Hüzünlü dizelerin Şairi Didem Madak, kısa ömründe duygu yüklü üç tane çok değerli eser bıraktı. Henüz 13 yaşındayken annesi Füsun Hanımı kaybeder ve böyle başlar Şairimizin zorlu günleri. Şiirleri anne kokar, özlem kokar. Kızına çok sevdiği annesinin ismini verir. Didem Madak 24 Temmuz 2011 de hayata gözlerini yumduğunda, üç kitap bırakmış ardında, bir de üç yaşında sevgili kızı Füsun'u. Annesi gibi genç yaşta 41 yaşında yaşama veda etmiş. Ve 2011'den itibaren her yıl insanlar tanımaya başlamış Didem'i. Açıkçası şu an Türk Edebiyatının en çok okunan Bayan Şairi diyebiliriz kendisi için. Birde Nilgün Marmara var. Bu eserlerin en önemlilerinden birisi olan Ah'lar ağacı kitabında, şiirlerinin her satırında ayrı ayrı dağılıyorsunuz, bazen içimizden bizi paramparça eden kara bir tren geçiyor, bazen küçük bir kızın bebeğine göz yaşı arıyorsunuz. Bir kadın var karşımızda, üzgün bir kadın, umutlu ama yalnız, annesini özleyen hüzünlü bir kadın. Sadece ah diyen, hayatın onca sillesine ah diyerek meydan okuyan. Kara yazgın seni erken yaşta annesiz bıraktı, evden firar ettirdi, bodrum köşelerinde şiirler yazdırdı. Hayat seni erken aldı bizlerden. Keşke bu kadar erken olmasaydı bizlerden ayrılışın. Keşke daha çok mısralar bırakabilseydin ardında bıraktıkların için.Annesinin kaderini yaşamış Madak, yaşamını genç yaşta kanserden kaybetmiş.Ve kızına bıraktığı mektupta demiş ki;“Canım kızım, cehaletimden şair oldum.Annesizlikten.Sen sakın şair olma!”Aslında bu sözleri yeterdi Şairi anlamaya. Mutsuzluğu hüzünle sarmalanmış bir yumak şeklinde şiirlerinde saklanmış.O kadar mutsuzmuş ki. Annesizlikten diyor, sessizlikten annesizlik, annesizlikten sessizlik, annesiz sessizlik
”Bazen sevinince annem gibi,Rengârenk reçeller dizerim kalbimin raflarına.’’Ve Ah diyor her nefeste, yaşadığı her anda.“Kimi gün öylesine yalnızdımDerdimi annemin fotoğrafına anlattım.Annem ki beyaz bir kadındırÖlüsünü şiirle yıkadım.Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayımÖldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.” Bir röportajında şiir yazma sürecini, şiire bakış açısını şöyle dile getiriyor Didem Madak:
“Kibritle oynayan bir çocuğun muzipliğini hissettim hep şiir yazarken. Ve genelde de yangın çıktı. Birileri hep kaçmamı söyledi, yanan yeri bırakıp kaçmamı söyledi ama ben hep o yanan yeri grapon kâğıtlarıyla süslemeye çalıştım." ve ekliyor: “Benim için şiir tehlikeyi güzelleştirme sanatıdır.”
Sözlerinde boğuldum sevgili Şairim, boğazım düğümlendi sözcükler çıkamıyor. Anlatamıyorum içimdekileri. Hiçbir sözcük yetmiyor anlatmaya. Şiirlerin için yaşadın, şiirlerinde yaşadın tüm duyguları.“İnsan unutandır ve insanunutulmaya mahkûm olandır."Güneş doğmayı unutacak da sanki hiç sabah olmayacak gibi bir gece sonrası anlıyorum ki; kaybettiğimde üzüldüklerimden ibaretim."Tehlikeli sayılmam artık.Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum"“Çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.Söz dedim, söz verdim.Ruhumu gömdüğüm yer hala belli.Güneşi özledim, sonra seniKeşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım”
Comments