Yüzyıllar önce İngiltere Canute adlı bir Kral tarafından yönetiliyordu. Diğer Krallar ve önemli kişiler gibi Canute’ nin etrafında ‘da sürekli onu öven dalkavuklar bulunuyordu.
Bunlar arasında, ikide bir Kral Caunte ye “Sen dünyanın en büyüğüsün” diyeni de vardı “Majesteleri, dünyada sizden güçlü kimse yok” diyeni de kimisi de “Hiç kimse size karşı gelmeye cesaret edemez” diye övüyordu onu.
Kral akıllı bir adamdı ve böyle şeyleri duymaktan sıkılmıştı.
Bir gün adamlarıyla deniz kıyısında yürürken dalkavuk ruhlu bazı kişiler yine onun hakkında övücü söz söyleme yarışına girdiler. Bu duruma canı sıkılan Kral Canute onlara bir ders vermeye karar verdi.
- Dediğiniz gibi, dünyanın en büyük adamı benim, değil mi? Diye sordu,
- “Evet Majesteleri” diye bağırdılar.
- “Anlıyorum” dedi Kral tahtımı getirin sahile ineceğiz
- “Emriniz üzerine efendimiz” diye bağırarak kralın tahtını kumların üstüne taşıdılar.
- “Biraz daha yaklaştırın, suyun yakınına koyun” dedi Kral tahtını getirdiler.
Kral önünde uzayıp giden okyanus ‘a gitti, sonra da:
- “Bir dalga gelmek üzere” dedi “Emredersem hayır” demeye cüret edemiyordu. Bir kısmı açıkça:
- “Siz emrederseniz dalga duracaktır efendim” dediler
Bunun üzerine Kral Canute:
- “Sakinleş deniz” diye bağırdı. Dalgalar gelmeyin ayağımı ıslatmayın diye emir verdi.
Bir süre bekledi. Sonra ince bir dalga geldi ve ayağını ıslattı.
Kral Canute
- “Bu ne cesaret! Su geri çekil!” diye bağırdı “Önümden çekilmeni emrediyorum.”
Deniz dahada yükseldi ve dalga Kralın tahtına kadar geldi. Kralın sadece ayağı değil, üstü başı da ıslandı. Adamları önüne geçerek onu korumaya çalıştılar. Panik içindeydiler ve Kralın delirip delirmediğini anlamaya çalışıyorlardı.
Kral Canute ise
- “Arkadaşlarım” diye seslendi. Gördüğünüz gibi, sizin söylediğiniz kadar büyük ve güçlü değilmişim. Belki bugün bir şey öğrendiniz. Belki istediği zaman okyanuslara egemen olan bir Allah‘ın varlığını hatırladınız. Şimdi lütfen övgülerinizi bana değil , ona iletin bakalım
Adamları başlarını salladılar. Canute tacını çıkardı: ve bir daha hiç giymedi.
PADİŞAH ÇOK VERİR
Padişahlardan biri, bir gün denetlemek üzere küçük çocukların eğitimiyle ilgilenen medreselerden birine uğradı. Medresenin hocasıyla konuşurken bir yandan gözüyle etrafı süzmekte olan Padişahın dikkatini medrese tahsil gören çocuklardan biri çekti. Çocuk hal ve hareketiyle cin gibi bir çocuğa bakıyordu.
“Oğlum” dedi sen bu sınıfta kaçıncısın?
Çocuk:
“Bunu söyleme bana düşmez Padişahım. Hocam cevap versin. Diye mukabele etti.
Padişah hocasına sorduğunda, çocuğun sınıfta birinci olduğunu öğrendi.
Bunun üzerinde Padişah:
“Aferin oğlum sana” diyerek çocuğa bir altın verdi.
Ama çocuk altını almak istemedi. Sebebini sorduğunda Padişaha:
Akşam eve döndüğümde annem ve babam bu altını nerden bulduğumu sorarlarsa ne cevap veririm? Dedi
Padişah “benim verdiğimi söylersin” dedi
Çocuk: Padişahım inanmazlar. Padişah verseydi böyle az vermezdi. Bir kese verirdi derler.
Padişah güldü ve:
“Sen gerçekten çok zeki bir çocukmuşsun” diyerek, hediye edeceği altın miktarını bir keseye çıkardı.
Comments