Einstein’ın İhaneti
- Ahmet Güdücüoğlu
- 24 Nis
- 2 dakikada okunur
Geçen hafta Tiyatroadam’ın sahnelediği ‘Einstein’ın İhaneti’ oyununu izlemiştim.Bu çok başarılı oyunu Deniz Özmen yönetiyor. Kendisi aynı zamanda oyuncu kadrosunda. Diğer oyuncular ise Berk Yaygın ve Süleyman Sucuoğlu. Oyunda Einstein gibi Dünyaca ünlü bir dehanın çelişkileri, başarısızlıkları ve üzüntülerini izliyoruz. 20’nci yüzyılda yaşanan insanlık suçlarının anlatıldığı metin felsefi bir içeriğe sahip. Felsefi söylemi size oyunun ağır ilerlediğini düşündürebilir. Ancak aksine tek perdede akıcı bir oyun seyrediyoruz. Sahnede Albert Einstein ve sokakta tanıştığı evsiz bir adamı büyük bir dikkatle izliyoruz.II. Dünya Savaşı sırasında Almanların bomba üretmeye çalıştığını düşünen Einstein, Hitler’i durdurmak ister. Savaş karşıtı olmasına rağmen Almanları engellemek için Başkan Roosevelt’e bir mektup yazmak durumunda kalır. Almanlar bomba üretiminde başarısız olur ancak kahramanımız için artık çok geçtir. Einstein milyonları etkileyecek atom çekirdeğinin parçalanmasını sağlar. Bu tüm Dünyayı etkileyecek güçlü bir bombanın yapılmasına neden olur.
Bu bir başarı mıdır yoksa bir katliamın başlangıcı mıdır? Diye soru sormamıza neden olur. Oyun boyunca Einstein ve serseri arasında geçen diyalogları ilgi ile dinliyoruz. İkisi de farklı görüştedir. Einstein savaş karşıtıdır, serseri ise savaşta oğlunu kaybetmiştir ve bununla gurur duymaktadır. Oğlunun şerefli bir Amerikalı olduğunu söyler. Oğlunun ölümünün ardından işinden, karısından olmuş sokaklara düşmüştür. Einstein insan hayatının kutsal olduğunu, devletin vatandaşlara hizmet etmesi gerektiğini, devletin kölesi olmamaları gerektiğini anlatır. Çünkü onun için insan hayatı kutsaldır. Arkadaşına üzüntüsünü, “Oğlunun yaşayan bir kahraman olmasını isterdim. Ölmüş bir kahraman değil!” sözleriyle aktarır. Roosevelt’in Einstein’ın kendisine yazdığı mektuptan yola çıkarak başlattığı Manhattan Projesi, daha sonraki yıllarda Hiroşima’nın bombalanmasına sebep olmuştur. Einstein ve projede çalışan bilim adamlarının bombanın kullanılmasını durdurma girişimleri boşa gitmiştir. Ünlü fizikçi “Almanların atom bombası yapmayı başaramayacaklarını bilseydim, parmağımı bile oynatmazdım” diyerek pişmanlığını belirtir. Büyük bir vicdan azabı çeken Einstein, bir yandan da FBI ajanları tarafından takip edilir. Arkadaşıyla konuşması dahi izlenmekte FBI ajanı Einstein’ın her söylediğini not etmektedir. Arkadaşı bu işe bir anlam veremez, Einstein’ın kötü bir insan olmadığını da anlatır ama muhbirlik yapmaya mecbur bırakılır. Sahnede 21 seneye yayılan bir dostluğa, iç hesaplaşmalara tanıklık ediyoruz. Arkadaşı Einstein’a “Kimse sizden insanlığın yükünü taşımanızı istemedi ki Bay Einstein!” der. Ancak Einstein’ın üzerinde çalıştığı proje bir katliama sebep olmuştur ve bu bitmeyecektir. Einstein “Savaş insanı miyop yapar, başını öne eğer, kadrajında sefalet vardır” sözleriyle savaşın nelere yol açabileceğini aktarır. Savaşı savunan arkadaşına haykırır: “Bir Japon Amerikalıdan daha değersizdir değil mi?” Bu sözleri yaşadığı dramı, pişmanlığını anlatıyor aynı zamanda oyunu izleyen seyirciyi de derinden etkiliyor. Einstein, II. Dünya Savaşı’ndan sonra yeryüzünde insan kalmayacağından endişelidir. Arkadaşının sözleri ise adeta bir tokat gibi sahneden duyulur. “Sizin sayenizde yüz binlerce, on binlerce insan ölecek. Bilimin insanlığı bir yere getireceğini düşünürdüm. Barbarlık noktasına geldik” der. Sıradan bir insandan mı yoksa bir dehadan mı korkması gerektiğini bilemez. Einstein kendisini bir trajedi olarak tanımlar. “Ben bir trajediyim galiba iyi niyetli bir trajedi” sözleri bir bilim insanının dramını bizlerin gözleri önüne seriyor.
Comments