Ülkemiz, Cumhuriyet yönetimine geçtikten sonra demokratik bir ülke olma yolunda hızla ilerleme kaydetmiştir. Yalnız zaman zaman askeri müdahalelerle demokrasimiz kesintiye uğramıştır. Demokrasinin olmadığı yerde insan hak ve özgürlüklerinden söz etmek mümkün değildir.
Her kesimden, her vatandaşın temel hak ve özgürlüklerin korunması için, demokrasiyi geliştirmeli, hayatımızın her alanına yansıtmalıyız. Açıkça ifade etmek gerekirse; demokrasiyle yönetilen ülkelerde sivil toplum kuruluşları, devlet politikasını şekillendirebilir. Bunun sonunda da barış, hoşgörü ve adalet duyguları toplumun vazgeçilmez değerleri olarak yerini alır.
İnsanlık tarihinde mülk edinme işi ortaya çıkınca, insanlar arasındaki eşitlikte bozulmuştur. Bu bozulma ise bir süreç sonucunda had safhaya ulaşmıştır. Güçlü olanlar güçsüz olanları ezmiş, insanlar dünyanın her yerinde köleleştirilmiştir, bir mal gibi alınıp satılmıştır.
Bu eşitsizliği insan onuru kendine yedirememiştir. Son yıllarda çokça duymakta olduğumuz insan hakları ile ilgili çalışmalar çok eski yıllara dayanmaktadır ve insan hakları yüzyıllar boyunca büyük mücadeleler vererek kazanılmıştır.
İnsan hakları kavramıyla ilgili belgenin izine ilk olarak İngiltere’de (15 Haziran 1215) rastlanmaktadır. Baronlar ve Lordlar tarafından hazırlanıp krala sunulan “Hürriyetlerin Büyük Beratı” adlı belge, halkın haklarını krala karşı korumayı amaçlıyordu. Bu belgenin en büyük özelliği, yasanın kraldan üstün olduğu düşüncesini kabul ettirmesi ve yaymasıydı.
İnsan hakları konusunda ikinci önemli belge, 1776’da Amerika’da İngiltere’ye karşı yayımlanan “Bağımsızlık Bildirgesidir” Bu bildiri insanların eşit olduğunu, yaşama ve özgürlük haklarını savunuyordu.
1789 Fransız Devrimi’nden sonra yayınlanan “İnsan Hakları Bildirisi” de önemli kilometre taşlarından biridir. Eşitlik, özgürlük, kardeşlik kavramları kısa sürede dünyanın her yerine yayılmıştır.
10 Aralık 1948 “İnsan hakları Evrensel Bildirgesi’nin” Birleşmiş Milletler’in oy çokluğu ile benimseyip kabul ettiği gündür. Bu bildiri Birleşmiş Milletler örgütüne üye olan ülkelerin anayasası niteliğindedir.
Yasa herkes için aynıdır ve yasa önünde herkes eşittir. Bütün insanlar düşünce, gezi, haberleşme, örgütlenme, çalışma özgürlüğü, kişi ve konut dokunulmazlığı gibi bir takım haklara sahiptir ve bu hakların hepsine “İnsan Hakları” denir.
Ülkemizde insan haklarıyla ilgili ilk belge Tanzimat Fermanı’dır (1839).Bu fermanla padişahların bir takım yetkileri sınırlandırılmıştır. Ardından Islahat Fermanı (1856) ve Birinci Meşrutiyet (1876) ile halka verilen haklar biraz daha genişletilmiş fakat uygulanamamış, kağıt üzerinde kalmıştır. Cumhuriyet ile birlikte gelişme kaydedilmiştir.
1961 ve 1982 anayasalarında insan hakları ile birçok temel ilkeye yer verilmesine rağmen, insan haklarının tam olarak hayata geçirilmesi ile birlikte bu sorun tam olarak çözüme kavuşacaktır.
İnsan hakları Avrupa Sözleşmesi doğrultusunda kurulan komisyon, Avrupa Konseyi Üyesi Devletler ve İnsan Hakları Avrupa Divanı, insan haklarının uygulanıp uygulanmadığını kontrol eder.
Comments