Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı.
Hemen bir not yazdı, yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğle yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu.
Akşam eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı.
Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki iki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduktan sonra, bir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu ıslık çalarak tuttu.
Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreyen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu.
Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman halkı.
Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar.
Bütün bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan bir tebessümün sonucuydu.
****
BU DA GEÇER
Dervişin biri uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye varır. Karşılaştığı köylülere kendisine yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler, dervişe kendilerinin fakir ve evlerinin de küçük olduğunu söyleyip onu Şakir diye birinin çiftliğine yollarlar. Derviş yola koyulur. Yolda rastladığı köylülerin anlattıklarından Şakir bölgenin en zenin kişilerinden biri olduğunu anlar. Bölgede ki ikinci zengin ise Haddad adında bir başka çiftlik sahibidir.
Derviş, Şakir’in çok iyi karşılanır. Yer içer, dinlenir Şakir’de ailesi de hem misafirperver hem gönlü geniş kişilerdir.
Yola çıkma zamanı gelir…
Derviş, Şakir’e teşekkür ederken; ‘zengin bir insan olduğun için hep şükret’ der.
Şakir şöyle cevap verir; “hiçbir şey olduğu gibi kalmaz, bazen görünen gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer…’
Derviş yol boyunca bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Aradan birkaç yıl geçmiş, dervişin yolu yine anı bölgeye düşmüştür. Şakir’i hatırlar, ona uğramaya karar verir. Rastladığı köylülere, Şakir’i sorar.
‘Hoca o Şakir’mi?’ der köylüler, ‘o, iyice fakirleşti, şimdi Haddad’ın yanında çalışıyor’
Derviş hemen Haddad’ın çiftliğine gider, Şakir’i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. 3 yıl önceki bir selde sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlemez hale geldiği için çaresiz, selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad’ın yanından çalışmaya başlamıştır. Şakir ve ailesi, 3 yıldır Haddad’ın hizmetkarıydı.
Şakir bu kez dervişi son derece mütevazi olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır. Vedalaşırken Derviş, Şakir’e olup bitenlere çok üzüldüğünü söyler ve Şakir’den şu cevabı alır; “üzülme, unutma bu da geçer.”
Yedi yıl sonra dervişin yolu yine aynı bölgeye düşer. Ve büyük bir şaşkınlık içerisinde olanı biteni öğrenir. Haddad, birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varlığını en sadık hizmetkarı ve eski dostu Şakir’e bırakmıştır. Şakir, Haddad’ın konağında oturmaktadır. Geniş arazileri ve binlerce sığırıyla yine yörenin en zengini olmuştur. Derviş, eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır; “bu da geçer”
Birkaç yıl geçmiş Derviş yine Şakir’e uğramak istemiştir. Ona bir tepeyi gösterirler. Tepe de Şakir’in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır; ‘bu da geçer’
Derviş; “ölümün nasıl geçecek” diye düşünür ve gider.
Ertesi yıl Şakir’in mezarını ziyaret etmek için geri döner, ama orada mezar falan yoktur. Büyük bir sel gelmiş, bütün tepeyi süpürüp savurmuş, Şakir’den geriye hiçbir iz kalmamıştır.
O yıllarda ülkenin sultanı, kendisi için çok bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük olmalıdır ki, sultan mutsuz olduğunda umudunu tazelemeli, mutlu olduğunda umudunu tazelemek, mutlu olduğunda ise kendisine tembelliğe kaptırmasına izin vermemelidir.
Hiç kimse sultanı tatmin edecek böyle bir yüzüğü yapamaz. Bir gün sultanın adamları bu bilge dervişi bulur. Yardımını isterler. Sultan yüzük işine kafayı takmıştır.
Derviş, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp veriri. Kısa bir süre sonra yüzük sultana sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz, çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. derken üzerinde ki yazıya takılır, biraz düşünür ve yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır.
Yüzüğün üzerinde; “bu da geçer” yazmaktadır.
Comments