Kömürün çevresel etkilerinin geniş ölçüde bilinmesine ve sağlık üzerindeki olumsuz etkilerinin de toplum tarafından doğrudan tecrübe edilmesine rağmen kömürden çıkışın hâlâ büyük bir direnç konusu olduğu söylenebilir. Bunu, Mayıs 2024’te Soma’da gerçekleştirilen çalışmada da gözlemlendi. Nitekim 2014 yılından sonra iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin artırılmasına yönelik düzenlemelere ek olarak Maden Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, yer altı madenciliğinde çalışan işçilere asgari ücretin iki katından daha az ödeme yapılamayacağı hükme bağlandı. Haftalık çalışma süresi 37.5 saat ile sınırlandırıldı; haftalık tatil süresi ise bir günden iki güne çıkarıldı.
Bu iyileştirmeler, özellikle Soma gibi kayıt dışı maden ocaklarının ve kayıt dışı madenci istihdamının oldukça düşük olduğu bölgelerde, kömürü – sağlık ve çevresel risklere rağmen – bölge halkı için ayrıcalıklı bir konumda tutmaya devam ediyor. Bu durum, kömürden çıkış sürecinde toplumsal kabul edilebilirlik sağlama ve sosyal diyalog oluşturma gibi meseleleri daha da karmaşık hale getiriyor.
Refah kayıplarını açıkça tartışabilmeliyiz
İstihdam kaybı sonucu yaşanacak toplam gelir kayıplarını nicelleştirebilmek için Türkiye’de Sosyal Sigortalar Kurumu’na kayıtlı çalışanlara ilişkin verileri kullanarak bir analiz yapıldı. Buna göre kömür madenciliği sektöründe çalışan işçiler, alternatif işlerde çalıştıkları takdirde, kömürdeki kazançlarının ortalama % 60’ını elde edebiliyorlar. Bu ücret farkı, genç nüfus arasında çok daha yüksek olduğu gibi, bölgeler arasında da önemli değişiklikler gösteriyor.
Kömürden çıkışla birlikte ciddi gelir kayıpları yaşanacağına dair hipotezi güçlendiren bu bulgu, çifte asgari ücret uygulaması göz önünde bulundurulduğunda şaşırtıcı değil. Kömür madenciliğinin yüksek riskli doğası nedeniyle sektör çalışanlarına ödenen ücretler, başka ülkelerde de asgari ücretin oldukça üzerinde. Bu, anlaşılabilir bir durum: Ücret farkı, bir ‘‘risk primi’’ olarak değerlendiriliyor.
Toplulukların bu gelir avantajı kaybına direnç göstermesi muhtemel; hatta doğal bir sonuçtur. Esas mesele bu direnci aşabilmek ve toplumun bu dönüşüm sürecini kabul etmesini sağlayacak güçlü ve kapsayıcı bir sosyal diyalog mekanizması geliştirmek. Bu dönüşümün yol açabileceği olası refah kayıplarını açıkça tartışmanın, yani kartları açık oynamanın, bu zorluğun üstesinden gelmemizde önemli rol oynayacaktır.
Refah kaybı tazmininde teşvikler hesaba katılmalı
Refah kayıplarını hesaplarken ve nasıl tanzim edilebilecekleri üzerine düşünürken vurgulanması gereken bir diğer önemli konu ise kömür üretimini destekleyen devlet teşvikleri.
2014’ten sonra başlatılan çifte asgari ücret uygulamasının işverenlere yarattığı mali yükü hafifletmek için bu ödemelerin bir kısmı doğrudan devlet tarafından karşılanıyor. Bunun yanı sıra kömür sektörü; kapasite ödemeleri, kömür arama ve üretim teşvikleri, kamu işletmelerine doğrudan transferler ve satın alım garantileri gibi çeşitli sübvansiyonlarla ciddi şekilde destekleniyor. Bu sübvansiyonların güncel detaylı rakamlarına ulaşmak zor; ancak 2008 ile 2017 yılları arasında kömür madenciliğine yönelik toplam yıllık devlet desteğinin yaklaşık 335 milyon ABD doları civarında olduğu tahmin ediliyor.
Kömürden çıkış senaryosunda toplam refah kaybının tazminine ilişkin devlete düşecek mali yükü hesaplarken, devletin halihazırda sağladığı bu teşviklerin de bu yükten mahsup edilmesi gerektiğini hatırlamak gerekiyor.
Kömür yanlısı politikacılar – ekonomisi kömüre bağlı bölgelerde yaşayanlar için ciddi bir endişe kaynağı olan – kömürden çıkışla birlikte yaşanacak istihdam ve gelir kayıplarından sıklıkla bahsediyorlar. Dolayısıyla bu sürecin politik ve toplumsal açıdan kabul edilebilirliğini sağlamak için, bu konuya ciddiyetle eğilmek gerekiyor.
Dönüşümün yol açacağı istihdam ve gelir kayıpları netlikle ortaya konulmalı; en çok etkilenecek kesimler, iş kolları ve bölgeler belirlenmeli; bu kayıpların telafisi için ne kadar bütçe ayrılması gerektiği tespit edilmeli . Refah kayıpları meselesini kömürden çıkış tartışmalarının dışında tutmak, sürecin etkinliğini ve sürdürülebilirliğini ciddi şekilde riske atacaktır.
Comments