top of page

KAVRAYABİLMEK  

Avustralya’da, bir spor salonunun camında bir reklam; zayıf ve bronz tenlibir kadın, hemen yanında şu yazıyor:“Bu yaz, denizkızı mı olmak istersiniz, yoksa bir balina mı?”Afişteki mankenin fiziksel özelliklerinden çok uzak olan orta yaşlı birkadın, spor salonunun reklamına sesli bir cevap veriyor: İlgilenenlere duyurulur :”Balina olmak istiyorum ”der. Ve devam eder.“Balinaları arkadaşları asla yalnız bırakmazlar, yunuslar, denizaslanlarıile denizde yüzer, oynarlar. Polinezya adalarının mercan kayalıkları gibi muhteşem yerleri görme şansına sahiptirler. Balinalar harika şarkı söylerler, CD’leri bile vardır. Bazı insanlar dışında, onlara zarar vermek isteyecek tek bir varlık yoktur. Dünya’da herkesin sevdiği, koruduğu ve hayran kaldığı şahane hayvanlardır. Ya denizkızı nasıl bir şeydir?Öncelikle, denizkızı diye bir şey yoktur. Ben balina olmayı tercih ederim.Medya sadece zayıf insanların güzel olduğunu savunuyor ama bençocuklarımla dondurma yemeyi, dostlarımla sohbet etmeyi, arkadaşlarımla çikolata paylaşmayı çok seviyorum. Zamanla kilo alıyoruz; çünkü kafamıza o kadar çok bilgi yüklüyoruz ki beynimizde yer kalmıyor. Dolayısı ile bedenimizin diğer bölümlerine yerleşmeye başlıyor. Yani, biz kilolu değiliz, inanılmaz kültürlü, eğitimli ve mutluyuz.” Çocukluğumuzda ablalarımız, kız kardeşlerimiz oyunlarında yer alan bebekleri ya bezden yapar, yâda pazardan aldıkları plastik bebekleri kullanırlardı. Fazla özenli olmayan bu bebekler, onların en şirin arkadaşlarıydı. Kurdukları hayal dünyalarıyla bambaşka bir âlemde yaşarlardı. Her şeyin aşırı tüketime dayandığı günümüzde ise yaşam tarzımız gibi bebeklerimizde değişti. Avuç içi büyüklüğündeki rüya bebekler kız çocuklarımızın hayal dünyalarını kaplamaya başladı. Her şeyin aşırı tüketime dayandığı günümüzde, yaşam tarzımız medyanın güdümünde değişti. Avuç içi büyüklüğündeki rüya bebekler kız çocuklarımızın hayal dünyalarını kaplamaya başladı. Barbie adı verilen mavi gözlü, sarı saçlı, uzun bacaklı, mükemmel vücutlu bebeklerdi bunlar. Çok tutulan bu bebeklerin adını kullanarak kızlar için makyaj malzemeleri, parfümler, ojeler, barbie desenli giysiler, tokalar, çantalar, nevresim takımları, çoraplar ve daha bir sürü şeyler üretildi. Değişik ürünlerden etkilenen çocukların bunlara karşı olan talepleri bitmek bilmiyordu. Büyüyünce de hedefleri incecik bir bedene sahip olmak arzusuydu. Çocukların yaşam ve tüketim tarzını çok etkileyen bu tip oyuncaklar eğitimciler tarafından da eleştiriliyordu. Onların bedenleriyle ilgili gerçekçi olmayan beklentilere girmelerine, memnuniyetsizlik yaşamalarına, psikolojik sorunlara yol açabileceğini anlatıyordu. Değişik isimlerle anılan bu bebeklerin filmi, battaniyesi, defteri, silgisi, terliği, tişörtü derken tüketimi yüksek bir pazar oluşturuldu. Burada oluşan oyun alanındaki ticaretin tehlikeli yanı, çocukların kendilerine hem fiziksel, hem de kültürel olarak bu bebeklerin gerçek olmayan yaşam biçimini model olarak alması. Zira oyun çocuğun gerçek hayatının provasını yaptığı bir alandır. Bebekle oynarken sorumluluklar alır, anne olur, ona bakar, mama yedirir. Oyun çocuk ve bebek arasında döner. Oyuncak bebek, daha bebektir çocuğun gözünde. Yani çocuktan daha küçüktür, onun bakımına muhtaçtır. Ama bu bebeklerde oyun tersine çevriliyor. Çocuk bebekle oynamıyor, bebek çocukla oynuyor. Zira bu oyunun kuralları önceden belirlenmiş durumda olup, çocuk hiçbir şekilde oyuna müdahale edemiyor. Dario Fo ve Franca Rame'nin yazdığı, Füsun Demirel ve Mert Küçülmez'in uyarladığı “Ben Rozi” adlı tiyatro eserini izledim. Sistem içerisinde, insanlara dayatılan "ideal beden “algısını, özellikle kadın bedenini bir meta olarak gören ve öyle olmalarını direten ideolojiye eleştirel bakış açısı sunan eser çok güzeldi. Günümüzde belirli ölçülerle sınırlanmış ince vücut ölçüleri, sistem tarafından hedef olarak sunuluyor.

 Çocukların yeteneklerinin gelişeceği bir dönemde bu tür oyunlar çeşitli olumsuzluklara neden olabiliyor. Belirli ölçülerle sınırlanmış ince vücut ölçüleri, hedef olarak sunuluyor. Bu hedef büyük bir erdemmiş gibi anlatılıyor. Küresel modern yaşamda oyuncak bebek gibi görünüm destekleniyor. Hâlbuki çocuk gelişimde, en önce kişilik oluşması önemlidir. Tabii burada konuyu irdelerken şişmanlığında sağlıksız bir yaşam biçimi olduğunu biliyoruz. Çocuklarımız bedenini sevmeli, bedeninin kafesine sıkışıp kalmamalıdır. Zekâlarıyla, bilgileriyle, görüşleriyle, yaşama olan duyarlılığı, sorumluluğu ile toplumdaki etkinliklerini arttırmalıdırlar.


22 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page