top of page

İHSAN YÜCE

Yazarın fotoğrafı: Ahmet GüdücüoğluAhmet Güdücüoğlu

 İhsan Yüce sinemanın sadece “sarı bıyıklı kız babası” değildi. 160 filmde oynadı, aralarında Kibar Feyzo, Şabaniye, Sosyete Şaban, Çarıklı Milyoner gibi filmlerin bulunduğu 59 filmin senaryosunu kaleme almıştı. 6 Yeşilçam filminin de yönetmenliğini üstlenmişti.

1976 yılında İşte Hayat filmindeki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, senaryo ve yönetmenliğini yaptığı Bebek filmiyle 1979’da Karlovy Vary (Cekoslovakya) Jüri Özel Ödülü, 1981 yılındaki Derya Gülü filmindeki rolüyle de En İyi Erkek Oyuncu Ödülü aldı.

Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı ile Charlie Chaplin’in trajik son dönem filmi Sahne Işıkları’nı tiyatroya uyarlayarak sergiledi.

Resim çizer, heykel yapar, şiir yazar, ağaç yontar. Anadolu’nun saklı kalmış tarihi bir başka uğraşıdır.Mazlum Çimen kendisi için “İhsan Baba Türkiye’nin tamamını on bir kez dolaşmış tek sanatçıydı” der. Set için gittiği her şehirde ne kadar cami , kilise, havra, hamam, varsa gezer, arkeolojik kazılar  yapar.Ancak, bu resim ve heykellerin hiç birisi gün yüzüne çıkmış değil. Şiirlerini ise ‘şairlere saygısızlık olur’ diyerek hiç yayınlamadığı söylenir. Yazdığı onlarca şiirden sadece dillere pelesenk olmuş Ekmek, Şarap, Sen ve Ben’i yayımlamıştır.Ama sadece bu kadar değil; iyi bir baba, eş, komşu, dost, aktivist tanımlamalarını da en çok hak edendir.

Usta şair Can Yücel, dostu İhsan Yüce’yi şöyle anlatmıştı; “İhsan Yüce’nin hayatı, Türkiye’nin hikâyesi gibidir. 62 yıllık ömründe hepimizin hikâyesini anlatmıştır ama onun hikâyesini anlatan henüz çıkmadı.” İhsanYüce 1991 yılında vefat ettiğinde, Can Yücel, Salacak’taki cenaze evinde düzenlenen ufak törene katılır. Daha sonra, kendisini Üsküdar’a götürmesi için Yusuf Ekşi’ye ricada bulunur.Yusuf Ekşi, ricayı kabul eder. Ama meraklıdır da, Can Baba’ya neden mezarlığa gelmediğini sorar. Can Yücel, sararmış bıyıklarını ve sakallarını okşayarak cevap verir o tok sesiyle: “İnsan arkadaşını hiç gömebilir mi yahu?”

 Çoğunuzun aklında Kemal Sunal’ın filmlerinde oynadığı kayınbaba ya da muhtar rolleriyle canlanır muhtemelen. Şöyle söyleyeyim; Kibar Feyzo’da Gülo’nun babası Hüso’dur mesela, Çöpçüler Kralı’nda da Hacer’in babasıdır. Bu örnekleri tek tek çoğaltmak istemiyorum, çünkü çok fazlalar. İstatistiksel bir bilgi vermek gerekirse150’den fazla filmde oynamıştır, bunların 56’sının senaryosunu yazmış, 6’sını da yönetmiştir. Kameranın önünde olduğu kadar, kameranın arkasında da büyük işler başarmış bir emekçidir aynı zamanda. Yeşilçam’ın o en parlak yıllarında yazdığı filmler, oynadığı roller ile iyi paralar kazanmıştır ama kazandığı parayı da yine sinemaya ve tozunu uzun yıllar yuttuğu tiyatroya harcamış, yatırımlar yapmış, gençlere el vermiş ve onları yüreklendirerek bu vefasızlıktan geçilmeyen yollara adını derin derin kazımıştır. “İyilik yap denize at,”demiş atalarımız ama yaptığı iyilikler ne kadar geriye dönmüştür, İhsan Yüce ne kadar hatırlanıp anılıyordur bilemiyorum. Doğruyu söylemek gerekirse unutulan, yitip giden bir değerdir Yüce İhsan. Adını söylediğinizde, insanların hatırlamadığı bir karakterdir artık…

 Elazığlı bir ailenin çocuğu olarak 1929 yılında dünyaya gelir İhsan Yüce. İzmir Atatürk Lisesi’nde okur, sonra İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirir. Bir süre kendi mesleğinde çalışsa da içinde çocukluğundan beri taşıdığı hislerin peşinden koşar. Ufak tiyatrolarda oyunculuklarla başlar sanat hayatına. Tiyatroculuğun yanında resim ve heykel çalışmaları da başlar o yaşlarda. Gençtir, heveslidir, içi sanat için üretmekle doludur. 1968 yılında üç arkadaşıyla Ankara’da Drama Tiyatro’sunu kurup ideallerinde olan şeyleri yapmaya başlar. Mesela Dostoyeski’nin Suç ve Ceza’sını oyunlaştırır. 1952 yapımlı Charlie Chaplin’in yapımcılığını, yönetmenliğini ve oyunculuğunu üstlendiği Sahne Işıkları’nı tiyatroya uyarlar. Drama Tiyatro böylelikle ses getirmeye başlar. İhsan Yüce’nin sinema yolculuğu da bu sahneden sonra başlar.

Birçok Türk filminde yardımcı karakter olarak yer alır. Her tür tipe bürünmüştür beyaz perdede. Mazlumdan deliye, Karadenizli’den Güneydoğulu’ya, dalkavuktan ayyaşa… Her daim yan karakterde yer almasına bakmamak gerekir yine de. Çünkü baskın karakterli oyunculuğuyla bir şekilde filmi tamamlayan karakter oyunculuklarıyla hafızalara yer etmiştir İhsan Yüce. Kendine has sigara içişi, sigaradan sararmış bıyıklarıyla bütünleşir adeta. Yazdığı senaryolara kendi yaşamından ve dönemin siyasi olaylarına göndermeler yerleştirir. Çok zekidir çünkü, toplumcudur ve toplumun yanında olduğunu bir şekilde göstermek ister.  Lafını esirgemeyen bir senarist yazardır Yüce.

Günümüze ulaşan en bilinen şiiri “Ekmek, Şarap, Sen ve Ben” dir. Şiir Mazlum Çimen’in bestesiyle Mümtaz Sevinç’çe de seslendirilmiştir.

 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page