top of page
Yazarın fotoğrafıAhmet Güdücüoğlu

ESKİ EVLER

İçinde yaşayanı olmadığı gibi, senede bir defa dahi kapısını aralayan kimsesi kalmamış eski evlerin yanından geçerken hep içim burkulur. Demirköy civarı Balkan Köyleri gezilerimizde çok rastladığımız terkedilmiş eski evler hüzünle birlikte, geçmiş yaşamları bizlere sorgulatır. Boş eski evleri gezerken burada ne hayatlar yaşandığı, kimlerin yaşam tarihine tanıklık ettiklerini düşünürüm. Eski evler bizlerin sahip çıkamadığı anılarımıza, yaşanmışlıklarımıza her şeye rağmen zamanın acımasızlığına kafa tutar. Bizlerin vefasızlıklarını sanki bizlere sorgulatır. Bu eski evlerin içi boşaltılmış olsa da göreceğiniz birkaç parça eşyaya rastlarsınız. Belki duvarda asılı kalmış bir elbise askılığı, unutulmuş siyah beyaz bir fotoğraf. Köşede bir sandık, içinde eski eşyalar. Ocak yanında duvarda bir kaşıklık ve içinde birkaç kaşık. Belki bir gaz lambası görürsünüz. Duvarda kalmış kap kaçak rafı, ocak yanında odun dolabı, odaların üst bölümünde köşeye yapılmış dolaplar, misafir odasının duvardan duvara motiflerle bezenmiş kilimler, yastıklar, kuzine sobanın üstünde konmuş su bakracı, çay demliği. Kim bilir o evlerde mutlu ya da hüzünlü ne günler yaşandı. Kim bilir kaç beşik “tıngır mıngır” sallandı. Kaç genç kız telli duvaklı yeni yaşamına yol aldı. Kaç delikanlı baba ocağını tüttürmeye devam etti. Aslında zor olsa da kaç nesil, bu evler de bir arada beraber yaşadı. Kaç kişi kapı önünden helallik isteyerek ebedi yolculuğa çıktı.

 Eski evler bana hep bunları hatırlatır, hatta bunun gibi daha birçok şeyi. Böyle evlere girerseniz, yanınızda o evde yaşamış ya da yaşananları bilen bir kişi ile girmek en güzelidir. Evin tarihi hakkında bilgi verir, paylaşması güzel anıları sizle paylaşır, geçmişe ışık tutar. Eski evler kendi içinde bir tarih barındırır. Göç vermemiş bir köy kesinlikle yoktur. O köyde doğup büyümemiş olsanız da, bizden önce yaşayanların mekânlarını ziyaret ettiğimizde, orada yaşayanların bizi gördüğünde sıcak bir ifadeyle “kimlerdensin” diye sorarlar. “Kimsin” demiyor “kimlerdensin” olduğunuzu sorarlar. Bu “kimlerdensin” ifadesi, bizimde o topraklardan olduğumuzu bilirler, fakat kimlerden olduğunuzu bilmek isterler. Neden sorarlar diye merak edebiliriz; kimse tek başına bir anlam ifade etmez. Bizden önceki Atalarımızla beraber bize bir mana yüklenir. Tek başımıza bir şey olmadığımızın farkına varırız. Bu yüzden geçmişimizle bağlarımızın kopmaması geleceğimiz için çok anlamlıdır. Aileden kalma evler terk edilmemeli ki, nereden geldiğimiz, kim olduğumuz bilinmeli.

Belki de bize bu soruyu soran, köylerimizde, yaşadığımız yerde tek tük kalmış yaşlı amcalardan ve ninelerden bu soruyu bile soracak nesil kalmayacak. Çünkü artık kimse kimseyi tanımıyor olacak. İsterseniz aynı köyden olun fark etmez, çünkü yaşantılar ve algılar çok değişti. İlgi alanları, yaşam tarzları, gelenek görenek çok farklılaştı. Her şeyden önemlisi insanlar değişti. Çünkü artık biz yok, “ben” var. Bizi, birlikteliği, ortak duyguyu tükettik. Şimdi “ben” odaklı nesil yetiştiriyoruz.

Tatilde artık kimse köyüne, memleketine gitmiyor. Gidenler ise, genellikle deniz tatili yapıyor. Bu sebeple, geldiği yöreyle bir irtibatı kalmıyor. Böyle olmayınca çocuklar, patatesin, soğanın toprakta yetiştiğini ancak kitaptan öğreniyor. Gelecek nesil dede, nene, hala, dayı, aile gibi kavramlarını nasıl tanıyacak, onlarla ilgili nasıl anı biriktirecek? Aile büyükleri bu Dünya’dan göçünce o evde büyükleriyle bir anısı olmayacak.

 

18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page