“Beyaz bulutların ardından /Gelse altın ışıklı bir yaz. Doldursa içimi orada /Baygın kokusu iğdelerin.” Orhan Veli ne güzel anlatmış doğanın muhteşemliğini, yazın hasretini dizelerinde. Yaşamın en önemli öğesi çevrenin değeri, gerekliliği, korunması tartışılmaz. Hayatın kaliteli bir şekilde sürmesi için temiz doğa ve bunun devamlı sağlanması çok gereklidir. Kutladığımız Dünya Çevre Günü bu sebeplerden dolayı oldukça önemlidir.
1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan bir kararla, 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. Sanayileşme ve kentlerdeki nüfus yoğunlukları, çevre sorunlarının artmasına sebep olmuştur. Bütün ülkelerin ortak sorunu haline gelen çevre kirlenmesi, günümüzde insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Ölümlere sebep olan solunum yolu hastalıklarının çoğu hava kirliliği sonucunda oluşmaktadır. Sanayi artıkları, spreyler, yakıtlarla ortaya çıkan gazlar, dumanlar, petrol ve ilaç atıkları, plastik ürünler, suni gübreler ve çöpler çevre kirlenmesine sebep olan en önemli etmenlerdir. Çevre kirlenmesini, insanın doğaya verdiği zarar olarak da tanımlayabiliriz. Doğanın korunması ve tahribatının engellenmesi zorunludur. Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için kirlenmeleri mutlaka önlemek, yeşil alanları ve hayvanları koruyup çoğaltmak gerekir. Bilinçsizce sağa sola attığımız plastik ürünlerin doğada 400 yıl kadar çürümeden kalabildiğini söylersek, karşı karşıya kaldığımız tehlikenin boyutlarını biraz olsun anlayabiliriz.
İnsanlar varoluşlarından 1950`li yıllara kadar ekolojik denge bozulmadan doğa ile uyum içinde sağlıklı yaşıyorlardı. 1950`lerden bu yana ekolojik denge git gide artarak tahrip edilmektedir. Endüstri ve evlerden kaynaklanan çevre kirliliği günümüzün en büyük sorunlarından biridir. Ve yaşadığımız doğayı tehlikeye sokmaktadır. Diğer taraftan çevre kirliliği insan ve tüm diğer canlıların sağlıklarını etkilemektedir. Çevre kirliliği ve birçok hastalık arasındaki bağlantı hiç şüpheye yer vermeyecek kadar acıktır. Buna bağlı olarak oluşan hastalıklara cilt hastalıkları, alerjiler ve solunum yolu hastalıkları örnek olarak verilebiliniz.
Sanayileşme insanlığa sayısız faydalar getirmiştir. Çeşitli araç ve aletler günlük yaşantımızı kolaylaştırmakta ve yasam standardımızı arttırmaktadır. Örneğin, önceleri saatlerce, haftalarca süren yolları günümüzde ise özel veya toplu taşıma araçlarıyla kısa sürede arkamızda bırakabiliyoruz. Fakat bütün bu rahatlığın ne pahasına olduğunu insanların düşünme zamanı gelmiştir. Doğal zenginlikler günden güne azalmakta, çöp dağları yükselmekte, su ve hava kirliliği artmaktadır. Buna karşılık doğal yasam alanları da giderek yok olmaktadır.
Hızla kirlenen Dünya’mızı zor günlerin beklediğini ve alınması gereken önlemler konusunda zamanın çok daraldığını biliyoruz. Basından, ozon tabakasındaki delik nedeniyle güneşlenmenin yasaklandığı ülke sayısının ikiden yediye çıktığını öğreniyoruz. Bu kötü durumlar sadece bu kadar değil. Doğadaki canlı türlerinin yarısının artık olmadığını, Afrika’da her gün üç bin çocuğun sıtmadan öldüğünü, kuzey yarıkürede iki bin yıl önce ölçülen en yüksek sıcaklık sınırının bile aşıldığını, birkaç yıl içinde buzulların eriyeceğini korkarak öğreniyoruz. Sadece elde edeceği kazancı düşünen, daha çok kar için çevreyi düşünmeyen, yaşadığı çevreyi yok eden bir yaşam biçimiyle karşı karşıyayız. Dünya’nın taşıyabileceği belirli bir yük var. Daha fazla kazanma hırsı doğal kaynakları, doğal yaşamı tehdit ediyor. Çevreye karşı toplumsal duyarlılıkta yeterli derecede değil. İnsanlarımız küresel ısınma konusunu, hemen etkisi görülmediği için önemsemiyor. Bir zamanlar ciğerlerimizi kirleten sigarada fazla önemsenmiyordu. Sağlığa zararlı mı değil mi. Yurdumuzda yılda yüz bin kişiye yakın insan sigaradan ölüyor. Çevre için toprak ve ağaç oldukça önemli. Ama maalesef bizler bu çok değerli unsurları gereğince koruyamıyoruz. Bir arabanın çevreye yaydığı karbon dioksiti, tekrar oksijene çevirecek tek canlı ağaçtır. Bilim adamlarının tespitlerinden öğrendiklerimize göre bir benzinli arabanın bir yıllık karbondioksit kirliliğini telafi etmek için yedi ağaç lazımmış. Toprağın oluşum aşmasına baktığımızda ise çok değerli olmasının nedenini anlıyoruz. Bir kaya parçasının doğal faktörlerin etkisiyle parçalanıp, bu ayrışma sonucunda bir cm. kalınlığındaki bir toprak tabakasının oluşabilmesi için ortalama en az yüz sene gerekmektedir. İnsanların beslenmesi için gerekli olan buğdayın üretilebilmesi içinde yaklaşık kırk cm.lik bir toprağa ihtiyaç vardır.
Aziz Nesin Usta ne güzel anlatmış çevrenin önemini:
“Kirli çevre insanın ruhunu kirletir, kirli ruhlar çevreyi kirletir.”
Comentarios