top of page

EDİP AKBAYRAM

Yazarın fotoğrafı: Ahmet GüdücüoğluAhmet Güdücüoğlu

 “Gaziantep'te soyadım gibi ama pek ak olmayan bir bayram arifesinde dünyaya gelmişim. Henüz 9 aylıkken de çocuk felcine yakalanmışım. Bu zalim hastalık yemiş bitirmiş beni. Çocukken akranlarım top peşinde koştururken, ben kenarda oturur izlerdim onları.

Heves ederdim onlar gibi koşmaya, oynamaya rüyalarımda koşardım hep. Öylesine bir hüzündür ki bu, anlatılır gibi değildir. Ancak yaşanması gerekir.

Bazen düşünüyorum da, sesimin yanıklığı o yıllardan gelmiş olmalı.“Bağrı yanık büyümem” ondan olmalı.

2 Mart günü kaybettiğimiz değerli sanatçı Edip Akbayram böyle anlatır yaşamın ilk yıllarını.

Gaziantep'ten sonra Adana ikinci adresi olur, kurduğu orkestrayla ilk sahnesine çıktığı kenttir orası.

Ve anıları da çoktur Güney'in bu sımsıcak kentiyle ilgili ;

“Adana'da Selahattin Bey’in “Beyaz Saray” adlı bir gazinosu vardı. O diyarların en iddialı gazinosuydu. Orada dans müziği yapar, sonrasında da çorba içerdik. Ama enteresan bir ekiptik biz!Mesela, komi Hasan Bora'ydı ve çorbalarımızı o getirirdi. Program sunucusu Mesut Mertcan'dı. Çorbaları içerken herkes hayallerini yaşatırdı coşkuyla. Ben bir gün çok iyi bir şarkıcı olacağımı söylerdim. Mesut, bu ülkenin en iyi spikerleri arasına nasıl gireceğini anlatırdı. Hasan Bora da eğlence dünyasının kralı olacağını iddia ederdi. Şimdi düşünüyorum da, demek ki üçümüz de inanmıştık ve yüreğimizi ortaya koyduğumuz için de hedeflerimize ulaşmıştık...

Edip Akbayram’ın anlatımıyla yaşamından bazı kesitler böyleydi.Memleketine ve halkına âşık bir müzik emekçisiydi. Sadece şarkılar söylemedi bize, bir aydın olmanın ağrısını da daima içinde taşıdı. Ürettikleriyle, çağının vicdanı oldu.Evet, sevinçlerimiz ve hüzünlerimiz, bugün en büyük tanıklarından birini yitirdi…

Sivas Katliamı sonrası duruşu, koyduğu tepki, yaptığı şarkılar, dün gibi hatırımızda.“Bilmez misin ki sen / Türküler yanmaz…” demişti. Edip Akbayram, bu ülkede namuslu, iyi, hak yemeyen, dürüst insanların çoğunlukta olduğuna daima inandı.Hepimizin ortak hâfızasıydı.Anadolu Pop diye tabir edilen müziğin içindeki Anadolu gerçeğini, ciddi manada çalışmıştı. Neredeyse tüm Anadolu beldelerini köy köy dolaşmıştı.“Aşk, eski bir Anadolu geleneğidir.” diyen Abidin Dino gibi, bu topraklarda sevginin ve barışın iklimini yeşertmek için çabaladı.Edip Akbayram, bizim için sadece bir şarkıcı değil, Aşık Veysel gibi, Ruhi Su gibi, Sümeyra Çakır gibi, Mahsuni Şerif gibi Anadolu’da kök salmış bir çınar ağacıdır.Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve Nâzım Hikmet neyse, Edip Akbayram da odur bizim için. Güzel günleri göremeden öldü  gibi yazılar okudum. Bir memleketin aydınlarının amacı, o güzel günleri görmek değildir, o güzel günleri var etmenin hiçbir karşılık beklemeden mücadelesini vermektir. Edip Akbayram’ da bunu yaptı.

“Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

insanlar için ölebileceksin

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde….” diyen Nazım Hikmet ’in bayrağını taşıyordu Edip Akbayram. Evet bu bir bayrak yarışı. Edip Akbayram, vazifesini hakkıyla yaptı. Onurlu, şerefli, namuslu bir hayat yaşadı.

Günümüz şarkıcıları, sanatçıları, tiyatrocuları, yazarları da bu bilinçle yaşamaya ve üretmeye çabalamalılar.

Nurlarda uyu Ustacığım…

 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page