesabı açmamla başladı. Amacım sadece müşterilerime yaptığım saç modellerini göstermekti. Fakat sayfa beklediğimden çok daha hızlı büyüdü. Meslektaşlarımdan mesajlar almaya başladım; “Bu tarama tekniğini nasıl yaptınız?” diye soranlar oluyordu.

O ilgiyi görünce çalıştığım firmaya gittim, dedim ki: “Facebook üzerinden eğitim isteyenler var, ne yapabilirim?” Firma beni destekledi ve hemen bir eğitim tarihi belirledik.

Ama içimde bir korku vardı: “Ya kimse gelmezse?”

Firma sahibi gülerek, “Kimse gelmezse bir kahve içer gideriz” dedi. İlk eğitime sadece 9 kişi geldi.

Bir ay sonra bir eğitim daha yaptık, bu kez sayı katlandı. 9 kişiden başlayıp şuana kadar 3000 kişiye uzanan bir yolculuk oldu.

Bu sürecin sonunda L’Oréal Matrix Eğitim Müdürü Reyhan Başkan bir gün eğitimime geldi. Saç çalışmamı izledi ve sonunda bana elini uzatarak, “Bizimle çalışmak ister misiniz?” dedi. Ben de hiç düşünmeden “Evet!” dedim. İşte hayatımın en büyük dönüm noktası o andı.

6-Loreal ekibinde çalışmak size neler kattı?

L’Oréal ile çalışmak bir hayaldi ve o hayal gerçeğe dönüştü. Türkiye’nin dört bir yanında eğitim turlarına çıktık. Her ay bir haftalık turnelere gidiyor, her şehirde farklı kuaförlerle buluşuyordum. Sonrasında L’Oréal Matrix World Tour Team ekibine seçildim. Bu ekibe ilk defa bir Türk alınmıştı ve o kişi bendim. Yedi yıl boyunca dünyanın dört bir yanında binlerce kişi önünde sahneye çıktım. Almanya, Hollanda, İran, İtalya, İsviçre, Kıbrıs… Her yerde eğitim verdim, şovlar yaptım. Ayrıca Türkiye’de Estetica Dergisi’nde Eda Taşpınar ile kapak çalışması yapan ilk kuaför oldum. O an, hem benim hem de ülkem için büyük bir gururdu. Rüya gibi yıllardı, hem çok yorucuydu hem de çok öğreticiydi.

Şu anda nasıl bir yaşam sürüyorsunuz?

Son dört, beş yıldır biraz daha sakin bir hayatı tercih ettim. Uzun yıllar boyunca çok tempolu bir hayat yaşadım; artık içsel bir dengeye yönelmek istedim. Şu anda bir köyde yaşıyorum, doğayla iç içe, toprağa basarak. Mesleğime devam ediyorum ama artık daha çok bireysel ve özel eğitimlere yöneldim. Bir kişiye bile dokunsam, onun hayatında fark yaratabiliyorsam, benim için büyük mutluluk. Köyde yaşamak bana iyi geliyor. Her sabah doğayla uyanmak, sessizliği dinlemek, kendi cennetimi yaratmak gibi. Gerçekten inanıyorum ki her insan kendi cennetini yaratabilir. Ben kendi cennetimi köyde buldum.

Kişisel gelişimle de ilgilendiğinizi biliyoruz. Bu yönünüzden bahseder misiniz?

Evet, mesleki gelişimin yanında kişisel ve ruhsal gelişim de benim için çok önemli. Yaklaşık 30 yıldır bu alanla ilgileniyorum. Nefes teknikleri, meditasyonlar, inzivalar, biyoenerji… Çünkü ben insan olmanın bir bütün olduğuna inanıyorum. Sadece işte başarılı olmak yetmiyor; ruhen de dengede olmak gerekiyor. Kendini tanımadan, üretmek mümkün değil. İçsel yolculuğuma çıktığımda, aslında mesleğimin de ne kadar derin olduğunu fark ettim.

Mesleğe yeni başlayan gençlere neler önerirsiniz?

Bizim zamanımızda eğitim almak çok zordu. Bugün YouTube’dan bile öğrenilebiliyor ama bu iş sadece izlemekle değil, uygulamayla öğrenilir. Uygulamalı eğitimler hâlâ en etkili olanıdır. Yeni başlayanlara tavsiyem: Önce kendinizi yetiştirin, sabırlı olun. Gerçek bir ustalık ancak zamanla gelir. Çağ değişti, buna ayak uydurmak lazım ama kökleri unutmadan.

Sosyal medya sizce mesleği nasıl etkiliyor?

Sosyal medya iki ucu keskin bir bıçak. Bir yandan tanıtım, reklam ve öğrenme için harika bir platform; diğer yandan insanı kendinden uzaklaştırabiliyor. Bugün herkes birine benzemeye, bir kalıba girmeye çalışıyor. Oysa en güzeli, kendi versiyonumuzun en iyi hali olabilmek. Sosyal medyayı doğru kullanmak, yönetebilmek ve kim olduğunu unutmamak çok önemli.

Bir kuaför salonunda başarı sizce nasıl ölçülür?

Benim için bireysel başarıdan çok ekip başarısı önemlidir. Bir kişinin parlaması değil, herkesin aynı ışığı taşıması değerlidir. Bir salonun ruhunu ekip oluşturur. Bu yüzden bilgi paylaşımına, birlikte öğrenmeye ve gelişmeye çok önem veririm. Gelişim hiç bitmeyen bir süreçtir. Benim için başarı, birlikte büyüyebilmek ve birbirine ilham verebilmektir.

Yorumlar


bottom of page