top of page
Yazarın fotoğrafıHamza Dalgıç

İnönü’yü andılar

Lüleburgaz CHP İlçe Başkanlığı, İsmet İnönü’nün ölüm yıldönümü dolayısıyla basın açıklaması düzenledi.


Lüleburgaz CHP İlçe Başkanlığı, İsmet İnönü’nün 51. ölüm yıldönümü anısına Lüleburgaz CHP İlçe Başkanlığı’nda basın açıklaması düzenledi. Basın açıklamasını Lüleburgaz CHP İlçe Başkanı Ali Can okudu.

İsmet İnönü’nün askeri ve siyasi hayatındaki başarılarını özet olarak anlatan Ali Can, İnönü’nün ünvanlarını kaç yılında aldığı ve ünvanlarını kaç yılında bıraktığı gibi konularda da bilgi verdi.

İnönü’nün çok partili hayatı başlatarak Türk demokrasisine büyük katkı sunduğunu belirten Ali Can, İnönü’nün iktidar partisini denetleyecek muhalefet partilerinin olması gerektiğini düşünen bir siyasetçi olduğunun altını çizdi.

“MİLLİ ŞEF”

İsmet İnönü’nün siyasi ve askeri hayatını özetle anlatan Lüleburgaz CHP İlçe Başkanı Ali Can; “Mustafa İsmet İnönü, 1884 yılında İzmir’de dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta tamamladı. Mühendishane Askeri Lisesinden mezun olup, 1901 yılında Topçu subayı yetiştiren bir okul olan Mühendishane-i Berri-i Hümayun’a kaydoldu. 1903’te bu okulu Topçu teğmeni olarak bitirdi.  1906’da Harp Akademisinden birincilikle mezun oldu ve kurmay yüzbaşı rütbesiyle Edirne’deki 2. Orduda görev aldı.

1909 yılında başlayan 31 Mart ayaklanmasını bastırmak için gelen Hareket ordusunda, 1911-1912 yıllarında Yemen isyanının bastırılmasında görev aldı.  I. Dünya Savaşında Kafkas cephesinde 2. Ordu’da görevlendirildi. Suriye cephesinde de savaştı. 1916 yılında Mevhibe Hanımla evlendi. 4 çocuğu oldu. 1918’de Harbiye Nezaretinde Müsteşarlığa atandı. Kurtuluş Savaşı’nda, Ankara’ya gelerek milli mücadeleye katıldı ve TBMM’de Edirne milletvekili oldu. Bakan oldu. Milletvekilliği ve bakanlığı da uhdesine alarak Batı Cephesi komutanlığına getirildi.

Birinci ve İkinci İnönü Muharebelerini kazandı. Birinci İnönü savaşı sonunda tuğgeneral oldu. Afyon, Kütahya, Eskişehir savaşlarıyla Sakarya ve Büyük Taarruz’da da çok önemli görevler üstlendi. Savaş sonrası Mudanya Mütarekesi’nde Türk delegasyonuna başkanlık etti. 2 Kasım 1922’de Dışişleri Bakanı oldu. 22 Kasım 1922’de toplanan Lozan Barış Konferansı görüşmelerinde Heyet Başkanı olarak Türkiye’yi temsil etti. 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşmasını imzaladı.

Ekim 1923 – Kasım 1924 ve Mart 1925 – Kasım 1937 arasında Başbakanlık görevini yürüttü. Kasım 1923’te Cumhuriyet Halk Partisi’nin başkan vekili oldu; Kasım 1938’den Kasım 1972’ye kadar Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanlığını yaptı.  Atatürk’ün vefatından sonra Cumhurbaşkanı seçildi ve Mayıs 1950’ye kadar bu görevde kaldı.

1938 yılı Aralık ayında CHP’nin “Değişmez Genel Başkanı” seçildi ve kendisine “Milli Şef” sıfatı verildi. Mayıs 1946’da “Milli Şef” ve “Değişmez Genel Başkanlık” ünvanını bıraktı. II. Dünya Savaşı sırasında savaş dışı kalarak Türkiye’yi savaşın yıkımlarının dışında tutmayı başardı” dedi.

“ATATÜRK’ÜN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ”

Can; “Kasım 1961 – Şubat 1965 arasında tekrar Başbakanlık yaptı. 1972 yılında Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanlığı ve Milletvekilliğinden istifa etti. Ölümüne kadar Cumhuriyet Senatosu doğal üyeliği görevini sürdürdü. 25 Aralık 1973 tarihinde vefat etti. Devlet Töreni ile Anıtkabir’de toprağa verildi.

İsmet İnönü, 1919-1922 Ulusal Kurtuluş Savaşında, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanında ve Cumhuriyet devrimlerin hayata geçirilmesinde Büyük Atatürk’ün sağ kolu ve en büyük destekçisi olarak çalıştı. Kurtuluş savaşı ile ülkenin kurtarılması, laik Cumhuriyetin temellerinin atılması ve Batılılaşma yolunda yol kat edilmeye başlanması Atatürk’ün eseridir. Bu çabalarında Atatürk’ün en önemli yardımcısı İnönü olmuştur. İnönü, Cumhuriyet Devrimlerinin kurumsallaştırılmasında, çok partili hayata geçişte (1945) ve 1950-1971 döneminde rejimin otoriter bir siyasal sisteme sürüklenmesinin önlenmesinde de yaşamsal bir rol oynamıştır.

Zaman zaman bazı konularda birbirlerinden değişik düşünmelerine rağmen Atatürk, İnönü’nün düşüncelerine genelde büyük önem vermiş ve O’na her zaman güvenmiş, gerek Kurtuluş Savaşında gerek Kurtuluş Savaşı sonrası en önemli siyasal görevleri İnönü’ye vermiştir. Kurtuluş Savaşı başlayınca Atatürk, o zaman daha albay olan İnönü’yü Erkan-ı Harbiye reisliğine (Genelkurmay Başkanlığına) atamış, İnönü’den Lozan Barış görüşmelerini yürütmesini istemiştir.

Çetin geçen Lozan Barış görüşmelerinde de İnönü, Atatürk’ün desteğini daima arkasında bulmuştur. Şubat 1925’de Şeyh Said isyanı çıktığında Atatürk İnönü’yü Başbakanlığa getirmiş, yıllar geçtikçe hükümet işlerinin yürütülmesini İnönü’ye bırakmıştır.

İnönü, Atatürk’e büyük saygı duyar, ülkeyi kurtaran ve çağdaş uygarlık düzeyine yükseltmeye çalışan Atatürk’e, “Büyük Atatürk” diye atıfta bulunurdu. İnönü, “Ben Atatürk değilim. Atatürk’ten beklediklerinizi benden bekleyemezsiniz” diyerek Atatürk’ün eşi olmayan büyük bir devlet adamı olduğunu her zaman kabul etmiştir” ifadelerini kullandı.

“BU BAYRAK HİÇ İNMEZ”

Sözlerine devam eden Can; “İnönü, 20 Eylül 1937’de başbakanlık görevinden ayrıldı. O yıllarda, İnönü ekonomide devletçi politika taraftarı idi. İktisat Bakanı Celal Bayar ise özel sektörün ekonomik hayatta daha fazla rol oynamasını istiyordu. Atatürk, bu konuda Bayar’a arka çıktı. Daha sonra da İnönü’nün “bir süre istirahat etmesini” önerdi. Diğer bir deyişle, İnönü’nün başbakanlıktan ayrılması Atatürk ile kişisel çekişmelerinin sonucu değil, takip edilen politikalar ile ilgili bazı görüş ayrılıklarının sonucu idi.

Lozan Konferansı sırasında İsmet Paşa, bir taraftan Ermeni teröristler, diğer taraftan Çerkez Ethem gibi isyancı hainler tarafından öldürülmek isteniyordu. Ama o,  kendi hayatını değil, milletin hayatını düşünüyordu.  O, Lozan’da asıl büyük suikastın Türk Milletine hazırlandığını görüyordu.  Kendisine yönelik suikast iddialarını pek ciddiye almayan İsmet Paşa, önünde Türk Bayrağı takılı otomobiliyle Lozan caddelerinde dolaşıyordu. Lozan Polis Müdürü bir tedbir olarak İsmet Paşa’nın, otomobilindeki o bayrağı kaldırmasını istemişti. İsmet Paşa bu teklifi şiddetle reddederek “Bir İsmet Paşa ölür, yerine başka biri gelir, göreve devam eder ve bu bayrak hiç inmez” demiştir.

İnönü, kendisinin de yanılabileceğini söyler, ancak geçmiş deneyimlerinden daima ders çıkardığı için aynı hatayı ikinci defa yapmamaya çalışırdı. İnönü, hayatı, hep bir sınavlar dizisi olarak görmüştür. Lozan Antlaşmasının imzalanmasından sonra gazetecilere, “İşte görüyorsunuz, mektepte imtihanı verdik, çıkıyoruz” demiştir.

İnönü, Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonra, Atatürk ile birlikte devletin ve toplumun Batılı bir çizgide yeniden inşa edilmesine çalışmıştır. 1925 yılında Şeyh Sait isyanı çıktığında, hükümete olağanüstü yetkiler tanıyan Takrir-i Sükûn Kanunu’nu çıkararak isyanı o günün koşulları içinde kısa bir sürede bastırmıştır. “Devlet eşkıyaya ödün vermez” sözü, o dönemden itibaren Türkiye’nin siyasal söyleminde yerini almıştır” açıklamalarında bulundu.

“DEMOKRASİ’NİN GÜÇLENMESİNİ SAĞLADI”

İnönü’nün çok partili sistemi getirerek Türk demokrasisine büyük katkı sağladığını belirten Lüleburgaz CHP İlçe Başkanı Ali Can; “İnönü siyasal hayatında, muhaliflerine hiçbir zaman kin beslememiştir. 1920’lerde devrimlerin yapılış şekline karşı çıkmış olan Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy gibi Cumhuriyetin ilk yıllarının önemli paşalarının ve siyaset adamlarının 1940’ta siyasete geri dönmelerine öncülük etmiştir. 1960 askeri darbesinden sonra hapis cezasına çarptırılmış olan Celal Bayar’ın affına öncülük etmiştir. 1960 askeri darbesini takiben üniversiteleri ile ilişiği kesilen 147 öğretim üyesinin üniversitelerine dönmesini sağlamıştır.

İnönü, 1945 yılında çok partili hayatı başlattı. Her zaman seçim sonuçlarına saygı duydu. 1950’li yıllarda Parti Genel Sekreteri Kasım Gülek ile aralarında görüş ayrılıkları vardı, fakat “parti delegelerinin oyları ile genel sekreter seçildiği” için Gülek’i görevinden ayrılmaya zorlamadı. 1972 yılında, CHP Kurultayı kendisi yerine Bülent Ecevit’i parti başkanlığına getirince, ertesi gün devam eden Kurultay’da ayağa kalkarak ve önünü ilikleyerek Ecevit’i karşılamıştır.

İnönü’ye göre demokrasi çok önemliydi. Demokrasinin gerçek manada yaşanabilmesi ve yaşatılabilmesi için iktidar partisini denetleyecek muhalefet partilerinin olması gerekmekteydi. İsmet İnönü 1945 yılında, “Tek eksiğimiz, hükümet partisinin karşısında bir muhalefet partisinin bulunmamasıdır” demiş, 1950 yılında, başında bulunduğu CHP seçimleri kaybettiği zaman bu yenilgisinin kendisinin en büyük zaferi olduğunu ifade etmiştir.

Büyük asker ve devlet adamı, ikinci genel başkanımız İsmet İnönü’nün “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur. ” sözünü bir kez daha hatırlatarak, kendisini rahmet, minnet ve özlemle anıyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.

59 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page