top of page

HİTLER, ALMANYA’DAN KAÇAN BİLİM İNSANLARI VE ATATÜRK

Prof. Arndt’ın oğlu Walter, başlayan savaşta Nazilere karşı Polonya Ordusu saflarına katıldı ve esir düştü. Fakat Türk Hükümeti, onu bile kurtarmayı başardı. Atatürk Türkiye’si öyle itibarlıydı ki, o öldükten sonra bile etkisi sürüyordu.

Bruno Taut, Türkiye’de modern mimari eğitimini başlatan isimdi.

Atatürk’ün ölümünün ardından katafalkının tasarımı işini sen yapar mısın diye sordular.

Gözlerinden akan yaşlara mani olamadan, ‘’onur duyarım’’ dedi.

Karşılığında ücret konusunu sorduklarında ise “böyle bir öneri bile beni derinden üzer” dedi.

Philip Schwartz; en zor dönemde kapılarını açan Türkiye için “Batı’nın pisliğinin bulaşmadığı harika bir ülke” diyecekti.

Erich Frank, savaşın ardından, Alman Tıp Akademisi üyeliğine seçilmesine ve altın liyakat Madalyası ile ödüllendirilmesine rağmen geri dönmedi.

Frank, yıllar sonra “Tüm Dünya kapılarını kapattığında, Türkiye kollarını açarak bağrına bastı” diyecekti.

Prof. Clemens Bosch, ülkemize o kadar bağlandı ki, Emin ismini alarak Müslüman oldu.

Von Hippel, anılarında “Belki de Atatürk’le arkadaş olacağım diye içimden gizlice seviniyordum. Biz burada tamamen Türkleştik. Yeni bir vatan bulduk. Askerlik yapmam gerekse seve seve yapardım” diyecekti.

Erich Frank, o kadar ünlü olmuştu ki; insanlar İstanbul dışından ona tedavi olmak için şehre geliyordu. ”Frank’a götürülür” sloganıyla çalışan aracılar bile ortaya çıkmıştı.

Kimya Enstitüsü’nün başına getirilen Fritz Arndt, görevinin yanında, yabancı terimleri Türkçe’ye çevirmeye de başladı. Çözelti, çözünme, tartı, seyreltik ve daha pek çok kelimeyi dilimize kazandırdı.

Von Mises, ülkemizde İstatistik dersini veren ilk eğitimci oldu. Türkiye’ye gelenler arasında nanoteknoloji’nin kurucusu ve radar’ın mucidi olan Von Hippol ve ilerleyen dönemde izafiyet teorisi konusunda Einstein’e büyük yardımları dokunacak olan Finlay Freundich’da vardı.

Freundich “Tüm malzemeler eksikti, literatür yoktu, ancak tüm eksiklikler hükümetin cömert yardımıyla giderildi” diyecekti.

Kantorowicz, Dünya’nın en ünlü diş hekimlerinden biriydi. İlerleyen dönemde Atatürk’ün isteği üzerine İran Şahı’nı bizzat muayene edecekti. Şah tedavi olmak için seyahatini uzatmıştı. Şah’ı bir sürpriz daha bekliyordu. Henüz ülkesine dönmeden Atatürk Türkiye’de yapılan uçağı Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hediyesi olarak İran’a göndermişti. 

Evet, Türkiye’nin otomotiv ve uçak sanayisi vardı, ülke sadece gemi değil, kendi denizaltısını imal ediyordu.

Igersheimer, göz tedavisine büyük katkılar yaptı. Türkiye’deki ilk kornea naklini gerçekleştirdi.

Görevi bittiğinde toplamda 34 kornea nakli yapmıştı.

Ernst Hirsch, hukuk ve kütüphane konularında büyük hizmetlerde bulundu.

Zoolog Curt Koswig, “Manyas’ta bir kuş cenneti olduğunu” keşfederek ülkemize büyük bir değer kattı. Fritz Baade, Kırşehir’deki şifalı suları ve Akik Taşı’nı buldu. Kaplıcaların planlarını çizdi ve mermer işçiliğini öğretti. Bu sayede şehre, önemli bir değer de katmış oldu. Bugün Kuşadası’ndaki mermercilik varsa, bunun en büyük payı onundur.

Ünlü bakteriyolog Hugo Braun;“Denizlerin dibi bile bizler kabul etmezken, Türkiye bize kucak açtı” diyordu. Atatürk’e o kadar minnet borçluydu ki, savaş sonrasında Almanya’ya çağrıldığında “Bu vefasızlığı yapamam” diyecekti.

Yazımızı Prof. Arndt’ın, Atatürk’ün vefatının ardından söylediği şu unutulmaz sözüyle bitirelim; “Almanya’da şimdiye kadar böyle büyük bir adam ölmedi ki!”

6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


bottom of page