Çoktan beri İstanbul’a gitmemiştim. Bir fırsat geçti elime…
Bundan 25 gün evvel de Fethiye-İzmir-Çanakkale-Tekirdağ il ve ilçelerini gezdim. Anlayacağınız leyleği havada gördüm.
Dolaştığım tüm il ve ilçelerin cadde, sokak ve meydanlarını görünce “vayyy anasını” dedim.
O kaldırımlar, o küçük ve kısa sokakları bile “bal dök yala”
o muhteşem köprüler yollar, caddeler 30, 42, 45, 50 katlı binalar, tüneller, koskocaman otobüsler ve binlerce taksiler…
Farz edelim belediye başkanlarının birinci yılında öyle yağmurlar, öyle fırtınalar oluyor ki bunun sonucunda evler yıkılıyor, dükkanlar ve işyerlerinin içi su ile taşıyor. Köprüler yıkılıyor, asfalt yollar kendi kendine paramparça oluyor. toprak yollar çamur deryasına dönüyor.
iktidardaki partinin belediye başkanları ondan evvel ki yıl hiçbir felaket olmamış gibi sanki onların hiç günahları yokmuş gibi gerek televizyonlarda gerek yazılı basında hiç suçları yokmul gibi ağzına ne gelirse söylüyor.
A partisini yerden yere vuruyor. A partisinin zamanında hiç mi yağmur yağmıyor. Fırtınalar esmiyor mu?
B partisi ise her şeyi kabul ediyor ve yapılan belediye başkanlığı seçimi A partisinin başkanı kazanıyor.
Peki meteoroloji? Koca şehre o mu zarar veriyor. Ya A partisi aynı meteoroloji bir iki yıl yağmurları, fırtınaları, hortumları mı görmüyor, koskoca şehrin altı üstüne çıkıyor.
Her şey Allah’tan. Yağdıran da hortumları da onun eseri…
Allahınızı severseniz birbirinizi suçlamayı bırakın. İstanbul yalnız bir yıl için mi bu belaları başımıza örüyor.
Şunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Ne A partisinin ne de B partisinin suçu var…
Hepinize teşekkür ederiz. Dünyanın en muazzam en güzel bir İstanbul’u Türk halkına hediye etmişsiniz.
Sizlerden ne kadar iftihar etsek azdır.
Yapmayın etmeyin, birbirinize düşman olmayın. Tüm hizmet eden belediye başkanlarına teşekkür ediyoruz.
EKOLOJİK DENGE
Bir ülkede avcılar ormanda ceylan avlarken, ceylanların kendilerinden çok kaplanlarca avlandığını görürler ve bir karar alırlar. Hepsi birden ormanda kaplanlar için bir sürek avı düzenlerler.
Sonunda her şey avcıların istedikleri gibi olur. Ormanda hiç kaplan kalmaz ve avcılar rahat rahat avlanırlar.
Ancak bir müddet sonra ceylanların et ve derileriyle ilgili şikayetler gelmeye başlar ve avcılar ceylanların et derinlerden satamaz hale gelirler.
Bu durum karşısında avcılar uzman bir zoolog çağırmaya karar verirler. Bu uzman inceleme yaptıktan sonra raporunu hazırlar ve raporda şu ilginç sonuç vardır.
“Kaplanlar öldürülmeden önce ceylanların en zayıf ve güçsüz olanları sürünün arkasında kalıyordu ve kaplanlar onları avlıyordu. Kaplanlar ortadan kaldırılınca zayıf ve güçsüz ceylanlar hayatta kaldılar. Bunlar ise diğerleriyle birleştiler ve zayıf bir ceylan nesli ortaya çıktı. Dolayısıyla bu ceylanların et ve derileri eski değerini kaybetti.
Eğer ekolojik test yapılsaydı bu durum önceden tespit edilir, zayıfları avlayan kaplanlar öldürülmezdi.
Hedeflerimizi belirlerken nelerle karşılaşacağımızı önceden düşünmeliyiz.
Örneğin; kariyer basamağında hızlı yükselmek isteyen bir kişi, bu süreçte ailesini ve çevresini düşünmeden hareket ederse, sonuçta hedefini gerçekleştirse bile, ailesiyle olan ilişkileri bozulmuşsa o kişi çok başarılı sayılmaz.
Yapmamız gereken, bir hedef belirlemeden önce bu hedefin ailemizi, .evremizi ve sağlığımızı nasıl etkileyeceğini düşünmeden harekete geçmemektir.
Belirlediğimiz her hedefin bize kazandıracaklarının yanında bize kaybettireceği şeyler de vardır. Önemli olan kazandıklarının kaybettirdiklerinden çok daha önemli olmasıdır.
Comments